Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Antalya’nın bugüne kadar denizden yeteri kadar faydalanamadığını belirterek, “Birden fazla bir yat limanı, kruvaziyer limanlar, Konyaaltı, Lara sahil düzenlemeleri, bunların içinde yer alacak su sporları kulüpleri Antalya’mıza bambaşka bir imaj kazandıracak” dedi.

Deniz Ticaret Odası Meclis Toplantısı’na katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, projeleri ile ilgili bilgi verdi, referandumu anlattı. Antalya’nın 640 km sahili olan turizm markası bir dünya şehri olduğunu kaydeden Türel, “Bu uzunlukta sahilimiz olmasına rağmen Antalya’nın hala bir Kruvaziyer Limanı’nın olmaması, yat turizmi için gerekli imkanları sunamaması, deniz sporlarında çok güçlü bir şekilde yerini almaması, hala bir olimpik yüzme havuzunun olmaması bizim ‘denizle ne kadar barışık yaşıyoruz?’ sorusuna tatmin edici cevaplar alamadığımız hususlar” dedi.

" Antalya denizle barışacak"

İlk döneminden itibaren Antalyalıları denizle barıştıracak proje zincirini kafasında tasarladığını anlatan Türel şunları söyledi: “Antalyamıza sadece merkezde bir yat limanı kesinlikle yeterli değil. Daha fazlalarını yapmamız lazım. Kaleiçi Yat Limanımız ki dünyanın gözbebeğidir. Dünyada Kaleiçi surlarının içerisinde Portofino’dan sonra ikinci yat limanıdır. Hala efektif kullanamıyor olmamız, Antalya’da daha birçok deniz yatırımı yapılması gerekliliğini ortaya koyuyor. O yüzden Boğaçayı projemiz aslında deniz ve karayı birbirine entegre eden bir çok çevrenin tanımladığı şekilde çılgın bir proje. İçerisinde yat limanları ile birlikte yaşam merkezleri, halka açık parkların ve bir köşesinde sinema platolarının olacağı bir ilk etap düzenlemesi artık yavaş yavaş proje olarak sona doğru yaklaşmaya başladık. Ve ümit ediyoruz ki bu sene içerisinde ihale aşamasına getirir temelini atarız. Hedefimiz bu.”

"Boğaçayı yat limanı için sondaj çalışmaları sürüyor"

Boğaçayı Projesi kapsamında Büyük Liman’ın hemen doğu mendireğinin arkasında yaslanmış bir yat limanı planladıklarını belirten Türel, “Bugünlerde sondajları yapılıyor. Bugün öğlen saatlerinde de Kalkınma Bakanımız beni aradılar, bu projelerle ilgili sağ olsunlar tüm sorunlara rağmen, her türlü desteği vererek çözeceğini söylediler. O Sondajlar tamamlandıktan sonra gereken kamu izinlerini alarak burada da ihale çalışmalarını tamamlayacağız” dedi.

Kaleiçi Yat Limanı’nın daha efektif kullanılması gerektiğini vurgulayan Türel, “Burada tur teknelerimiz var. Hala gitmeyen balıkçı teknelerimiz var. Ancak buranın adına yakışık bir yat limanı olarak kullanımı bizim için önemli. Tabi içinde tur teknelerimizi de koymak suretiyle. Çünkü tur teknelerimiz orada bir yaşam canlılığı sağlıyor. Antalya’da yerli yabancı turistlerin geldikleri zamanda bir deniz havası almak istediklerinde, deniz turu orada insan sirkülasyonu açısından önem arz ediyor. Tabi ki sadece yat limanı değil, tur teknelerimizi de korumak suretiyle bir yat limanı olması. Ve buna yönelik düzenlemeler yapılması şu anda önceliğimiz. Bu konuda da hukuki ve bürokratik işlemler tamamlanmak üzere. Burada ihalemize inşallah, en kısa zamanda çıkacağız. Geçmişte Altın Elma almıştı. Böylesine ödüllü bir yat limanını uluslararası alanda fevkalade dikkat çeken bir yat limanı haline dönüştüreceğiz” diye konuştu.

