Hak ve Kardeşlik Derneği (HAKK-DER) Van Şubesi tarafından düzenlenen ‘Çözüm Sürecine Hakça Bakış’ konulu panel için bir çözüm raporu hazırlayan Bitlis’in Tatvan Medine Cami Müderrisi ve Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Genel Sekreteri Nizamettin Yakışık, raporu kamuoyuyla paylaştı.

Hazırladığı raporla ilgili açıklamada bulunan Medine Cami Müderrisi ve Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Genel Sekreteri Nizamettin Yakışık, Kürt sorununun insanlık sorunu olduğuna dikkat çekerek, “Hiç şüphesiz ki Kürt meselesi, Türkiye’nin, ümmetin ve hatta insanlığın kanayan yarasıdır. Kürt meselesinin askeri yöntemlerle, şiddetle çözülemeyeceği aşikardır. Bu meselenin maddi ve manevi faturası bu millete ağır olmuştur. Şu anda askeri yöntemler dışındaki metotların devreye sokulmasıyla müsbet sonuçların alındığı müşahede edilmektedir. İnşallah bu süreç sağlıklı bir şekilde sekteye uğramadan daha da gelişir ve halkımız için hayırlara vesile olur” dedi.

Kürt sorununun çok boyutlu olduğunu ifade eden Yakışık, “Bu boyutlar ise; dünya ile ilgili olan boyutu, İslam alemi ile ilgili olan boyutu, Ortadoğu’yla ilgili olan boyutu, Türkiye ile ilgili olan boyutu ve Kürt’lerle ilgili olan boyutu olmak üzere beş ciheti vardır. Her bir cihetin kendine göre farklı yönleri olduğu için değerlendirme yapılırken hangi açıdan değerlendirdiğimizi bilip meseleye o pencereden bakmalıyız. Aksi takdirde doğru neticelere varmak mümkün olmaz. Ayrıca Kürt sorununu bu beş boyutla ele aldığımızda, bu meselenin birkaç yüzyılın meselesi olmadığı açıkça görülecektir. Biz meseleye dini açıdan yaklaşmak istiyoruz. Nitekim tarihimizin yakın dönemlerine bakıldığında 1880’de Şex Ubeydullah-i Nehri kıyamı, 1914’te Halife Selim ve Şex Şahabettin’in Bitlis’teki kıyamları, 1925’te Şeyh Sait’in kıyamı gibi vakıalar, Kürt sorunu diye bir meselenin var olduğunu, bu meselenin bazılarının iddia ettiği gibi son otuz yılda ortaya çıkmadığını, günümüz Türkiye’sinde meseleye sahip çıkma noktasında Kürt’lerin sol cenahlarının daha etkin olması hasebiyle meselenin sadece ideolojilerle ilişkilendirilemeyeceğini, İslamî pencereden de bakıldığında Kürt meselesine ilk sahip çıkanların İslam alimleri olduğunu açıkça göstermektedir” diye konuştu.

“KÜRT MESELESİ BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN MESELESİDİR”

Bediüzzaman Sait Nursi’nin 1908’lerde ‘Kürt reçetesi’ olarak ele almış olduğu kitabında, Kürt meselesi bütün Müslümanların meselesi olduğunu gösterdiğini ifade eden Yakışık, “İman ve vicdan sahibi olan herkes bu meselenin halledilmesi için çaba sarf etmeli, var olan çözüm sürecinin sekteye uğramadan devam etmesi için bütün gücüyle çalışmalıdır. Çünkü kainat barış içerisinde hareket etmektedir. Kainatta da asıl olan güzellik, düzenlilik ve nizamdır. Yaratılmış her şey belli bir ölçü içerisinde hareket eder ve kendisi için yapılan programa uygun olarak devem ettirir. Örneğin gök cisimleri kendilerine çizilen programın dışına çıkmadan yörüngelerinde hareket ederler. Bitkiler çekirdeğindeki programa uygun olarak gelişir ve hayatlarını sürdürürler. Hatta cansız maddeler de kendilerine verilen fonksiyonlara uygun olarak varlıklarını devam ettirirler. Bu düzenlilik içinde düzensizlik, çirkinlik, fenalık ve fesatlık istisnai bir durumdur. Eşrefi mahlukat olan insan da böyle bir aleme gönderilmiştir. Yaratılma noktasında hem cinsi olan diğer yaratılanlar gibi, insan içinde belli bir düzen öngörülmüştür. Hatta insanın Allah’ın halifesi olma cihetiyle yaratılanlar arasında akıl, şuur gibi üstün özelliklere sahip olması, onu kainattaki diğer yaratılanlar arasında daha üstün bir konuma getirmiştir. Bu özelliklere sahip olan insanın varlığın içindeki düzenliliğe uymaması beklenemez. İnsanda küçük kardeşleri olan diğer taifeler gibi bu nizam içinde yerini almalıdır. Bunun için İslam düşüncesinde savaş istisnai bir durumdur. Peygamber efendimizin hem Mekke’de hem de Medine’de savaşın olmaması için sarf ettiği çabalar çok önem arz etmektedir. Özellikle Hudeybiye Antlaşması’nda insanların ölmemesi için sarf ettiği gayret, tarihe altın harflerle yazılmış ve meselelerin barışçıl yollarla çözülmesi için son derece önemli bir örnek teşkil etmiştir. Hz. Peygamberin duruşu bu şekilde olmasına rağmen, İslam aleminin göbeğinde yüzyıllardan beri süregelen Kürt sorununun, geçmişte sözüm ona Müslümanlarca inkar ve imha politikalarıyla çözülmeye çalışılması son derece manidardır. Dolayısıyla son yıllarda hükümetçe desteklenen çözüm süreci bu açıdan çok önemli ve desteklenmesi gereken bir projedir. Çünkü savaşın iyisi, barışın kötüsü olmaz. Barış, savaştan her zaman daha iyidir. Çünkü barışta oğullar babalarını, savaşta babalar oğullarını gömerler. Unutmayalım ki; barışa giden yol yoktur, barışın kendisi bir yoldur ve kendimizden başka kimse bize barışı getiremez. Bilmek gerekir ki sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız. Öyleyse barış için hem el açmak hem de gönül açmak elzemdir. Çünkü hürriyet ne pahasına olursa olsun hiçbir zaman pahalı değildir. O hayatın nefesidir” ifadelerini kullandı.

“DUR DEME ZAMANI GELMİŞTİR”

“Toplum olarak son iki yıldır gayet güzel ve huzurlu bir dönem geçirdik” diyen Yakışık, “Elbette birileri bundan rahatsız olup ülkeyi tekrar karanlık günlere götürüp ve bundan nemalanmak için çaba sarf edecektir. Bunu normal ama tedbirle karşılamak gerekir. Ancak şu soruyu da sormamız lazım. 30 yılda 50 bin insanın ölümü, on binlerce insanın işkenceden geçirilip tutuklanması, yüz binlercesinin göçe zorlanması, binlerce köyün boşaltılması ve milyonlarca doların harcanıp kamu malının telef olması yetmez mi? Buna dur demenin zamanı gelmedi mi?” şeklinde konuştu.