Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Letonya Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “PKK ülkemde 40 binden fazla insanı öldürürken neredeydiniz?” dedi.

Letonya Üniversitesi’nde bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Letonya’nın ve Baltık coğrafyasının bu tarihi üniversitesinde sizlere hitap etmekten büyük bir memnuniyet duyduğumu özellikle ifade etmek isterim. Böyle bir buluşmayı tertip ettikleri için üniversite yönetimine yürekten şükranlarımı sunuyorum. Dün beraberimizdeki heyetle birlikte Letonya’ya geldik ve akşam saatlerinden itibaren temaslarımıza başladık. Sayın Başbakanla, Sayın Meclis Başkanıyla son derece verimli görüşmelerimiz oldu. Beraberimizde gelen işadamlarımızda buradaki muhataplarıyla görüşmeler yaptılar. Bizde iş forumu toplantısında her iki ülkenin işadamlarıyla bir araya geldik ve cumhurbaşkanlarıyla hitap ettik. Türkiye Letonya’yı 1925’ten itibaren özgür ve bağımsız bir ülke olarak tanıyor. 1991 yılında diplomatik ilişkilerimiz yeniden başladı. O günden itibaren gerek siyasi, gerek ekonomik alanlarda güzel bir işbirliğimiz oldu. Letonya ile yıllık ticaret hacmimiz 323 milyon dolar. Sadece bu yıl ilk 8 ay içerisinde ülkelerimiz arasında 236 milyon dolarlık bir ticaret hacmine sahibiz. Tabi hedefimiz bunu 1 milyar dolara ulaştırabilmek. Bu iradenin her iki tarafta olduğuna inanıyorum. Şu anda geçtiğimiz yıl itibariyle Letonya’dan ülkemize gelen turist sayısı 55 bin. Eğitim alanında aynı şekilde Letonya, Türk öğrencilerin de tercih ettiği bir ülke konumunda. Her alanda ikili ilişkileri daha da geliştirmek için yoğun bir gayret içerisindeyiz. NATO içinde olduğu kadar Avrupa Birliği sürecinde ve ekonomik alanda Letonya ile çok daha iyi seviyelere birlikte ulaşacağımıza inanıyorum. Bu vesileyle başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan, tüm Letonyalı dostlarımıza teşekkür ediyorum. Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da ve Avrupa’nın doğusunda son derece önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Türkiye hem coğrafi konumu itibariyle, hem de bu bölgelerle olan tarihi, kültürel bağları itibariyle yaşanan krizleri çok yakından izliyor ve çok yakından da tabiî ki onları ilgilendiriyor. Esasen küreselleşen dünyada artık bölgesel krizleri aşıp, tüm dünyayı etkisi altına alıyor. Krizlerin olduğu bölgeler yalnız kendi yakın coğrafyalarını değil, tüm dünyayı derinden sarsabiliyor. Tabi her şeyden önce bahsettiğim bu bölgelerde insanlığı ilgilendiren vicdan sahibi, kalp sahibi herkesi ilgilendiren yada ilgilendirmesi gereken trajediler yaşanıyor” dedi.

“HAVADAN YAPTIĞINIZ OPERASYONLARI KARA HAREKATIYLA TAMAMLAYAMIYORSANIZ HERHANGİ BİR YERİ ELE GEÇİREMEZSİNİZ”

