Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, Türkiye’nin tüm olumsuzluklara rağmen ekonomisinin büyümesinin sürdüğünü söyledi.

Elazığ Ticaret ve Sanayi Odasının tarafından organize edilen ’İş Dünyası ile Bankacılık ve Finans Sektörü Sorunları’ toplantısı yapıldı. Toplantıya Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, yönetim Kurulu üyeleri, Kredi Garanti Fonu (KGF) Genel Müdürü Hikmet Kurnaz, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ali Şekerdağ, uzmanlar ve iş adamları katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ali Şekerdağ, finans ve bankacılık sektörünün tepe kuruluşlarının yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle birlikte Elazığ’da bankacılık ve finans sektörünün sorunlarını iş dünyası ile değerlendirdiklerini söyledi.

Uluslararası alanda ekonomik sorunların hala devam ettiğini belirten TBB Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, " Özellikle AB ülkelerinde toparlanma beklenenden yavaştır. Buna karşılık ABD ekonomisindeki iyileşmeye bağlı olarak dolar faizi yükselme işaretleri vermektedir. Öte yandan, bölgemizde politik risklerden kaynaklanan tansiyon oldukça yüksektir, etrafımızda sıcak savaşlar yaşanmaktadır. Bu gelişmeler, bölge ülkeleri ile olan ticaretimizi sınırlandırmaktadır, lojistik açıdan sorunlara neden olmakta, taşıma maliyetimiz artmaktadır, uluslararası müteahhitlik hizmetlerimiz aksamaktadır, ihracat artışımız yavaşlamaktadır. Bunların yanı sıra Türkiye’ye öngörülmedik ek ve yüksek düzeyde harcamalar getirmekte, iç piyasada faiz üzerinde yukarı yönde baskı oluşturmaktadır, bölge riskleri nedeniyle Türkiye riski olumsuz etkilenmektedir" dedi.

“TÜRKİYE EKONOMİSİ, BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRÜYOR”

Bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle tarım üretiminde düşüş ve gıda fiyatlarındaki yükselmenin de ekonomik performans üzerinde olumsuz etki yarattığını vurgulayan Aydın, "Bunca olumsuzluklara rağmen, Türkiye ekonomisi büyümesini sürdürmektedir. Milli gelir büyümesinin yüzde 3 ile 4 arasında olmasını bekliyoruz. Uzun dönem büyüme hızımızın altında olsa da, bu oranı, yukarıdaki nedenleri dikkate aldığımızda olumlu değerlendiriyoruz. Mevcut veriler hem iç hem de dış talebin büyümeye dengeli bir katkısının olduğunu göstermektedir. Aslında iç talebi canlandırarak daha hızlı büyümek de mümkündür. Ancak, tasarruflarımızın yeterli olmaması nedeniyle büyümenin finansmanında dış kaynağa ağırlık verilmesinin ileride yönetilmesi güç olan riskler biriktirmek anlamına geldiğini de bilmemiz gerekir. Bundan dolayı ihtiyatlı olmakta yarar görüyoruz. Son dönemde büyümenin istihdam ve ihracat artışı sağlayan yatırım ve üretim üzerinden olması amacıyla hem bankaları hem de KOBİ’leri ilgilendiren çok önemli düzenlemeler yapıldı. Buna göre, bireysel krediler yoluyla yapılan harcamalara sınırlamalar getirilirken, KOBİ finansmanı özendiriliyor. Bir yandan tasarrufların artmasını, bir yandan da kaynakların daha verimli kullanılmasını amaçlayan bu yaklaşımı olumlu buluyor ve destekliyoruz" şeklinde konuştu.

NAKDİ KREDİLERİN TOPLAMI 1,2 TRİLYON LİRA

Banka kredilerinin daha fazla bölümünün özel sektöre üretim, yatırım ve ihracat için kullandırılmakta olduğunun altını çizen Aydın, şunları kaydetti:

