Bursa Kent Konseyi (BKK) Gençlik Meclisi’nin konuğu olan Hemofili ve Talasemi Derneği (Hetader) Genel Başkanı Uzman Dr. Elif Güler Kazancı, talasemi hastalığının tedavisinde taze kanın büyük önem taşıdığını, başlatılan ‘Kan Kardeşim’ kampanyasına her kesimden destek beklediklerini belirtti.

Gençlerin yerel yönetimlerde daha fazla söz hakkı sahibi olmasını amaçlayan BKK Gençlik Meclisi, üyelerinin güncel konularda bilgi sahibi olması için de çalışmalarını sürdürüyor. BKK Gençlik Meclisi, Hetader Başkanı Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Dr. Elif Güler Kazancı’yı gençlerle buluşturdu. Derneği, 2013 yılının Haziran ayında Dörtçelik Çocuk Hastanesi Hematoloji bölümünde tedavi gören hastaların anneleri, hastane çalışanları ve gönüllülerle birlikte kurduklarını anlatan Dr. Elif Güler Kazancı, kalıtsal kan hastalığı olan talasemi ve hemofiliye dikkat çekmeyi amaçladıklarını belirtti. Diğer ismi ‘Akdeniz Anemisi’ olan talasemili çocuk doğumunu önlemek ve yaşayan hastalara da kan desteği sağlamak istediklerini ifade eden Dr. Kazancı, “Ömür boyu sürecek olan bir hastalığı önleyebilmek çok önemlidir. Dünyada ve Türkiye’de en sık görülen kan hastalığı talasemidir. Dünyada alınan tedbirlerle talesemili çocuk doğumları büyük ölçüde önlendi. Aynı oranı ülkemizde de yakalamak istiyoruz. Doğar doğmaz kansızlık ile mücadele etmek ve 3 haftada bir taze kan almaya mecbur kalınıyor. 30’lu yaşlarda gençlerimizi kaybediyoruz. Dernek olarak çocukların talasemi hastası olarak doğmasını bitirmek için Bursa’da proje başlattık. Ayrıca yaşayan hastalarımıza da sürekli taze kan bulmak için yola çıktık” dedi.

Talaseminin önlenebilir bir kan hastalığı olduğunu hatırlatan Kazancı, taşıyıcıların büyük çoğunluğunun bu hastalığı taşıdıklarını bilmediklerini, ancak talasemili bir çocuk sahibi olduklarında ya da evlilik ve doğum öncesi talasemi testi yaptırdıklarında öğrendiklerine dikkat çekti. İki taşıyıcı bireyin evlenmesi halinde her doğum için yüzde 25 oranında hasta çocuk doğma riski olduğunu getiren Kazancı, “Taşıyıcılık, ebeveynlerden çocuklara geçebilir, kalıtsaldır ve yaşam boyu da devam eder. Taşıyıcılık ise hastalık değildir, hastalığa dönüşmez. Testin amacı evlenmeyi engellemek değil, taşıyıcıları saptayıp hasta çocukların doğmasını önlemektir. Bu yüzden evlenmeden önce talasemi testi yaptırılmasını öneriyoruz. Dernek olarak toplumu bilgilendirme, evlilik öncesi tarama testi yaptırma ve sağlıklı nesiller yetiştirme bilincini yerleştirmek istiyoruz. Bu kapsamda bilgilendirme toplantılarına önem veriyoruz” diye konuştu.

Talasemi ile yaşayan hastaların ise sürekli hastaneye bağımlı olması sebebiyle sosyal açıdan desteğe ihtiyaç duyduğunu, bu yüzden eğitim alamayanlara, işten atılanlara destek olmaya çalıştıklarını söyleyen Kazancı, protokol gereği kanı Kızılay’dan aldıklarını belirtti. Alınan kanların taze olmadığına dikkat çeken Kazancı, "Taze kan, 3 günlük kan demektir. 3 haftada bir hep kan alan birisi için taze kan önemlidir. Ayrıca hastalar her seferinde farklı kişilerin kanını almak zorunda kalıyor. Hastalığın kesin tedavisi kemik iliği naklidir. Farklı kişilerden kan alınması kemik iliği naklinde yüzde 30 başarı kaybına yol açıyor. Hep aynı kişiden kan alan hastanın iliğinin tutma şansı yüksek. Bunun için ’Kan kardeşi’ kampanyasını başlattık. Bir kişi 3 ayda bir kan verebildiğini için bir hastaya 10 kan kardeşi bulmayı hedefledik. Projeyle Bursa’da bir hastaya 100 kan kardeşi bulabileceğimize de inanıyorum. Amaç, hastanın sürekli aynı kişiden kan alabilmesidir. Talasemi hastalarının yıllık kan ihtiyacı 50 bin litredir. Bu kan bir şekilde bulunuyor, fakat taze, bayat bakılmıyor. Amacımız, taze kanı hastaya ulaştırmak. Her kesimden herkese ihtiyaç var. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ve BTSO Başkanı İbrahim Burkay kan kardeşi olmayı kabul etti. Kanın yanında hastaların abileri, ablaları, öğretmenleri olunmasını da arzuluyoruz. Gençlere bu anlamda çok ihtiyacımız var” dedi.

Türkiye’de aktif kök hücre bankası bulunmadığı için en çok iliği Almanya’da bulduklarını, ancak yürütülen ‘Türk-Kök’ projesiyle açığın kapatılacağını ifade eden Kazancı, vücudun aynı kan gibi ilikte üretebildiğini, sadece şırınga yöntemiyle iliğin alınabildiğini hatırlatarak insanların kan bağışçısının yanı sıra ilik bağışçısı olmasını da tavsiye etti.

Kanın pıhtılaşma bozukluğu anlamına gelen Hemofili hastalığı hakkında da gençlere bilgi veren Dr. Kazancı, kalıtsal bir hastalık olan hemofilinin çocuğa sadece anneden ve sadece erkek çocuklarına geçtiğini hatırlattı. Kendiliğinden kolay morarma, tekrarlayan ve uzun süren burun kanamaları, eklem içi ve kas içi kanamaları, ameliyat ve travma sonrası, özellikle sünnet sonrası yoğun ve uzamış kanamalarla kendini gösteren bir hastalık olduğunu kaydeden Kazancı, “Geçmişte bu hastalığa yakalananlar sünnet olamıyordu. Çünkü tedavide eksik olan madde yurtdışından gelen ilaç faktörleriyle karşılanıyordu. Bir hastanın sünnet maliyeti 30 bin liradır. Sosyal bir mesele olduğu için Bakanlık bunun SGK’ya ödeme söz verdi. 5 yılda Bursa’da sünnetsiz hemofoli çocuk kalmadı. Bu konuda çok duyarlı olmalıyız. Sünnet, diş çekimi, büyük ameliyat öncesi mutlaka pıhtılaşma testi yaptırılsın. Hemofilinin kesin tedavisi yok. Kanama durumunda damardan faktör denilen ilaç tedavisiyle geçici olarak tedavi edilir. Tedavi edilmezse kanamadan hasta kaybedilebilir. Bu yüzden anne ve babalara damar yolunu açma ve acil durumlarda ilacı uygulayabilmeyi öğrettik” diye konuştu.