Konuşmasında Irak ve Suriye’de yaşananlara değinen Erdoğan, “Letonya, Ortadoğu’dan Irak ve Suriye’den fiziken çok uzak bir ülke olabilir. Belki medya bölgede yaşanan trajediyi her boyutuyla ve yoğun olarak yansıtmıyor olabilir. Yaşanan trajedi sosyal medyada belki tüm boyutlarıyla görülmüyor olabilir ancak ben Suriye ve Irak’taki feryatların, orada yaşanan acıların buraya kadar ulaştığını ve buradaki yüreklere de etki ettiğini biliyorum. Burada bölgede yaşanan acılara dair sizlere bazı hatırlatmalar yapmak isterim. Irak, yaşadığı işgalin ardından maalesef istikrarlı ve her kesimi kucaklayan bir yönetime kavuşamadı. Bağdat yönetiminin mezhepler ve etnik kökenler arasında yaptığı ayırım, Irak’ı huzursuz bölünmenin eşiğinde bir ülke noktasına getirdi. Tabi Irak’taki huzursuzluğu değerlendiren de IŞİD adı verilen terör örgütü oldu. Fakat IŞİD denilen bu terör örgütü nereden doğdu? Buna baktığımız zaman doğuşu, bildiğiniz gibi El Kaide’yledir. El Kaide Irak’tayken IŞİD onun doğurduğu bir yapı oldu. Suriye’ye gitmişti palazlandı, güçlendi, daha sonra da tekrar Irak’a girişini yaptı. Musul hadisesi aslında üzerinde önemle durulması gereken bir hadisedir. Musul’da IŞİD’in yapmış olduğu tüm operasyonların, eylemlerin ve Irak’ın Maliki yönetiminin Musul’u terk etmek suretiyle Maliki ordusu bütün silahlarını, ağır silahlar başta olmak üzere bu silahları kim aldı? Bu silahları IŞİD aldı. IŞİD bu silahları aldıktan sonra operasyonlarını çok etkin hale getirdi. Ve ilginç olan ondan sonraki süreçtir. O süreçte de Bağdat’a yaklaşık 50 km varıncaya kadar indi ve şu anda da Irak’ın üçte birine IŞİD sahip konumda. Peki bu silahlar nereden gelmişti? Bu silahlar Amerika’nın Irak ordusuna verdiği silahlardı. Ve bu silahlarla IŞİD bütün bu operasyonlarını yaptı, hala yapmaya devam ediyor” diye konuştu.

Amerikanın hava operasyonlarının kısmen etkili olduğunu söyleyen Erdoğan, “Aynı şekilde şimdi Suriye’deki IŞİD’in yapmış olduğu operasyonlara bakınca burada da benzer şeyleri görüyoruz. Irak’ta hava operasyonlarıyla kısmen de olsa Amerika’nın etkinliğinin faydası olmuştur. Nedir? IŞİD’i biraz caydırmıştır. Ama hakimiyet yine IŞİD’dedir. Üçte birine şu anda hakimdir. Çünkü sizin havadan yaptığınız operasyonları eğer kara harekatıyla tamamlayamıyorsanız, kara harekatıyla tamamlamadığınız sürece sizin orada bir defa herhangi bir yeri ele geçirme diye bir durumunuz olamaz. Ve kendinize ait olan yerleri koruyamazsınız. Nitekim şu anda da yaşanan budur, gördüğümüz de budur. Bakın ülkedeki memnuniyetsizliği çok iyi değerlendiren, mağduriyetleri çok iyi istismar eden IŞİD terör örgütü olarak çok kısa süre içinde Irak’ta ciddi tehdit haline geldi. Ülkenin önemli bir kısmını kontrol ederken, onun bu caydırıcı gücü sebebiyle oradaki halkaların bir kısmı da bunlara katılma durumunda kaldı” dedi.

“BATI’NIN ‘TÜRKİYE 1,5 MİLYONU KABUL ETTİ BİZE NE DÜŞÜYOR’ DİYE DERDİ YOK”

