Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, “Mimarinin, şehir planlamasının, sosyolojinin, kültürel projelerin, ibadethanelerin, mezarlıkların, yeşil alanların, kısacası toplu yaşama dair her şeyin insan merkezli düşünülüp, yaradılış hilkatini bozmadan onu inşa etmeye dair olmalıdır” dedi.

Bem-Bir-Sen ile Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Yerel Yönetimlerin Tarıma, Tabiata ve Çevreye Bakışı” paneli, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlık Seminer Salonu’nda gerçekleşti. Panele Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta, Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Çolak katıldı. Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Turbay, yaptığı konuşmada yerel yönetimlerin yetkili bir sendikası olarak Türkiye genelinde bugüne kadar yapmış oldukları çalışmalarla ilklere imza atan bir sendika olduklarını belirterek, “Kimilerinin doğal afet saydığı, ancak bizlerin ihmal, tedbirsizlik, suistimal, insan canını hiçe sayan, işverenin iş güvenliği sağlamak yerine çok kazanma hırsının getirmiş olduğu insanlık dışı bir trajedi olarak nitelendirdiğimiz Ermenek maden faciasında yerin yüzlerce metre altında kalan kardeşlerimizin ve ailelerinin acılarını paylaşıyoruz. Umudumuz her ne kadar tükenmiş ise de Cenab-ı Hakk’ın kudretine inanıyoruz” dedi.

“SENDİKACILAR OLARAK YAŞADIĞIMIZ TOPLUMUN SORUNLARINA, TABİATA, ÇEVREMİZE, KÜLTÜRÜMÜZE, DEĞERLERİMİZE BAKIŞ AÇIMIZIN DA BU SORUMLULUKLARIMIZ ÇERÇEVESİNDE OLMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUZ”

“Bizler sendikacılığı üyelerimizin hak ve menfaatlerini koruma ve yeni kazanımlar elde etmenin aracı olmanın yanı sıra, etkili bir sivil toplum olabilmenin de gereklerinden saymaktayız” diyen Turbay, şunları söyledi:

“Bu nedenle sendikacılar olarak yaşadığımız toplumun sorunlarına, tabiata, çevremize, kültürümüze, değerlerimize bakış açımızın da bu sorumluluklarımız çerçevesinde olması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle de yerel yönetim hizmet kolunun yetkili sendikası olmamız bize bu manada iki kat sorumluluk yüklemektedir. Bugün değerli hocalarımızın ve yerel yönetim temsilcilerimizin katılımıyla gerçekleştireceğimiz bu panelimizin bugünümüze ve yarınımıza projeksiyon tutacağına inanıyor, hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyoruz. Bir sistem düşünün; insan ve insan merkezli yaratılan bir sistem. Her ikisi de eş zamanlı çalışıp, huzur içinde yaşarken, bu ahengin çarklarına sokulan her çomak veya kırılan her dişli kısa vadede bir huzursuzluk, uzun vadede ise bir felaket getiriyor.”

Tabiatın aslında bir kanun olduğunu, kuvvet ve kudret olmadığını kaydeden Turbay, “Tabiatı bozarsanız size mani olmaz, kendini onarmaya çalışır. Ancak aşırıya giderseniz tıpkı bindiğiniz dalı kesmiş gibi olur ve bedelini ağır öderiz. Bu bütüne genel bir bakış yaptığımız zaman insan iradesinin dışında yaratılmış mükemmel bir sistem var ve görevi özelde insana hizmet etmektir. İnsan bu sistemin içinde kendisine verilen iradeyi sisteme muhalif hale dönüştürmeden, yani kanunları bozmadan üretime ve faydaya çevirebilir. Kısacası bu genel tanımı konumuza indirgersek üretime tarım, faydaya da çevre üzerinden bakacak olursak söylemek istediklerimiz çok daha iyi anlaşılır. Bugün Yerel Yönetimler Yasası’nda yapılan değişiklikle belediye sınırları içersine kırsal bölgelerin de dahil edilip il sınırları haline dönüştürülmesi, bizim bakış açımızın da acilen gözden geçirilip, tabii olan kanunlar üzerinden insanı merkeze alan çözümler üretmemiz gereğini ortaya koyar” diye konuştu.

