Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Eğer kredi notu görünümünde değişikliğe yol açacak ciddi bir ekonomik tedbir alınmazsa önümüzdeki 6 ay-1 yıl gibi bir sürede yeni bir not indirimine gidilmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesi, ülkenin dış finansman kalitesinde de bozulmaya yol açmaktadır” dedi.

ASO Mart ayı olağan meclis toplantısı yapıldı. Toplantıda gündemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendiren Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, “Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılında bir önceki yıla göre 273 bin kişi artarak 3 milyon 330 bin kişi oldu. İşsizlik ise 0,6 puanlık artış ile yüzde 10,9 oldu. Aynı yılda tarım dışı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 0,6 puanlık artışla yüzde 13 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 1,1 puanlık artış ile yüzde 19,6 olurken, 15-64 yaş grubunda bu oran 0,6 puanlık artış ile yüzde 11,1 olarak gerçekleşti. İşsizlikteki artışın bir nedeni işgücüne katılım oranındaki artıştır. Örneğin 2015 Aralık döneminde yüzde 50,9 olan işgücüne katılım oranı da Aralık 2016’da yüzde 51,6’ya çıkmıştır. Gençlerimiz çalışmak istedikçe işgücüne katılım oranı yükselmekte, işgücüne katılım oranı yükseldikçe de işsizlik artmaktadır. Aralık 2015’te yüzde 19,2 olan genç nüfusta işsizlik oranı da 2016’da yüzde 24’e yükselmiştir. Kısacası her dört gençten biri çalışmak istemekte ama iş bulamamaktadır. Bu durum sürdürülebilir değildir. Nüfusunun en dinamik, en eğitimli ve en üretken dörtte birinden yararlanamayan bir ekonomi ayakta kalamaz. Bu sorunu çözmek ve işsizliğe kalıcı çözümler üretmek için uzun vadeli çözümler üretmeli, işgücü talebine uygun nitelikte işgücü eğitimine hız vermeliyiz” dedi.

“İstihdam artışını gerçekleştiren üyelerimizi düzenleyeceğimiz bir törenle ödüllendireceğiz, müracaatlarınızı 31 Mart’a kadar bekliyoruz”

Yüksek işsizliğin nedenleri ortadan kalkmadıkça işsizliğin bir süre daha yüksek oranlarda seyretmesinin sürpriz olmayacağın belirten Özdebir, “İşsizliğin yüksek olmasının yapısal ve konjonktürel birçok nedeni bulunmaktadır. İşgücünün niteliği ve işgücü piyasası gibi yapısal nedenleri biliyoruz. Ancak son dönemlerde işsizlik üzerinde konjonktürel nedenler ağır basmaya başlamıştır. İçinde bulunduğumuz referandum belirsizliği, yatırım ve tüketim harcamalarında ertelemelere yol açarak işsizlikte artışa yol açmaktadır. Bizim beklentimiz, referandum sonuçlarının belli olmasıyla birlikte belirsizlik ortamının kalkması ve hızla işsizlikte normal koşullara dönmemizdir. Ancak, referandum sonrasında şartların normale dönmesi için siyasilerin de çaba göstermesi gerekmektedir. 2016’nın tamamında yüzde 10,9 olan işsizlik yılı yüzde 12,7 ile kapattı. Her yıl yaklaşık 1 milyon kişiye iş bulmamız gerekiyor. Bunun için de her yıl yüzde 5-6 büyümemiz gerek. Büyüme bunun altına düşünce işsizlik artıyor. İşsizlikte kalıcı mücadele için yaratıcı çözümlere ihtiyaç bulunmaktadır. Son dönemde hızla yükselen işsizlik karşısında Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine başlatılan ‘istihdam seferberliğine’ katılarak istihdamın arttırılmasına yönelik bir dizi çalışma başlattığımızı daha önce sizlerle paylaşmıştım. Bu konuda epey mesafe katettik ve bunu medyadan da takip ettiğiniz gibi geçtiğimiz haftalarda bir basın toplantısı düzenleyerek kamuoyu ile paylaştık. Bu çalışmalar kapsamında oransal ve sayısal olarak en yüksek istihdam artışını gerçekleştiren üyelerimizi düzenleyeceğimiz bir törenle ödüllendireceğiz. Buna ilişkin müracaatlarınızı da 31 Mart tarihine kadar bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Özdebir, “Ülke olarak bizi zor bir yıl beklemektedir” ifadelerine yer vererek, “İç pazarda yaşadığımız zayıflık, ödemelerdeki aksamalar, finansmana erişimde yaşadığımız sıkıntıların devlet tarafından farkına varılarak tedbir alınması sıkıntıları bir ölçüde de olsa hafifletmiştir. ‘Can suyu’ kredisinden tutun ‘nefes kredisi’ne, Kredi Garanti Fonunun yüzde 100’e varan kefaletlerine varan bir takım tedbirler biraz gecikmeli de olsa hayatımıza yansımıştır. Kurumlar vergisinden yüzde 5 indirilmişti, şimdi düzenli vergisini ödeyen gelir vergisi mükelleflerinden de yüzde 5 indirilecek olması piyasalara fazladan bir rahatlama sağlamıştır” değerlendirmesinde bulundu.