Irak’taki mezhep çatışmaları hakkında konuşan Erdoğan, “Irak’ta farklı mezhepler arasında kanlı saldırılar olurken, bu sırada IŞİD terör örgütü acımasızca kan akıtmaya başladı. Suriye’de ise uzun zamandır devam eden baskı rejimi, Kuzey Afrika’da ortaya çıkan Arap uyanışı kapsamında halkın protestolarına neden oldu. Suriye hükümetine bu protestoları dikkate alması, talepleri karşılaması yönünde çok samimi ve dostane uyarılarımız oldu. Bizim Suriye ve Irak’la olan sınırımız bin 295 kilometredir. Bu kadar uzun bir sınıra sahibiz. İlişkilerimiz geçmişi itibariyle çok çok önemli, tarihi, kültürel, dini bütün bu ilişkiler bizi birbirine farklı bir şekilde bağlıyor. Bu gelişmelerde demokratik bir sisteme geçiş için yaptığımız uyarıları ne yazık ki ne Suriye ne Irak değerlendirmeye dahi tabi tutmadı. Ve tabi otokratik rejimler çökerken demokrasiye geçmek herkesin işine gelmiyor. Ve yaklaşık 4 yıl içinde Suriye’de kimyasal silahlar, konvansiyonel silahlar, işkence ve diğer metotlarla 300 bine yakın insan hayatını kaybetti. 300 binin önemli bir kısmını kadın ve çocuklar oluşturuyor. 300 bin insan ölürken, Suriye’de 7 milyona yakın insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunların da yaklaşık 3 milyonu ülke dışına sığındı. Bakınız şu an benim ülkemde 1.5 milyon Suriye ve Irak’tan kaçan insan var. Bunlar bize sığındılar. Biz açık kapı politikasıyla hepsini kabul ettik ve şu anda hala kabul etmeye devam ediyoruz. Bize maliyeti, şu ana kadar yaptığımız yatırımlar, çadırlar, konteynır kentler, bütün bunlarla beraber 4.5 milyar doları buldu. Ayrıca yaklaşık 350 milyon dolar Suriye ve Irak tarafındaki kalanlara da yapmış olduğumuz gıda, ilaç, giyim, bunları da ayrıca saydığımızda yaklaşık bu rakam 5’e doğru yürüyor” şeklinde konuştu.

Türkiye’ye beklenen desteğin yapılmadığını kaydeden Erdoğan, “Peki bütün bunları yaparken BM Mülteciler Komiserliği’nden herhangi bir destek size geldi mi? Onu da söyleyeyim, size 25 milyon dolar. Bize üç hafta içinde sadece eski adıyla Ayn El Arab, yeni adıyla Kobani, buradan sığınanların sayısı 200 bin. Tüm Avrupa’ya sığınanların sayısı veya Avrupa’nın kabul ettiklerinin sayısı 130 bin. Şimdi soruyorum, Avrupa bu kadar imkana sahip olduğu halde niçin kapılarını bu sığınmacılara açık tutmaz, niçin onları kabullenmez? Veyahut ey Türkiye sen 1.5 milyonu kabul ettin, bize de ne düşüyor, biz acaba ne gibi katkılarda bulunabiliriz, biz nasıl destekler verebilir diye herhangi bir derdi Batı’nın yok. Başta Avrupa Birliği de buna dahil. Bu çifte standart değil, çoklu standart. Bir defa bunları aşmamız lazım. Fakat biz bütün bunlara rağmen insan öncelikli bir hareket olmamız hasebiyle, insan öncelikli bir anlayışa sahip olmamız hasebiyle kapımızı açık tuttuk ve tutmaya devam edeceğiz. Bakınız ben burada şunu açık açık ifade etmek durumundayım. Irak’ta Bağdat yönetimi mezhep ve ırk ayrımını körükleyen girişimlerde bulunurken ne BM ne AB ne de diğer ülke ve uluslararası kuruluşlar hiçbir önlem almadılar. Aynı şekilde Suriye’de 300 bin insan ölürken, 7 milyon insan evlerini terk ederken aynı ülkeler ve kuruluşlar bu trajediyi umursamadılar. Ne zamanki bir IŞİD çıktı ve petrol kuyularını tehdit eder hale geldi, işte o zaman her ülkedeki trajedi fark edilmeye başlandı” dedi.