İki kruvaziyer liman

Denizcilikte Kruvaziyer Liman’ın çok önemli olduğu söyleyen Türel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kruvaziyer gemilerle dünyadaki üst gelir düzeyine sahip yabancı turistler ve özellikle orta yaş üstü turistler dünyanın birçok limanına demir almak suretiyle gidiyor. Buralarda da günü birlik gezilerle de o şehrin ticaretine ekonomisine, turizm pastasına ciddi katkı sağlıyor. Avrupa’da artık öyle hale gelmiş şehirler var ki başta Barcelona gibi bu kruz gemilerin yoğunluğundan şikayet eder hale gelmişler. Şimdi görevdeki belediye başkanı seçimden önce Barcelona’yı daha az turist getireceğim diye vaatte bulunmuş. Ve kazanmış. Öylesine bir yoğunluk. İnşallah biz o günleri görür müyüz, görmez miyiz bilemiyorum ama, bizde eğer turizmde bu yoğunluğu sağlayabileceksek mutlaka Kruvaziyer Limanlara ihtiyacımız var. Sadece bir tane değil. Demre’de de Ulaştırma Bakanlığımızın planladığı Kruvaziyer Liman hemen oradaki küçük yat limanının yanında olacak. Antalya’mız bir dünya markası ama deniz turizmi ile barıştıramadığımızda bu markanın içini istediğimiz gibi doldurmuş olamayız. Antalya’da böylesine bir sirkülasyon söz konusu olduğunda refit dediğimiz tekne yat bakım onarım merkezinin de olması lazım. Şimdi bu yat bakım onarım merkezlerini serbest bölgenin içinde oluşturacağız.”

Nehir marinaları

“Artık nehirlerimizin içini de yat limanı olarak kullanmalıyız” diyen Başkan Türel, “Bu nehir marinaları turistlerin yanı sıra ucuz hizmet üretmek suretiyle Antalyalıların da tekne sahibi olmalarına teşvik edecek. Bu şehirde yaşayanların da bu imkanlara kavuşmasını işte bu nehir marinalarında ucuz hizmet vermek suretiyle sağlamayı planlıyoruz. Bir tanesi Kundu Acısu’da diğeri de Kopak’ta olmak suretiyle bunlarla ilgili Ulaştırma Bakanlığımız proje çalışmalarını yürütüyor. Şöyle bir baktığımızda birden fazla bir yat limanı, birden fazla kruvaziyer liman, Konyaaltı’nda, Lara Kundu’da sahil düzenlemeleri, bunların içinde yer alacak su sporları kulüpleri ve deniz üstündeki kelebekler diye adlandırdığım optimist yelkenliler Antalya’mıza bambaşka bir imaj fotoğraf kazandıracak. Bunlarla ilgili önemli mesafeleri tükettik. Sona doğru yaklaşıyoruz” şeklinde konuştu.

" Deniz otobüslerini çürümeye terk ettiler"

