İSTANBUL (AA) - "Kamu bankaları görev zararı etti" cümlesinin dillerden düşmediği dönemler tarih sayfalarında kalırken, 2002 yılından bu yana kamu bankaları açıkladıkları rekor karlar, aktif toplam ve mega projelere verdikleri finansman desteği ile gündeme geliyor.

Türkiye'de yaşanan Kasım 2000 ve 2001 krizleri hem hanehalkı hem bankacılık sektörü hem de ülke ekonomisini derinden sarstı. Krizlerin nedeni, gelişimi ve sonuçları incelendiğinde bankacılık sektöründen kaynaklanan risklerin payının büyük olduğu görüldü.

Bu dönemde kamu bankaları, çeşitli kanun ve kararnameler uyarınca tarım kesimi ile esnaf, sanatkar, genç ve kadın girişimcilerin desteklenmesi, doğal afet gibi nedenlerle sağlanan kredilerden ötürü 22,9 milyar TL görev zararı açıkladı.

Kamu bankaları, kriz sonrası alınan tedbirler ve devamında yapılan düzenlemelerle bilanço dönüşümünü tamamladı. Halkbank, VakıfBank ve Ziraat Bankası, son 14 yıllık dönemde toplam 70 milyar 985 milyon lira konsolide olmayan net kar elde etti. Söz konusu bankaların aktif toplamı ise 2002 yılında 67,8 milyar TL iken, 2015 yıl sonu itibarıyla 10 katına çıkarak 673,5 milyar TL'ye ulaştı.

Son yıllarda KOBİ, esnaf ve kurumsal firmalara daha fazla kredi imkanı sunan kamu bankaları, özellikle Türkiye'nin 2023 vizyonu kapsamında yapımı süren mega projelerin finansmanında da etkin rol aldı.

Kamu bankaları karlılıkta zirvede

Aktif büyüklük itibarıyla Türkiye'nin en büyük bankası konumundaki Ziraat Bankası, geçen yılki 5 milyar 162 milyon liralık net dönem karı ile sektörde kırılması zor bir başarının altına imza attı. Sektör tarihinin en yüksek karını elde eden bankanın, 2002 - 2015 dönemini kapsayan 14 yıldaki toplam karı 35 milyar 665 milyon lirayı buldu. Banka aynı dönemde aktif toplamını da 302,8 milyar lira ile 8 katına çıkardı.

Bir dönem görev zararlarıyla anılan Halkbank, son dönemde "üreten Türkiye'nin bankası" konumuna gelerek, 14 yıllık süreçte 20,7 milyar TL kar etti. Halkbank'ın geçen yılki karı, 2 milyar 315 milyon TL ve aktif toplamı da 187 milyar 730 milyon TL oldu.

Vakıf kaynaklarını en iyi biçimde değerlendirmek amacıyla kurulan VakıfBank, yıllar içinde yaşadığı dönüşüm sayesinde "reel sektörün, esnafın ve ticari firmaların halinden anlayan banka" oldu. VakıfBank, 2002-2015 yıllarında 14,6 milyar TL dönem karı açıkladı. Geçen yıl 1,9 milyar TL kara ulaşan bankanın, son 14 yıldaki aktif büyüklüğü ise 13 kat artışla 12,7 milyar TL'den 182,9 milyar TL'ye çıktı.

"Mega projelerde öne çıktık"

Halkbank Genel Müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu, kamu bankalarının dönüşümü ve gelecek projeksiyonunu AA muhabirine değerlendirdi.

Çağdaş bankacılığın tüm alanlarında faaliyet gösteren bir banka olduklarını anlatan Taşkesenlioğlu, 2002 yılından itibaren Türkiye ekonomisiyle eş zamanlı büyüyen ve mega projelerde öne çıkan bir konuma geldiklerini belirtti.

Taşkesenlioğlu, 2001 krizi sonrasında yaşanan tıkanıklığı aşmak üzere alınan önlemler sayesinde son 10 yılda ekonomide önemli bir aşamanın geride bırakıldığını vurgulayarak, "Bu süreç sayesinde istikrarlı sonuçlar elde etmeye başlayan ülkemiz, 2008’de patlak veren küresel ekonomik krizi yara almadan atlatırken, kamu bankaları dahil hiçbir bankaya sermaye yardımı yapmak zorunda kalmayan çok az ülkeden biri oldu" dedi.