“HALA KİMYASAL SİLAHLAR KONUŞULUYOR AMA 300 BİN İNSANIN ÖLÜMÜ, KONVANSİYONEL SİLAHLAR KONUŞULMUYOR”

Batı’nın derdinin petrol olduğunu ifade eden Erdoğan, “O zaman ben şunu düşünüyorum. Demek ki dert ölen insanlar değil, dert petrol. Acaba biz buradan ne kadar petrol elde edeceğiz? Zaten şuan Irak’taki petrollerin geleni itibariyle ağırlıklı kısmı araştırıldığı zaman Batı dünyasına aittir. Batı’nın şirketleri oralara adeta sahip olmuşlardır. Bu çok anlamlıdır ve tüm bunlarla beraber sevgili öğrenciler şuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir şey devamlı sizlerin önünüze gelecektir ve yahut da internette vs. bunu takip edeceksiniz. Hepsini söylerler. Silahlarda kimyasal silahları gündeme getirirler fakat konvansiyonel silahları gündeme getirmezler” dedi.

Konvansiyonel silahlarla öldürülen insanların konuşulmadığını ifade eden Erdoğan, “Petersburg’da G-20 toplantısındayız ve G-20 toplantısının akşamında 20 ülke ve uluslararası bazı kuruluşlar bir çalışma yemeğindeyiz. Ve çalışma yemeğinin gündemi Suriye’deki gelişmeler. Tabi herkes konuşuyor ama konuşurken söylenen şu; kimyasal silahlar kullanıldı Suriye’de, dolayısıyla bu kimyasal silahların kullanılmasına karşı ne yapacağız. O zaman Suriye’de kimyasal silahlarla ölenlerin sayısı bin 600’dü. Fakat konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı o zaman 120 bindi. Şimdi tabi 300 bin oldu. Tabi sıra bize geldi. Biz konuşmaya başlayınca dedim ki bir şey benim burada dikkatimi çekiyor. Kimyasal silahlarla bin 600 kişi öldü. Ancak konvansiyonel silahlarla 120 bin kişi öldü. Niye biz konvansiyonel silahları bir kenara koyuyoruz da, bin 600 kişinin ölümüne sebep olan kimyasal silahları konuşuyoruz. Şu anda biz varil bombalarıyla gökten yağdırılan uçaklarla, helikopterlerden bombalarla öldürülen 120 bin insanı neden konuşmuyoruz. Kimyasal silah kullanılınca suç, konvansiyonel silah kullanılınca suç değil. Neticesi ölüm olan ve bu ölüme neden olan silah ne olursa olsun bu suçtur ve bizler siyasiler olarak bunun tedbirini almamız gerekir. İnanın o günden bugüne o 120 bin sayısı 300 bin oldu, kimyasal silahlarla öldürülenlerin sayısı 2 bin oldu. Hala kimyasal silahlar konuşuluyor ama 300 bin insanın ölümü, o konvansiyonel silahlar konuşulmuyor” diye konuştu.

“PKK ÜLKEMDE 40 BİNDEN FAZLA İNSAN ÖLDÜRÜRKEN NEREDEYDİNİZ?”

Kobani’de yaşanan olaylardan söz eden Erdoğan, “İşte bakınız şimdi Kobani diye bir olay tutturuldu. Bu Kobani’nin önemi nedir? Kobani’den 200 bin insan benim ülkeme geldi. Ve içeride artık sivil kalmadı. İçeride kalan şu anda 2 bin tane PYD’li. Bu 2 bin PYD’li şu anda orada IŞİD’le bir mücadele sürdürüyor. Onlarda terörist, onlarda terörist. Ve bu PYD benim ülkemdeki bölücü terör örgütü PKK’nın aynısıdır. Hiçbir farkları yok. PKK’nın Suriyeli liderlerinden birisi de şu anda PYD’nin içerisinde savaşmaktadır. Bütün bunlara karşı şu anda geçen gün biliyorsunuz kendilerine silah yardımında bulunmuştur ve bu silah yardımında bulunurken indirilen silahların bir kısmı PYD’nin eline geçerken bir kısmı yine IŞİD’in eline geçti. IŞİD kenti sitelerinden bunu yayınladı mı? Yayınladı. Herhalde gördünüz. Şimdi biz ne işe yarıyoruz? Biz kendilerine dedik ki sayın Obama bakın siz bu silahları onlara vermeye kalkarsanız bu onların da eline geçer. Ve bu PYD’nin kendisi zaten terör örgütüdür” dedi.