Bu projelerde Deniz Ticaret Odası’nın teknik desteğini aldıklarını, görüş alışverişinde bulunduklarını anlatan Türel, şöyle devam etti: “İlk dönemimde Deniz Ticaret Odamızda başlattığımız bir başka proje de Antalya-Kemer arasında deniz otobüsleri ile toplu taşımacılık yapmaktı. O dönemde Deniz Ticaret Odası Başkanımız Sayın Hüsnü Çöllü’ydü daha sonra milletvekili oldu. Ve sağ olsun o dönemde de Deniz Ticaret Odası bize tekne dizaynlarından teknik donanımına kadar her konuda yardımcı oldu. Onlar kapasiteyi belirledi, motor cinsine kadar seçti. Şeklini şemailini bize ifade etti. Bizde oradan aldığımız teknik destekle 3 tane deniz otobüsü imalatı için gereken adımları attık. Ve benim ilk dönem görev süremin sonunda hizmete sokmak üzere denize indirmiştik. Ancak maalesef biz daha sonra görevden ayrılınca bir kaptan bir miçoyla rahatlıkla Antalya-Kemer arasında hizmet verebilecek bu deniz otobüsleri adeta çürümeye terk edildi. Önce teknik donanım olarak bunların Antalya denizinde gidip gelemeyeceği gibi garip bir bahane ileri sürüldü ki o teknik donanımı bize o dönemki Deniz Ticaret Odası sağlamıştı. Ona göre dizayn etmiştik o tekneleri. Ondan sonra da yüksek bir bedel ile bu taşımacılık yapılmaya başlanınca da tabi ki yüksek maliyeti gören halkın itibar etmemesi üzerine sanki bu proje çalışmayacak bir projeymiş gibi halka sunuldu. Ama göreve gelir gelmez hemen zaten denizde hazır bulunan bu tekneleri Antalya-Kemer arasında ucuz bir fiyatla hizmete başlattık. Bu gün itibari ile yüzde 80 kapasite ile bu deniz otobüsleri faaliyet veriyor. Antalya-Kemer arasındaki ticari canlılığa da çok önemli katlı sağlıyor. Bu da önemli. Ve bu güne kadar 10 binlerce vatandaşımızı yabancı yerli turisti deniz otobüslerimizde Antalya-Kemer arasında taşıyabilmek kısmet oldu. Tabi Antalya Denizine uygun değil denilen teknelerin ne kadar güvenli ve konforlu olarak gittiklerini görünce o zaman ki bahaneleri zamanla bir kez daha ortaya çıkmış oldu.”

Belediye Başkanlığı’nın çözüm makamı olduğunu vurgulayan Türel, “Dolayısıyla mazeretin arkasına sığınacağımız sebepler bizi kurtarmaz. Çünkü ben belediyeciliği her zaman ‘insan hayatını kolaylaştıran çözüm sanatıdır’ diye ifade ederim. Tüm bunları yapıyorken yapılan işler maalesef Türkiye’de hantallaşmış ağırlaşmış bürokrasi çemberinde kolay olmuyor. Büyük bir gayret gerektiriyor. Kolay olsa herkes yapardı. Herkesin birliği beraberliği gerekiyor. Antalyalıların birliği beraberliği gerekiyor. Ankara ile aynı dili konuşmak gerekiyor. Antalya’daki bürokrasi ile iyi anlaşmanız gerekiyor. Ankara’daki bürokrasiyi de iyi bir şekilde çözmek gerekiyor. Tabi bunlar için vekillerimizin desteği Bakanlarımızın başta Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızın desteği bu dönem için önemli bir şans” ifadesini kullandı.

Antalya’nın şansı

2004 -2009 arasında yapılan hizmetlere dikkat çeken Başkan Türel, “11 kavşak yaptık, raylı sistem yaptık. 800 km kanalizasyon yaptık. 85 km’ye yakın yağmur suyu drenaj kanalı yaptık. Bu hizmetlerle iftihar ediyor onur duyuyoruz. İnsanoğlu umutla hayalle yaşayacak ama bütün sorun o umutla yaşayan insanın umduğu dağlara kar yağması ile başlıyor. Daha büyük bir umutla daha iyisi yapılır mı beklentisiyle 2009’da yerel yönetimde bir değişikliğe gittik. Halkımızın tercihidir saygı duyuyoruz. Ama o beklentilerimiz istediğimiz gibi çıkmayınca da 2009-2014 arası maalesef Antalya için kaybedilen yıllar olmuştur. Yüzde 70’ni bitirdiğimiz hizmet binasını 5 senede çürümeye terk ettikten sonra 2014’te göreve gelerek hizmete açmamış olmamız ve birkaç gün önce Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından resmi açılışının yapılmış olması gerçekten o 5 senenin değerlendirilmesi itibariyle fevkalade üzüntü vericidir. Ne mutlu ki şimdi bunları yapabiliyoruz, Antalya olarak şanslı bir dönem yaşıyoruz” diye konuştu.