Her iki kriz döneminde de Halkbank ailesi olarak, paydaşlarından aldıkları güçle gerçekleştirdikleri özverili çalışmalar sonucunda bugün mega projelerde öne çıktıklarına dikkati çeken Taşkesenlioğlu, "Bankacılık sistemimizin küresel krize karşı direncinden aldığımız güçle ekonomik büyümemizi sürdürdük ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri konumuna geldik" değerlendirmesinde bulundu.

Taşkesenlioğlu, bankacılık sektörünün ve sermaye piyasalarının gelişimine katkıda bulunmak, Halkbank'ın bölgesinde ve dünya bankacılığında saygın bir yer edinmek üzere çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"2016'da 40 yeni şube açma hedefimiz bulunuyor. 2016 yılında hem aktif büyümede hem de kredilerde yüzde 16’lık bir büyümeyi hedefliyoruz. Kredi büyüme oranları içinde en yüksek performansı kurumsal tarafta sağlayacağız. Mevduat büyümemizin ise yüzde 17 seviyesinde gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Güçlü sermaye yapımızla gelecek 5 yılda da önemli başarılara imza atacak ve Türkiye'nin en güvenilir bankası olma yolunda emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz. Bu çalışmalarımız sonucunda bankamızın, 2020’de dünyanın en büyük 150 bankası arasında yer almasını hedefliyoruz. Şu an ilk 200’ün içindeyiz ve önümüzdeki 5 yıl içinde hedeflediğimiz sonuçları elde edeceğimize inanıyoruz."

"Devlet ve hükümetimizin önem verdiği her türlü projenin finansmanına katkı sağlayacağız"

VakıfBank Genel Müdürü Halil Aydoğan ise son 15 yılda siyasi ve ekonomik istikrar sağlandığını, ekonomik ve mali politikaların kararlılıkla uygulandığını ve piyasalarda güven ortamı oluştuğunu söyledi.

Tüm bunlar sayesinde geçmiş yıllarda süregelen krizlerin olumsuz ekonomik etkilerinin bertaraf edildiğini anlatan Aydoğan, makroekonomik göstergelerde önemli iyileşmeler görüldüğün belirtti.

Aydoğan, sürdürülebilir büyüme ortamının sağlanması sayesinde Türkiye ekonomisinin her geçen gün büyüyerek güçlenmeye devam ettiğinin altını çizerek, "VakıfBank güçlü sermaye tabanı, dengeli bilanço yapısı ve öngördüğü hedefleri doğrultusunda, geçmişten gelen birikim ve tecrübesinin de yardımıyla sürekli gelişerek büyüyen bir banka olmuş, attığı öncü adımlarla adından söz ettirmiştir" diye konuştu.

VakıfBank'ın, Türkiye'ye katma değer yaratan her türlü projenin finansmanına destek olduğuna dikkati çeken Aydoğan, şunları kaydetti:

"2015 yılı içerisinde İstanbul Yeni Havalimanı Yapımı, Derince Limanı Özelleştirmesi, 3. Boğaz Köprüsü Projesi ve Kuzey Marmara Otoyolu İnşaatı, Şah Deniz Projesi finansmanlarına yönelik sendikasyon kredilerine sağlamış olduğumuz destek, bunun en güzel örneğidir. VakıfBank sektöre güven teşkil eden yapısıyla reel sektörü finanse etmeye devam edecektir. 2016 yılı temel stratejilerimiz doğrultusunda üretime, istihdama, ihracata yönelik olan, devlet ve hükümetimizin önem verdiği her türlü projenin finansmanına katkı sağlamaya devam ederken, KOBİ kredileri başta olmak üzere tüm segmentlerde pazar payı ve müşteri sayımızı artırmayı hedefliyoruz.

Ayrıca bizim için büyük önem arz eden tarım bankacılığı alanında da büyük atılımlar yaparak hızla pazar payı kazanmayı planlıyoruz. Kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerimizle yakın ilişkilerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Ayrıca bugüne kadar olduğu gibi yurt dışı piyasalardan düşük maliyetli, büyümeyi destekleyici ve ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunacak fonlar bulmaya devam edeceğiz."

Aydoğan, 2016 yılında şube açılışlarına devam edeceklerini, ihtiyaçları doğrultusunda personel alımına ve istihdama katkı sağlamayı sürdüreceklerini de sözlerine ekledi.