IŞİD’e karşı ÖSO’ya destek verilmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Ilımlı muhalifler var ki, bu ılımlı muhalifler hem rejime muhaliftir, hem IŞİD’e muhaliftir. Kim bunlar? ÖSO. İki eğer ÖSO’yu kabul etmiyorsanız, o zaman Peşmergelerle bu işi yürütelim, biz o zaman kendi topraklarımızdan Peşmergelerin kontrollü bir şekilde Kobani’ye girmesine biz yardımcı oluruz. Bu da PYD tarafından kabul edilmedi. Niye kabul edilmedi biliyor musunuz? Çünkü PYD terör örgütü Kobani’deki hakimiyetini kaybederse durum ne olur, Peşmerge gelir oraya hakim olur, o da bizim için sıkıntı olur gibi bir mantık çalıştırılmaya başlandı. Ve şuanda garip olan Peşmergeler’den son anda düne kadar kabul edilmiyordu, son anda şimdi 200 kişiyi Peşmergelerden PYD kabul etti ve bu PYD’nin kabulü üzerine şimdi Peşmergeler oraya bizim kontrolümüz altında 200 kişiyi gönderecekler. Belki bu sayı daha sonra artar mı artmaz mı onu şu anda bilemiyorum. Ve bütün bunlar bir şeyi ortaya koyuyor. Yani 300 bin insanın ölümüne, katledilmesine sessiz kalan dünya şu anda Ayn El Arap yani Kobani’de ayağa kalkmış durumda. Peki çok güzelde Dera için neredeydiniz? İdlib, Hama, Humus oralar yanarken neredeydiniz? Örneğin PKK gibi kanlı bir terör örgütünü umursamayan dünya bir anda IŞİD terör örgütü için ittifak kurabiliyor. İyi de PKK ülkemde 40 binden fazla insan öldürürken neredeydiniz? Ortadoğu’daki Kuzey Afrika’daki Doğu Avrupa’daki yangın şunu unutmayın asla ve asla lokal kakmaz ve kalmıyor” dedi.

“BM’NİN REFORME EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR”

Erdoğan açıklamasında, “Bakın yakın siyasi tarihimizde günde 5 bin insanın öldürüldüğü ülke pek yoktur. Ama Mısır’da öldürülmüştür. Ve demokrasi, demokrasi, demokrasi diyenler yüzde 52 oyla işbaşına gelen Mursi’yi darbeci bir yöntemle indirmişlerdir ve onun arkasında durmuşlardır. Peki BM Güvenlik Konseyi’nde bir ses var mı? Yok. Çünkü BM Güvenlik Konseyi’nde 5 kişi ne derse o oluyor. Veya o 5’ten bir tanesi ne derse o oluyor. Ben son bu yıl BM Genel Kurulu’nda daha önce de değişik ülkelerde tezimi ileri sürdüm. Dünya 5’ten büyüktür dedim. Peki dünyanın 5’ten büyük olması neyi gerektiriyor? Artık bugün 2. Dünya Savaşı’nın şartları yok. BM’nin reforme edilmesi gerekmektedir. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri dünyayı temsil etmiyor. Bildiğiniz gibi Avrupa’da ki orada ben Rusya’yı da Avrupa’dan sayıyorum 3 üye var. Amerika orada diğer tarafta Asya’dan birde Çin var. Dünyanın diğer yönünden yok. Birde işin diğer kültürler boyutuna geliyorum, inançlar boyutuna geliyorum mesela bu BM Güvenlik üyelerinin daimi üyeleri içerisinde bir tane halkı Müslüman olan ülke yok. Veya farklı dinlerden yok. Bunlar BM ifadesine bir defa terstir. Dolayısıyla dünya beşten büyük. Öyleyse beşten büyük olan dünya ne yapacak yapacak bu işi çözmesi lazım. Ben bir cumhurbaşkanı olarak bunu görürüm veya görmem ama her yerde bunu anlatmaya devam edeceğim. İşte siyaset ne yazık ki bilimsel temelli olarak veyahutta halkların dilini gündeme getirmek suretiyle sürecini çalıştırmıyor. Sesleniyorum diyorum ki siyaseti bir kenara bırakın bu bölgelerdeki sadece insani sorun tüm insanlığı, tüm insanlığın vicdanını yakacak kadar maalesef büyüktür. Çocuklar ölürken bunu seyreden hiç kimse masum değildir. Kadınlar ölürken kadınlar en vahşice işkencelere maruz kalırken bunu seyretmekle yetinen hiç kimse masum değildir” diye konuştu.

