Bir varmış bir yokmuş, bir acayip dünya varmış. Bilim insanları araştırmışlar milyar küsür yaşı varmış. Deryası karasının üç katı kadarmış. Farklı farklı kuşakları , her kuşağında kendi içinde türlü türlü toprağı,havası , suyu varmış.
Uçsuz bucaksız olduğu düşünülen bu dünyada farklı tende, farklı dilde, değişik kültürlerde yaşına denk insanlar yaşarmış. İnsan dünyada mana bulmuş, dünyada insanda. Dünya ile insan sürekli birliktelik içinde olduklarını anlamışlar ve iki arkadaş ,hayır olmaz arkadaştan da öteye dost olmaya karar vermişler.
İki arkadaş biri birini çok sevmişler ki biri birine hep koltuk çıkmış. İnsan dünyaya yavaş yavaş hakim olduğu zannetmeye başlamış. Dünyayı işliyor, ona şekil veriyor anlayacağınız ufacık tefecik yapısıyla koskoca dünyanın altını üstüne getiriyormuş.
Zengin olmuş insan , hüküm sürmüş, dev eserler üretmiş hatta ve hatta ölümsüzlüğün çarelerini aramaya başlamış.
Dünya bu ne elzem hadiseler geçmiş başından o hiç altta kalır mı? Bolluk ve sevinç içindeki insanoğluna bela ve sıkıntı oklarını tek tek atmaya ona saldırmaya başlamış. İnsan bu direnmiş, göğüs germiş, dik durmaya çalışmış olmamış…
Perdeleri çekmiş dünya insan ile arasına . Bir perde çekmiş kömürden kara, bir perde ki alayım insanı bağrıma doya doya.Son perdeymiş bu, final perdesi,adı ölüm perdesi…
Artık bir varmış şimdi yok olmuş ama ne yok oluş, dünyalara sığmayıp göğe kani olmaya çalışırken dünyanın bağrında açtığı iki metrekarelik bir yerde kendini bulmuş.Ne ses çıkar olmuş ne soluk, bu dünya ne kadar da vefasız bir dostmuş.Son perdeden öteye kımıldatmaz olmuş…
Evet bu dünya aslında bir masalmış.Bu masalı okumak da biz insana kalmış…