İstikrarın önemine işaret eden Türel, şunları aktardı: “Türkiye istikrarlı dönemleri hükümet biçimi sistemi ile yakalamakta maalesef hep zorlanmış. Çünkü sistem çok fazla istikrarı yakalamaya müsait bir sistem değil. Koalisyon dönemleri hep sıkıntılı dönemler olmuş. 93 senede 65 hükümet. Ortalama ömrü 15 ay. Amerika’ya bakalım 1889’dan itibaren bugüne kadar 200 küsur senede 45 hükümet. Her birinin ömrü 4 sene. Konyaaltı Sahil Projesi diyoruz ancak 3 senede ihaleye hazır getirebildik bu da müthiş bir hızdır, Türkiye ortalamalarının üstünde bir hızdır. Koalisyon dönemleri Türkiye’nin en krizli dönemleri olmuş. Bunu ben değil rakamlar söylüyor, rakamlar da yalan söylemez. Türkiye’de tek başına iktidarlar döneminde Türkiye’nin koalisyon dönemlerine göre tam 2 misli. Rahmetli Menderes’ten itibaren Demirel, Özal ve Erdoğan dönemi, Türkiye’deki tek başına iktidarlardaki büyüme hızları koalisyon dönemlerine göre tam iki misli. Neden çünkü istikrar var.”

" Siyasi tercih değil"

16 Nisan’da siyasi bir tercih için sandığa gidilmediğine dikkat çeken Başkan Türel, “Bu ülkenin daha hızlı kalkınması için bir sistem değişikliği noktasında bir karar vereceğiz. Hızını alamayan diktatörlük geliyor diyor. Diktatörlük geliyorsa gerçekten dünyanın hiçbir yerinde diktatörler halk tarafında seçilmiyor. Halkın seçtiği bir diktatör olmaz. Hangi diktatör beni 2 defa seçin bir daha seçmeyin diye hüküm düzenler. Bunun anlaşılabilir bir tarafı var mı” dedi.

"Oy verirken iyi düşünün"

2007’de Kızılcahamam’da dünyanın en ünlü Anayasa Profesörlerinden Ergün Özbudun başkanlığında Anayasa çalışmalarına başladıklarını anlatan Başkan Türel,” Bütün sivil toplum, esnaf odaları, avukatlar herkes orada toplandı. Ama 1 ay sonra biz o çalışmaya başladık diye parti kapatma davası açıldı. Hep birileri ayağımızdan çekiştiriyor. Almanya’sı Hollanda’sı biz çok iyi olalım diye mi hayır kampanyası yapıyor. Bize dağdaki terörist biz çok iyi olalım diye mi hayır kampanyası yapıyor. Elbette herkesin görüşüne demokrasiye saygımız sonsuz diyorum. Evet diyen de hayır diyene de saygımız sonsuz. İşte evvelsi gün Cumhurbaşkanımızın resmi şakağına dayanmış bir silahla İsviçre’nin göbeğinde hayır propagandası yapan teröristler istedikleri hareket edebiliyorlar. Neymiş İsviçre demokrasinin kalesiymiş batsın sizin demokrasiniz. Kesinlikle ve kesinlikle hayır oyu verecek herkes teröristtir diyemeyiz bunu ben mümkün değil kabul etmem ama değerli kardeşlerime dostlarıma şunları söylüyorum. Hayır oyu veriyor iken dağdaki teröristlerin tamamı hayırcı onu idrak ederek değerlendirin bu meseleyi diyorum. Bunun hesabını vicdanımıza verdiğimizde bu meseleyi çok daha iyi anlaşır hale getiririz” şeklinde konuştu.