Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinin (KMÜ)  “Göçerlikten Yerleşikliğe Geçiş Sürecinde Sosyo-Kültürel Bağlamda Sarıkeçili Yörükleri” başlıklı projesi Yörüklerin geleneksel yaşamlarına ilişkin ilginç kesitleri gözler önüne serdi.
Üniversitenin Bilimsel Araştırmalar Projesi (BAP) Komisyonu tarafından desteklenen proje, Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal’ın danışmanlığında Araştırma Görevlisi Hüseyin Aksoy tarafından gerçekleştirildi. 
Göçerliliklerinin sona erme ihtimalinin yüksek olması nedeniyle Sarıkeçili Yörüklerinin geleneksel yaşamlarını, halk edebiyatı ve halk bilgisi ürünlerini kayıt altına almak amacıyla hazırlanan proje yaklaşık iki yıl sürdü.

Proje; Mersin, Karaman ve Konya sınırlarında dolaşan göçer durumdaki 150 çadırlık Sarıkeçili Yörüklerinden belirlenen 17 çadırlık örneklem grubu üzerinden yapıldı. Araştırma verileri, Sarıkeçili Yörükleri arasında 60 gün boyunca yürütülen saha çalışması ile sağlandı. 

KMÜ’lü Araştırmacılar Yörüklerle Beraber Yaşadı 

Projeyi hayata geçiren Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal ve Araştırma Görevlisi Hüseyin Aksoy KMÜ Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Birimine araştırmanın detayları hakkında ayrıntılı bilgiler verdi.

Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal, Sarıkeçili Yörüklerinin Anadolu’da geleneksel göçer yaşamı devam ettiren son grup olduğunu belirterek, “Bu bakımdan sözü edilen topluluk hakkında yapılacak araştırmalar ayrı bir değere sahiptir.” şeklinde konuştu. Uysal, Sarıkeçililerin, günümüzde karşılaştıkları tüm zorluklara rağmen başka bir yaşam biçimine uyum sağlayacak bilgi, beceri ve ekonomiye sahip olmadığından bu geleneksel yaşamı sürdürmekte ısrarcı olduklarını sözlerine ekledi.

Çalışmanın yöntemi hakkında bilgiler veren Araş. Gör. Hüseyin Aksoy ise, Yörüklerin nasıl göç ettiğini görmek, göç sırasında nelerin yaşandığını bilmek, kullandıkları malzemeleri tanımak ve hayata bakışlarını tespit etmek için onlarla uzun süre birlikte yaşadıklarını anlattı. Kültürel yapıları yerinde gözlemleyerek verileri kaydettiklerini belirten Aksoy, “Kaydedilen verileri, yazılı kaynaklarla destekleyerek aynı kültürel yapının tarihsel dönemde ne şekilde yer aldığını incelemeye çalıştık.” dedi.

Sarıkeçililerin kimliklerine ilişkin ayrıntıları aktaran Aksoy; köklerinin Oğuzlara dayandığını ve bugün Anadolu’da hayat süren bir topluluk olarak tanımlandığını söyledi. Hüseyin Aksoy,  Yörüklerin keçi ve develerine uygun iklim koşulları ile otlaklara ihtiyaçları olduğu için göçmek zorunda kaldıklarının da altını çizdi. Aksoy, Sarıkeçili Yörüklerinin yerleşmede karşılaştıkları sorunlara da değinerek şu şekilde konuştu: “Hâlen göçer durumda olanların yerleşmede karşılaştıkları sorunlar oldukça karmaşık ve çok boyutludur. Kendi iç dinamikleriyle yerleşmeleri mümkün görünmüyor ancak, kendilerine ev, arazi ve hayvancılığı devam ettirebilmeleri için maddi destek verilmesi gibi uygun olanaklar sağlandığı takdirde, yerleşme eğiliminin öne çıkacağı anlaşılıyor.”

Proje danışmanı Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal araştırmaları sırasında Sarıkeçililere özgü kültürel motifler hakkında edindikleri izlenimleri aktardı. Uysal, bu topluluğun hayvancılık dışında bir gelire sahip olmadıklarını ve ataerkil aile yapısında yaşamlarını sürdürdüklerini belirtti. Sarıkeçili Yörüklerinin tamamının hayatlarını çadırda geçirdiklerini ve yaşadıkları çadırı kendilerinin dokuduklarını ifade eden Uysal, “Yörükler dokuma tezgâhına önem verirler, bu işi usta-çırak ilişkisi ile kadınlar kız çocuklarına öğretirler.” diye konuştu.

Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal: ”Sarıkeçililerin Ağız Özellikleriyle İlgili Ayrı Çalışma Yapmayı Düşünüyoruz”

Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal yaptıkları araştırma üzerinden Sarıkeçililerin dil kullanımı ve sözlü edebiyatına ilişkin tespitlerini de aktardı. Sade bir Türkçe kullandıklarını ve yaşadıkları bölgenin özelliklerinin dilde açıkça hissedildiğini bildiren Uysal,  bununla birlikte yaşam şekillerine has hayvancılık ve göçebelikle ilgili kelimelerin fazlalılığının göze çarptığına dikkati çekti. Yrd. Doç. Dr. Uysal Sarıkeçililerin ağız özellikleriyle ilgili ayrı çalışma yapmayı düşündüklerini de açıkladı. 

Uysal, yaptıkları görüşmelerde, Yörükler arasında amatör olarak şiir yazan-söyleyen kişilere rastladıklarını ancak; Yörüklerde âşıklık geleneğini gözlemlemediklerini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Uysal dil ile ilgili bulgularını şu şekilde özetledi: “Çok eski çağlardan beri süregelen bilmece sorma geleneği, günümüzde Yörükler arasında varlığını ve işlekliğini korumaktadır. Ayrıca lakap takma geleneği Sarıkeçililerde canlı ve yaygındır. Yörüklerin isimleri ve soy isimleri genellikle aynı olduğundan lakap, Yörükler arasında ayırıcı bir unsur olarak kullanılır.”

Uysal projeden elde ettikleri sonuçları da değerlendirerek, ”Yaptığımız araştırmada -her ne kadar bir değişim süreci içerisinde olsalar da- Sarıkeçililerin daha çok inanç yapılarını ve yaşayış şekillerini muhafaza ettiklerini, bunun yanında boş zaman etkinliği olarak icra edilen sözlü edebiyat yaratımlarının sayısında azalma olduğunu tespit ettik.“ şeklinde konuştu.  Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal, günümüzde serbest dolaşım alanlarının daralması yüzünden her Yörük çadırının tek başına göçmek zorunda kaldığını dile getirerek, bu durumun sözlü edebiyatın anlatım bağlamının ortadan kalkması sonucunu doğurduğunu kaydetti.

Uysal: “Bozkırın Özgür Çocukları Yörükleri Baskı Altına Almamak Gerek”

2000’li yılların başlarında Sarıkeçili Yörüklerinin devletin iskân politikası gereği Karaman’da yerleşik hayata geçirilmeye çalışıldığını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal bu konuda iki faklı önerileri olduğunu ifade etti. Birincisini, “Yerleşik hayata geçmek istemeyen Yörüklerin bu kararlarına saygı duyularak göçü sıradan bir yer değişimi olarak değil, atalardan miras kalan bir töre olarak gördüklerinin kabul edilmesi gerekir.“ sözleriyle açıkladı. Uysal, yasal yolları kullanarak bozkırın özgür çocukları Yörükleri baskı altına almamak gerektiğini belirterek “Bu kültürel mirası sürdürmek isteyen Yörüklere gerekli alt yapı sağlanmalı.“ dedi. 

Yrd. Doç. Dr. Uysal, ikinci önerisini yerleşik hayata geçmek isteyen Yörükler için yapılabilecekler ekseninde anlattı. Uysal, “Yerleşen göçerlerin hayvancılık yapabilmelerine olanak sağlanmalı, bu amaçla ahır inşaatı, yem desteği, işletme kredisi gibi yardımlar devreye sokulmalıdır. Böyle yumuşak bir geçiş, göçerlerin yerleşikliği benimsemelerini kolaylaştıracak, işsizliğe yol açmayacak, çocukların ve gençlerin eğitimini mümkün kılacak ve onların meslek edinmelerini sağlayarak, uzun vadede geniş bir yelpaze içinde kentlileşmelerine olanak verecektir.” şeklindeki görüşleriyle sözlerini noktaladı.