Eğitimciler, TÜİK verilerine göre eğitimde en kötü iller arasında yer alan Doğu ve Güneydoğu illerinde eğitim başarısının arttırılmasına yönelik önerilerde bulundu.

TÜİK’in 2016’da yayımladığı, “İllerde Yaşam Endeksi 2015” araştırmasına göre, eğitimde en kötü 4 il arasında, Güneydoğu’dan Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Batman yer alıyor. Diğer 6 ili ise Doğu Anadolu Bölgesi kentleri oluşturuyor. Eğitimciler, bunun en önemli nedeninin kalabalık sınıflar ve öğretmen yetersizliği olduğunu belirterek, bölgedeki eğitim başarısının arttırılmasına yönelik önerilerde bulundu.

“Göç, eğitim kalitesini düşürüyor”

Dicle Üniversitesi (DÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Giray Topal, Diyarbakır’ın bireysel bazda çok iyi olduğunu ve Türkiye’de ilk 50’de yer alan birçok öğrencisinin bulunduğunu belirterek, genel bazda ise durumun tersi olduğunu vurguladı. Bunun nedeninin varoşlarda öğrenci çokluğu, sınıfların kalabalık olması ve bölgeye gelen öğretmenlerin bir süre sonra geri dönmesi olduğuna dikkat çeken Topal, “Sık sık öğretmen değişikliklerinin yaşanması eğitimin kalitesini çok fazla etkiliyor ve bu da eğitimde başarıyı düşürüyor. Bu sorun ilimizde çok yaşanan bir durum. Önü alınmayacak bir şekilde nüfus artışının olması da önemli bir etken. Normal bir batı iline göre Diyarbakır’daki nüfusun artışını oranladığımızda bu eğitim camiasının tümünü etkiliyor. Diyarbakır bölgesel bir il olduğu için çok fazla göç geliyor. Göçün gelmesiyle eğitim ortamı tamamen değişiyor. Bu da eğitimin kalitesini düşürüyor. Bunlarla mücadele etmek lazım. Bunlara önlem almak lazım” dedi.

“Öğretmenleri de elemeliyiz”

Devletin okullardaki öğretmen başarısını teşvik etmesi gerektiğini anlatan Prof. Dr. Topal, “Öğretmenlerin her birine aynı ücreti vermek yerine çeşitli elemelerle öğretmen seçmeli. Nasıl ki öğrencileri sınavlarla eliyorsak, öğretmenleri de elemeliyiz. Hatta parasal boyutlarıyla teşvik ederek, ödüllendirerek eğitimde ödül sistemini mutlaka uygulamaya koymamız lazım. Bunun bu eğitim portalında çok önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Çok büyük bir etki yapacağına inanıyorum. Cihaz ve laboratuvarı, malzemeyi ilgilendiren uygulamalı derslere daha çok ağırlık verilmeli. Bundan 800 yıl önce bu bölgede yaşamış ünlü alim El Cezeri, ‘Uygulamaya dönüşmeyen bilim yanlışla doğru arasında bir yerdedir’ demiş. Yani yaptığımız bilimi uygulamaya dönüştüremiyorsak o çok doğru bir bilim değildir. Eğitim bu tip yedek güçlerle desteklenmedikçe eğitimi tam rayına oturtamayız. Öğrenciye sabunun, deterjanın nasıl temizlediğini anlatıyoruz ama bir sabun bir deterjan yapımını gören, uygulamasını yapan öğrenci çok daha farklı ortamlarda yetişir. Bu bizim temel hareket kaynağımızı oluşturmalı. Bize itici güç vermelidir. Uygulamalı bilimlerle ilgili olarak ÖSYM’den özellikle şunu istiyorum, uygulamalı laboratuvar bilimlerinden de soru sorulmalı öğrenciye. Öğrenci asidi biliyor ama sadece teorikte tanıyor. Uygulama da asidin etkilerini bilmiyor. Bu fizik de olabilir biyoloji de olabilir. Hepsinin daha uygulamalı, daha realist yaklaşımlarla eğitime yansıması lazım. Ben öğrencilerimizin hepsinin zeki olduğuna inanıyorum. Onları yetiştiren öğretmenlerin ve eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilerek, tekrardan yapılandırılması halinde çok büyük başarılar elde edileceğine inanıyorum. Amerika uzaya astronot gönderirken çok uğraştı ama Rusya büyük bir sürpriz yaptı. İlk astronotu Amerika’dan önce gönderdi. Amerika ‘Biz bu kadar eğitim verdik ama Rusya kapalı bir kutu öne geçti. Demek ki biz yanlış yetiştiriyoruz’ diyerek hemen eğitim sisteminin tümünü değiştirdiler. Türkiye’de de aynı duyarlılık milli eğitim bakanından en temeldeki öğretmenine kadar bu duyarlılık yaşanırsa inanıyorum ki eğitim çok büyük mesafe kat edecektir” diye konuştu.