Avrupa’da yaşanan katliamlara karşı Avrupa’nın sessiz kalmasını eleştiren Erdoğan, “Ölenler Orta Doğulu, ölenler Müslüman, ölenler bizden çok uzakta siye kendisini teselli etmeye çalışanlar varsa bu bahanelerin de gayri insani olduğu, ırkçı olduğunu buradan vurgulamak isterim. İşte buyurun Ukrayna, işte buyurun Kırım. Kırım işgal edildi mi edildi. Ukrayna’da aynı şey yapılmaya çalışılıyor muydu. Yapılıyordu. En sonunda dünya buna yönelik tavır aldı, sonunda bir Mis buluşmasıyla bir süreç başladı. Temenni ederiz ki bu barış süreci kalıcı olur. Dünyanın neresinde olursa olsun önce öncelikle bir candır. Masum bir canın ölümü karşısında bunu duyduğu halde gördüğü, bildiği halde sesiz ve tepkisiz kalan ise emin olun o cinayete ortaktır. Bakın Avrupa’nın ortasında Bosna Hersek’te, Kosova’da yaşanan trajediyi insanlık tarihi hiçbir zaman unutmayacaktır. Sreprenica’da yaşanan katliamını insanlık hiçbir zaman unutmayacaktır. Ukrayna’da yaşananlar insanlık tarihine maalesef kara bir leke olarak geçecek ve hiç silinmeyecek. Şu anda orta Doğu’da Kuzey Afrika’da yaşanan sorunlar da o ülkelerden ziyade artık insanlığın kalp ve vicdan sahiplerinin sorunu haline gelmiştir. Özellikle AB’nin yaşanan hadiseler karşısında sessizliğini anlayabilmek çok güçtür” dedi.

“DOĞU’NUN DRAMI KARŞISINDA BATI’NIN TEPKİSİZ KALMASI VİCDANLARDA YARA AÇIYOR”

Erdoğan açıklamasında, “Bakın burada şu hususa dikkatlerinizi çekiyorum. Küreselleşme çağındayız. Kitle iletişim araçları dünyanın her yerinde anında haber ulaştırabiliyor. Öte yandan insan hareketliliği hiç olmadığı kadar artmış durumda. Her ülkede turist olarak, işçi olarak, göçmen olarak çok çeşitli ırklar, kültürler yaşayabiliyor. Böyle bir Dünya’da vicdanın da küreselleşmesi artık kaçınılmaz bir hal almıştır. Barı ne kadar Doğu’nun dramını ekranlardan izliyorsa, Batı ne kadar bu durumlara seyirci kalıyorsa insanın Doğu’da o kadar Batı’nın tepkisizliğini izliyor. Doğu’nun dramı karşısında Batı’nın tepkisiz kalması vicdanlarda yara açıyor. Adalet duygusunu çok ciddi şekilde zedeliyor. Şurası son derece önemli. Eğer Doğu’nun yaşadığı dramı oradaki insanlara, oradaki insanların kültürlerine, medeniyetlerine bağlarsanız bu aslında yanıltıcı olur. Yani aslında Doğu içinde bulunduğu zor durumu sadece kendisi oluşturmadı. Şu anda Doğu’da yaşanan insanlık dramları orada yaşayan insanlar kadar maalesef oralara dışarıdan müdahalede eden ülkelerin, yönetimlerinin eseridir. Daha önce Türkiye’de de söyledim. 100 yıl öncesine kadar Ortadoğu diye bir kavram böyle bir coğrafi adlandırma yoktu. Yakın Doğu vardı, Uzak Doğu vardı. Ama Orta Doğu diye bir kavram yoktu. Orta Doğu yeni icat edilmiş bir kavramdır. Dikkatinizi çekiyorum bir coğrafi bölgenin değil, kriz, çatışma ve petrol alanlarını gösteren bir isimdir Orta Doğu” dedi.

