Karaman Eğitim-Bir-Sen Yönetim kurulu yaptığı basın açıklamasında;''Emeğimizin ve üretime kattığımız değerin heba edildiği ve maalesef işverenle toplu olarak sözleşemediğimiz sancılı bir süreçten geçtik. Teşkilatların gücü dar zamanlarda ortaya çıkar. Biz bu süreçte sendika olarak üzerimize düşeni yaptık. Evet beklentilerimiz vardı, ümitvardık ve son ana kadar alabileceğimiz her kazanım için mücadeleye devam ettik. Özellikle şu an en düşük memur maaşı seviyesinde kalan öğretmenlerin ek ödemesiyle ilgili kararlılığımızı son dakikaya kadar devam ettirdik. Ama olmadı, çünkü karşımızda bu camiaya bakanından başbakanına varıncaya değin anlam veremediğimiz ciddi bir direnç vardı. Hatta öyle bir duruma geldik ki konu zam pazarlığının dışına çıkıp onur ve itibar mücadelesine dönüştü. Memur kendisine hizmet ettiği vatandaşın karşısına konuldu, esnaf ek vergi yüküyle korkutuldu. Bu memleketin harcına alın teri katan meslek grupları, yani öğretmenler ve diğer memurlar karşı karşıya getirildi.  15 saat çalışıyorsunuz söylemi bütün moral ve motivasyonumuzu bozdu. 40 dakikalık dersin koşu alanındaki depara kalkma olduğunu, öncesinde ve sonrasındaki saatlerce çalışmayı anlayamamanın nasıl bir bakış olduğunu hazmedemedik. Telafisi olmayacak şekilde derinden yaralandık. Ama yine de ülkemizin geleceği olan öğrencilerimizden içimiz kan ağlasa da güler yüzümüzü eksik etmedik. Hükümetin bu tavrını elbette not ettik. Eğitimciler göz ardı edilerek, yok sayılarak, azarlanarak bir gelecek inşasının mümkün olamayacağını söyledik. Öğretmenliği sıradanlaştırarak, eğitimin yükünü teknolojiye bindirip alet, edavat ve cihaza boğarak, içinde insan unsuru olmayan rakamsal ve saat hesapları yaparak hiçbir yere varılamayacağını her fırsatta dile getirdik.

Bu süreci aylar öncesinden başlayan eylemlerimizle sıcağı sıcağına yönettik. Hükümete, işverene söylenecek ne varsa söyledik. Üyelerimiz bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadı, yüreklerini koydular, terlerini döktüler, meydanları doldurdular. Ankara’dan Karaman’a varıncaya değin yolları arşınladılar. Onlar bizim gücümüzdür ve onlar her türlü takdirin üzerindedirler. Bizler tek gücümüz olan üyelerimizle beraber yolumuza ve bütün şaşı bakışlara rağmen mücadelemize devam edeceğiz.

Oysa bazı sendikalar bu süreçte maalesef  işverenden, hükümetten daha çok Memur Sen ve Eğitim Bir Sen’i sıkıştırma derdi içinde oldular. Sanki bu masadan kazanımla kalkılırsa kendilerinin eriyeceği gibi bir zehaba kapıldılar. Yıllardır masaya yetkili sendika olarak oturup hiçbir şey elde edememenin bütün faturasını bize kesmeye çalıştılar, istifa kampanyaları düzenlediler. Şu anda öğretmenlerin uğradığı adaletsizliğe , dört dörtlük hüsrana gerçekten üzülüyorlar mı yoksa el ovuşturarak üye avcılığına mı çıkmanın hesabını yapıyorlar. Biz sarı kırmızı yeşil turuncu pembe sendika olmadığımızı dik duruşumuzla ve alanlardaki bütün söylemlerimizle ortaya koyduk, sözümüzü kimseden esirgemedik. Askeri, siyasi, bürokratik vesayete karşı olduğumuzu her ortamda dile getirdik. Sosyal sorumluluğumuzun gereği olarak ve ait olduğumuz medeniyetin dik duruşlu bir ferdi olarak da dile getirmeye devam edeceğiz.   

Eğitim-Bir-Sen olarak yılmadan ve umutsuzluğa kapılmadan mücadelemize devam edeceğiz. Bizim bu ülke için söyleyecek sözümüz, yapacak çok işimiz var. Oyun bitti ama perde kapanmadı.''dendi.