“Bölgeler arası eşitsizlik giderilmeli”

Batman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ahmet İlyas, Doğu ve Güneydoğu’nun eğitim sorunlarının en fazla hissedildiği bölgeler olduğunu vurguladı. Devletin çok ciddi bir eğitim payına rağmen istenilen dönüşün alınamamasının düşündürücü olduğuna işaret eden İlyas, şunları kaydetti:

“Sanırım bölgedeki en önemli sorunlardan biri en temelde öğretmen sorunu gelmektedir. Öğretmenler temelinde öğrencilerin velilerinde bir paydaş olarak sahada görülmemesi çok ciddi sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Artık eskisi gibi kalabalık sınıf, yetersiz materyal olmamasına rağmen, işgücünün okullaşmaya katılmaması sorunları daha fazla artırmaktadır. Ayrıca eğitimde bölgeler arası eşitsizlikler de doğudaki eğitimin kalitesine etki eden bir paradigmadır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayılarını azaltmak gerekiyor. Diğer taraftan eğitime erişim ve barınma sorununu doğudaki eğitim yetersizliğini daha fazla artırmaktadır. Tüm bunlarının yanında eğitimdeki cinsiyet eşitsizliği, toplumsal eşitsizliklerle beraber eğitime de ciddi etki yapmaktadır. Yine öğretmen yetiştirme, atama ve özlük hakları sorunu, mesleki eğitim sorunu ve yönetim sorunsalı nitelik yoksunluğunu ortaya çıkarmaktadır. Yapılması gereken en önemli etki çağdaş bir anlayışın eğitimin her kademesinde geliştirilmesi, refahın toplumun tüm paydaşlarına yayılmasıdır. Eğitimin bütüncül bir şekilde teknolojinin güncel durumuna bakılarak yeniden yapılandırılması çerçevesinde ele alınmalıdır. Özellikle sanayinin en çok gereksinim duyduğu ara elemanı cezp ettirecek mesleki ve teknik eğitimine ilişkin alanlar yaygınlaştırılmalıdır.”

“Hafta sonu kursları terk edilmeli”

Özellikle sınav odaklı ve dershane kültürünü ortaya koyan hafta sonu kurslarının acilen terk edilmesi gerektiğini aktaran Yrd. Doç. Dr. İlyas, “Bunun yerine uygulama analizi ders içerisinde aktifleştirerek süreç hızlandırılmalıdır. Yine bilgi teknolojisinin esas amaca hizmet etmesinin önü açılmalıdır. Siyasi ayraçlarının terör sorunlarını öğrencilerin politize olmaktan kurtarmak da önemlidir. Özellikle terör ve siyasi terör politikasyonu içerisinde bulunan öğrencilerin bu konudan sıyrılması sağlanmalıdır” ifadelerinde bulundu.

“Bu sistemle iş yürümüyor artık”

Mardin Artuklu Üniversitesi (MAÜ) Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Fasih Dinç ise şunları söyledi:

“Mardin için konuştuğumuz zaman, eskiden 3 dilde bilgi üreten eğitim merkezlerinin olduğunu biliyoruz. Mesela Arapça hem yerel halkın konuştuğu bir dildir hem de medreselerde ve diğer eğitim kurumlarında da bir eğitim dili olarak veriliyordu. Onun bir başarı vardı. Bu saatten sonra yeni bir sistem geliştirmemiz lazım. Mevcut eğitim sistemi ile iş yürümüyor artık. Mevcut eğitim sistemi ile dünya insanı yetiştiremiyoruz. Biz İngilizceyi veya batı dillerinden herhangi biri ile doğu dillerinden herhangi birisini bilen bir öğrenci yetiştirebilecek bir sitemi yeniden inşa etmemiz lazım.”