Orta Doğu’nun kriz üzerine kurgulandığını kaydeden Erdoğan, “Krizlerin, çatışmaların, insanlık trajedilerinin yaşandığı bölgeye Orta Doğu ismini verenler bir asır öncesinden bu bölgeyi kriz, çatışma bölgesi olarak kurgulamışlar ve bu kurguyu da bugünlere kadar taşımışlardır. Bakın ben size bugün burada bir şey söyleyeceğim. Şuanda Irak kendi taslak haritaları üzerinde aslında Batı tarafından bölünmüştür. Üç parçaya bölünmüştür. Ve şu anda onun alt yapısı oluşturulmaktadır. Geldiğimiz noktada bu kurgunun yeniden tasarlanması açısından başka çare onlar açısından kalmamıştır. Bölgenin her meselesi inanın kolayca çözülebilir. Eğer insani, vicdani, adil ve demokratik bir tavır sergilenirse Afganistan’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Filistin’in, Mısırın, Ukrayna’nın ve Yemen’in sorunları anında çözüme kavuşabilir. İşte şurada bir hafta kadar önce Afganistan’daydım. Afganistan’daki durumu da gördüm. Düşünün Afganistan artık 15 yılı aşkın zamandır neler çekiyor neler. Her ün her türlü cinayetler işleniyor ve sokağa zaten oradaki yabancıların çıkması çok zor bir olay. Afgan halkı da ‘acaba nereden bir serseri mayın gelecek’ hep bunun endişesi içinde. Ve bakın şimdi oraya gelip giren ülkeler hepsi terk ediyorlar. Şuanda Kararlı Destek Misyonu altında bir oluşum ve en sonunda Amerika, Türkiye, Almaya, İtalya. Dördümüz kalacağız ve 12 bin kişilik ekiple bir kısmı lojistik güç, bir kısmı muhalif güç olarak Afganistan’da belli bir süre daha devam edecek. Niye NATO görevi. BM istese ve samimi davransa inanın dünya barışında çok daha farklı etki alanları doğabilir, bu başarılabilir. AB sınırları dışında aktif olmayı tercih etse AB bu konuda çok daha etkili olabilir. Tek tek ülkeler, hatta tek tek bireyler yaşanan trajediye dikkat kesilseler ve itiraz etseler inanın bu sorunlar çözülebilir” dedi.

“IŞİD İNTERNETİ BİR BIÇAK GİBİ KULLANIYOR”