“UNUTULMAMALIDIR Kİ MEDENİYET İNŞASI ANCAK TOPLUMSAL DEĞERLER ÜZERİNDEN YÜKSELİR”

Kontrolsüz kentleşme sürecinin sonuçları ortada iken, yeni yıkımlar oluşmadan planlama zihnini ve pratiğini sağlıklı bir noktaya çekmek gerektiğini vurgulayan Turbay, şunları kaydetti:

“Peki nasıl diyeceksiniz? Tarımsal alanlar korunmalı ve aktif üretime katkı sağlamalı. Yapılaşma yatay büyümeyle ve lokal bölgelerin oluşturulması ile sınırlandırılmalı. Tabii olan tarımsal üretime ve çevre bilincine teşvik verilmeli ama biz zaman zaman tarım alanlarını bozmaya teşvik veriyoruz. Üretim altyapısı oluşturulmalıdır. Kendi medeniyet değerlerimize, kültürümüze uygun şehircilik modellemeleri yapılmalıdır. Bugün büyük şehirlerimizin birçoğu rant esaslı yapılaşmalardan dolayı konforlu birer hapishaneye dönen konutlarından kaçan, ikincil ve üçüncül konutlarını kırsal alanda oluşturma gayreti içersindeki insanlarla doludur. Bu durum gereksiz yapılaşma, milli servetin hebası, yol ve zaman kaybına sebep olmakla birlikte kişiye, aileye ve çevreye de huzur getirmemektedir. Bu manada insanın direkt ve anlık etkileşiminin yanı sıra indirekt ve uzun vadeli etki alanlarını da sağlıklı planlamalıyız. Bu bağlamda şehir peyzajını ve kırsal peyzaj planlamasını bir bütün halde düşünüp, etkileşimden zarar gören değil katkı sağlayan projeler üretmeliyiz. Ayrıca projelerimiz, sosyolojik arka planımız göz önüne alınarak tasarlanmalı, ötekini üretme gayreti içersine girilmemelidir. Unutulmamalıdır ki medeniyet inşası ancak toplumsal değerler üzerinden yükselir.”

“BUGÜN ÇEVREYE BAKIŞ AÇIMIZ MAALESEF SONUÇ ÜZERİNDENDİR”

“Bugün çevreye bakış açımız maalesef sonuç üzerindendir” ifadesini kullanan Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Turbay, “İnsanın yaradılış gayesini değiştirip, fıtratını bozduğunuz zaman yapacağı her iş neticesinde ortaya bozulmuş bir sonuç çıkartır. Bugün aşırı tüketim ve israf çılgınlığı, bireysel hayat ve sınırsız yaşam talebi beraberinde doğal hayatın bozulması, çöp yığınlarının tepeler ve dağlar haline dönüşmesine neden oldu. Günümüz gelişmiş teknolojisinde geri dönüşüm projelerinin bir çözüm yöntemi olmadığının anlaşılması karşısında söylenecek tek söz üstadın güzel ifadesi ile ‘Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak’ olacaktır. Medeniyetimiz, insanın zafiyetleri üzerinden bir şehir tasarlamaktan ziyade onun bu hassas taraflarını tamir edici ve dengeleyici çözümler üretmiştir” şeklinde konuştu.

“TOPLU YAŞAMA DAİR HER ŞEYİN İNSAN MERKEZLİ DÜŞÜNÜLÜP, YARADILIŞ HİLKATİNİ BOZMADAN ONU İNŞA ETMEYE DAİR OLMALIDIR”

Sahip olunan birikimin günümüz idrakine sunulduğu zaman çağdaşların önünde örnek bir noktaya gelindiğinin görüleceğini bildiren Turbay, “Sonuç itibari ile mimarinin, şehir planlamasının, sosyolojinin, kültürel projelerin, ibadethanelerin, mezarlıkların, yeşil alanların, kısacası toplu yaşama dair her şeyin insan merkezli düşünülüp, yaradılış hilkatini bozmadan onu inşa etmeye dair olmalıdır. Aksi takdirde her seferinde başa döneriz ya da Allah muhafaza dönecek bir yer bulamayız. İşte tüm bunların tek tek konuşulacağı, işin teorisiyle pratiğinin birleşeceği bu panel ileride yayın haline de dönüştürülerek hem üniversitelerimizin ilgili bölümlerinin, hem de yerel yönetimlerimizin istifadesine sunulacaktır” dedi.