Konuşması sırasında ithalat ve ihracat rakamlarına da değinen Özdebir, “Ocak ayında ihracat yüzde 18,1 artarak 11,3 milyar dolar, ithalat yüzde 15,9 artarak 15,6 milyar dolar oldu. Ocak ayı dış ticaret verileri ekonomi hakkında güçlü sinyaller verirken, TİM verileri ihracat artışının Şubat ayında zayıflayarak da olsa devam ettiğini göstermektedir. TiM verilerine göre Şubat ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5,1 artarak 11,3 milyar dolara ulaşmıştır. Son 12 aylık dönemde ise ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,6 artışla 143,2 milyar olmuştur. Ocak ayında sanayi üretimi aylık bazda yüzde 1,3, yıllık bazda yüzde 2,6 artarak beklentilerin üzerinde gelmiştir” dedi.

Ocak ayında yıllık artışın Mayıs 2016’dan bu yana en yüksek seviyede gerçekleştiğine dikkat çeken Özdebir, “Ocak ayında sanayi ciro endeksi de bir önceki aya göre yüzde 7 artmıştır. Sanayideki üretim artışının devam edip etmediği görülecektir. Tüketici güven endeksi ise mart ayında bir önceki aya göre yüzde 3.2 oranında artarak 67, 8 olmuştur” ifadelerini kullandı.

“Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notu görünümünü durağandan negatife indirirken, Ba1 olan kredi notunda bir değişiklik yapmadı” diyen Özdebir, şunları kaydetti:

“Moody’s, geçtiğimiz Eylül ayında da Türkiye’nin kredi notunu bir kademe düşürerek yatırım yapılabilir seviyenin altına çekmişti. Eğer kredi notu görünümünde değişikliğe yol açacak ciddi bir ekonomik tedbir alınmazsa önümüzdeki 6 ay-1 yıl gibi bir sürede yeni bir not indirimine gidilmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesi, ülkenin dış finansman kalitesinde de bozulmaya yol açmaktadır. Örneğin 2015 yılında toplam 32,1 milyar dolar olan cari işlemler açığının 11,8 milyar doları net hata ve noksan, 10,2 milyar doları rezervlerden gelirken sadece 10,1 milyar doları sermaye girişleri ile karşılanmıştır. Dış finansman kalitesi düzelmezse dış ödemelerde zorluk yaşamamız muhtemeldir."

“Türkiye olarak bizim de yatırım sorunumuz var”

Özdebir, düşük yatırım düzeyinin son dönemde küresel ekonomide görülen en temel sorunlardan bir tanesi olduğunu vurgulayarak, “Türkiye olarak bizim de yatırım sorunumuz var. 2012 yılından bu yana özel sektör yatırımlarında görülen yavaşlama kaçınılmaz olarak sermaye stoğunu etkilemektedir. Türkiye’nin büyümesi ve sabit sermaye yatırımları arasındaki ilişkiyi analiz eden çalışmalarda uzun dönemde sabit sermaye yatırımlarının ekonomik büyüme üzerinde etkisi tespit edilirken, kısa dönemde sabit sermaye yatırımlardan ekonomik büyümeye doğru bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır. Bu yönüyle 2012 ve sonrasında görülen sabit sermaye yatırımlarındaki yavaşlamanın devam etmesi durumunda Türkiye’nin uzun dönemli sürdürülebilir büyümesi üzerinde olumsuz etkileri ortaya çıkabilecektir. Yatırımlarını artıramayan bir Türkiye’nin mevcut özel sektör yatırımlarını en etkili biçimde kullanması gerekmektedir. Bunun da anahtarı yine verimliliktir. Mevcut yatırım düzeyi ile en çok çıktıyı elde edebileceğimiz ölçüde ekonomimiz büyüyecektir. Sözlerime burada son verirken hepinizi saygı ile selamlıyorum” diye konuştu.