Erdoğan açıklamasında, “STK’lar bir kenara konulmasın, sivil toplum kuruluşları çok daha etkili olabilir. Asla umutsuz değiliz ve asla umutsuz da olmayacağız. Gerçekten Avrupa’da ırkçılığın, din ve mezhepçiliğin ayrımcılığının tuzağına düşmeyecek pırıl pırıl gençler yetişiyor. Yani bu gençler bu işin gidişini değiştirebilecek güçtedir. Bu geçlerin dünyanı köklü şekilde değiştireceklerine vicdan odaklı bir diplomasiyi inşa edeceklerine ben yürekten inanıyorum. Türkiye’de olsun, Letonya’da olsun diğer Avrupa ülkelerinde olsun soran sorgulayan ve sınırların ötesine dikkat kesilen gençlerimiz var. Bu gençlerin yeni bir dünya inşa edeceklerini biliyorum. Burada özellikle bir konuya da dikkatlerinizi çekiyorum. Sevgili gençler sosyal medya her şey değildir. Sosyal medyayla yetinmeyin, diğer yazılı, görsel medyayla yetinmeyin. Sadece sosyal medya, sadece görsel ve yazılı medya sağlıklı bilgiler edinmenizi önleyebilir. Çünkü en kolay algı operasyonları oralarda yapılıyor. Son BM Güvenlik Konseyi toplantısında internet olayının gözden geçirilmesi değerlendirildi. Niye biliyor musunuz? IŞİD’in interneti çok ideal anlamda kullandığı ve bununla hem toplumları terörize ettiği hem de kendi propagandasını en ideal şekilde yapabildiği. Ben de burada bir benzetme yaptım. İnternet olayı aynen bıçak gibidir. Eğer katilin elinde olursa insan öldürür eğer doktorun elinde neşter olursa hayat kurtarır. Olay budur. Öyleyse burada da IŞİD bir terör örgütü olarak elinde o insanları öldürdüğü bıçak gibi bunu kullanıyor. Ama bunun karşısında acaba insanoğlu sosyal medyayı insanlığın hayrı için, gençlerin gelişmesi için nasıl kullanıyor bunun çalışmasının yapılması lazım. En kolay yönlendirme ve yanlış bilgilendirme bu mecralarda yapılabiliyor. Bunu ülkemde yaşadım ve batı sosyal medyasının ülkemde gerçek mevcut gerçekleri nasıl ters yüz ettiğini bizzat yaşadım. Bilgilerinizi, edindiğiniz haberlerinizi mutlaka ama mutlaka çapraz sorgulamaya tabi tutunuz” dedi.

Türkiye’ye karşı gerçek dışı kampanyaların yapıldığını kaydeden Erdoğan, “Bakın Türkiye şuanda uluslararası medyada tamamen gerçek dışı, tamamen operasyon amaçlı kampanyalar yapılıyor. Türkiye’yi sadece bu art niyetli mecralardan takip edenler, Türkiye’yi ve Türkiye’nin vidan odaklı, barış odaklı dış politikasını görmeyebilirler. Biz ülkemizde de bölge içinde de dünyada da çok güçlü şekilde barışı, dayanışmayı, vicdan odaklı uluslararası ilişkileri savunan bir ülkeyiz. BM’de, NATO’da, üyesi olduğumuz G20’de, üyelik müzakereleri yürüttüğümüz AB’de, en güçlü şekilde insani ilkeleri, evrensel değerleri savunuyoruz. Türkiye şuanda dünyada ve bölgesinde ekonomisini, demokrasisini insan odaklı politikasını en istikrarlı şekilde büyüten ve kazanımlarını da muhafaza eden bir ülkedir. Bu şekilde ilerlemeye devam edeceğiz. Bakınız 11 yıl önce biz iktidara geldiğimizde Türkiye’de Türkiye’nin en az gelişmiş ülkeler vermiş olduğu destek yıllık 45 milyon dolardı. Ama şuanda bizim en az gelişmiş ülkelere vermiş olduğumuz destek yılda 3.5 milyar dolara çıktı. Bunu niye yapıyoruz. Sadece insan odaklı bir hayatı yaşamak ve üzerimize düşen bu görevi yerine getirmek için. Dünyanın her yerindeki özellikle Avrupa’daki dostlarımızla dayanışmamızı tabi ki kararlılıkla sürdüreceğiz. Letonya gibi Avrupa birliği ve NATO’da her zaman barışı savunmuş, demokrasiyi savunmuş bir ülkeyle de dayanışmamız sürecek. Ve ben bu ziyaretimizin geleceğimiz adına hayırlara vesile olmasını özellikle diliyorum” dedi.