"Gayrimenkul yatırım ortaklığı ile finansal hizmet çeşitliliğine katkıda bulunacağız"

Ziraat Bankası Hazine Yönetimi ve Uluslararası Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Bilgehan Kuru da 2000'li yılların başındaki kriz dönemlerinde kamu bankalarının daha fazla konuşulduğunu, görev zararı alacakları, yüksek borçlanma düzeyleri, yapılanma ve sermaye ihtiyaçlarının çokça dile getirildiğini hatırlattı.

Kriz sonrasında kamu bankalarının yapılandırılması ve bankacılık sektörünün yeniden düzenlenmesi için çalışmalar yapıldığını anımsatan Kuru, özellikle 4603 sayılı kanunun, kamu bankalarının rekabete hazırlanmasına imkan verdiğini vurguladı.

Kuru, bankada 2011 sonrasında başlatılan ve sürdürülen değişim projesiyle iş modeli ve finansal yapılanmanın iki ana taşıyıcı kolon olarak belirlendiğini, böylece operasyonel verimliliğin, müşterilere ayrılan zamanın ve diğer kaynakların artırıldığını dile getirdi.

Son 4 yıllık dönemde kredilerin bilanço içindeki payının yüzde 40'tan yüzde 62'ye çıktığı bilgisini veren Kuru, menkul kıymetlerin payının ise yüzde 44'ten yüzde 21'e gerilediğini söyledi.

Kuru, 2016 yılında kredilerde sektörden daha fazla büyümeyi planladıkları anlatarak, şöyle devam etti:

"Kredileri ağırlıklı olarak reel sektörü destekleyecek şekilde artırmayı hedefliyoruz. KOBİ bankacılığını öncelikli olarak ele alıyoruz. Öncelikli konularımızdan biri de tarımın ve özellikle de endüstriyel tarımın finansmanıdır. Temel tarım ürünlerinin finansmanından sınai tarıma uzanan değer zincirinin doğru kurulması ve bu zincirde yer almak konusunda başlanmış çalışmalarımızı daha da geliştiriyor olacağız. Yeni iş modelimiz, misyonlarımız arasında yer alan tarım bankacılığının geliştirilmesine imkan veriyor. Kısacası tarım bankacılığını yeniden tarif edip uygulamak yolunda kararlıyız."

"Güçlü öz kaynak temel hedefimiz"

Ziraat Bankasının öz kaynağını güçlendirmesinin, temel aktif-pasif yönetim ilkeleri arasında bulunduğuna dikkati çeken Kuru, "Bunu, ülkemizin büyümesi için ihtiyaç duyduğu kaynakların doğru dağıtılmasını teminen hedefliyoruz. Öz kaynağın büyütülmesinin en önemli aracı da karın sürdürülebilir olmasıdır. Kamu bize sermaye vermiş, biz bu sermayeyi doğru yöneterek sürdürülebilir bir karlılık ve verimliliği gerçekleştirmek zorundayız" diye konuştu.

Kuru, gelecek dönemde gayrimenkul yatırım ortaklığıyla finansal hizmet çeşitliliğine katkıda bulunacaklarını, böylelikle Ziraat Finans Grubu projesine bir adım da yaklaşacaklarını belirterek, "Ziraat Bankasını marka değeri yüksek, ülkenin ve bölgenin önemli varlığı kılmak ana yönetim stratejimizdir" dedi.
Son dönemde "Kamu bankalarında görev zararı devam ediyor" şeklinde çıkan haberlere de açıklık getiren Kuru, bahsi geçen zararın bankanın asli faaliyetinden kaynaklanmadığına dikkati çekti.

Kuru, "Kasıtlı olarak 'Ziraat Bankası görev zararı' şeklinde nitelendirilen tutar; bankamız iş ve işlemleri nedeniyle Hazinenin üstlendiği bir zarar niteliğinde olmayıp, Bakanlar Kurulu kararlarına istinaden bankamızdan kredi kullanan tarımsal üreticilerin/çiftçilerin, bu kredilerinin faiz borçlarına karşılık olmak üzere Hazine tarafından bankamıza ve Tarım Kredi Kooperatiflerine ödenen ve öncesinde de merkezi bütçeye konmuş olan tutardan başka bir şey değildir" ifadelerini de kullandı.