"Büyümenin lokomotifinin özel sektör olması ve kaynakların daha verimli kullanılması açısından bu olumlu bir gelişmedir. Yakın geçmişte bilançonun yüzde 70’ini oluşturan kamunun iç borç stokunun bugün itibariyle bilançoya oranı yüzde 20’ye gerilemiştir. Kredilerin aktif toplamı içindeki payı yüzde 62, milli gelire oranı ise yüzde 71’dir. Kamu kesiminin kaynak ihtiyacının düşmesinden sonra bankaların kredilerinin büyümesi, özel sektörün yatırımlarını, üretimini ve ticaretini büyütmesine bağlıdır. Bu çerçevede, özellikle KOBİ kredileri ile ihracat kredilerinin daha da özendirilmesi amacıyla hazırladığımız önerileri ilgili kurumlara sunduk. Bunlardan, KOBİ kredileri ve ihracat kredileri lehine risk ağırlıklarının düşürülmesine yönelik önerilerimiz kabul gördü ve düzenlemelerde yer verildi. Proje ve yatırım kredilerinde, gayrimenkul ipoteği ile teminatlı alacaklarda da benzer düzenlemelerin yapılmasını talep ettik. Eylül 2014 itibariyle, nakdi kredilerin toplamı 1,2 trilyon liraya ulaşmıştır. Büyük işletmelerimize kullandırılan nakit krediler 533 milyar iken KOBİ’lere kullandırılan krediler 317 milyar lira olmuştur. Nakit kredi kullandırılan KOBİ sayısı 2,7 milyondur. Bunların 2 milyonu mikro işletme, 500 bini küçük, 170 bini ise orta boy işletmedir. Ortalama KOBİ kredisi mikro işletmelerde 41 bin, küçük işletmelerde 201 bin, orta büyüklükteki işletmelerde ise 760 bin lira düzeyindedir. Büyük işletmelerde Türk Lirası kredilerin payı yüzde 45 iken, küçük işletmelerde Türk Lirası’nın payı yüzde 84 düzeyindedir. Diğer bir değişle KOBİ’lerin yabancı para riski oldukça makul bir düzeydedir. Sektörler itibariyle toplam krediler içinde imalat sanayinin payı yüzde 20, ticaret sektörünün payı yüzde 13, inşaatın payı yüzde 7, ulaştırma yüzde 5, tarım yüzde 3 oranında paya sahiptir.Tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranı yüzde 3 düzeyindedir. Bu oran KOBİ’lerde yüzde 3,4’tür".

“KREDİ KONUSUNDA BİR SIKINTI GÖRMÜYORUZ”

Elazığ’ın bankacılık ile ilişkisini de değerlendiren Aydın şöyle devam etti:

"Elazığ’ın faaliyet hacminin henüz büyüme aşamasında olduğunu görüyoruz. Elazığ’da 18 banka, 55 şubesi ile faaliyet göstermektedir. Diğer illerimiz ile karşılaştırdığımızda finansal hizmetlerin çeşitliliği ve bunlara erişim bakımından bir farklılık bulunmamaktadır. Eylül itibariyle, 2,5 milyar lira mevduat toplanmış, 3,9 milyar lira nakit kredi kullandırılmıştır. Kredilerin mevduata oranı Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir. Kredilerin yüzde 35’ini bireysel krediler oluşturmaktadır. Bilançosunun yarıya yakını reel sektöre açılan kredilerden oluşan bankacılık sektörü açısından kredilerdeki artışın sürmesi ve kredilerin kalitesi, reel sektörün büyümesine ve karlılık performansına da oldukça duyarlı hale gelmiştir. Reel sektörün sağlıklı büyümesinin öncelikli şartları her alanda istikrarın sürekli, makro dengelerin sağlam, öngörülebilirliğin yüksek, risklerin yönetilebilir düzeyde olduğu işleyen bir piyasa ekonomisinin yanı sıra sağlıklı çalışan bankacılık sektörü ve sermaye piyasasının olmasıdır. Dahası, özel sektörün öz kaynaklarının güçlendirilmesi için sürdürülebilir bir karlılığı yakalaması da gerekir. Enerji, ham madde, iş gücü, finansman gibi her türlü temel girdinin yüksek kalitede ve rekabet edilebilir fiyatlardan, sürekli bulunabilir olması yüksek öneme sahiptir. Açıklıkla belirtmeliyim ki ekonomik faaliyetin finansmanında kritik öneme sahip olan kredi konusunda bir sıkıntı görmüyoruz. Bankalarımız hem kamunun hem de özel sektörün finansmanında gerekli kaynağa, mali güce ve donanıma sahiptir. Alınan önlemlerin de etkisiyle bankalar esnaf ve KOBİ kredilerini ve hizmetlerini büyütme gayreti içindedir. Bunu toptancı bir yaklaşım yerine müşterilerini ve faaliyetlerini analiz ederek terzi usulü ürün ve hizmetler de sunmaktadırlar. Faiz oranları ikinci yarıdan itibaren düşüş eğilimdedir. Ancak, daha fazla kredi verme isteği kredi standartlarının gevşetildiği anlamına gelmemelidir. Kredi müşterilerinin faaliyetlerine en uygun krediyi bulmak için bankalarımız ile detaylı çalışması, gerekli istişareleri yapmaları gerekir. Son dönemde bankalarımız teminatı yeterli olmadığı halde risk almaya değer bulunan fikir veya proje sahibi girişimcilere finansman ve danışmanlık içeren hizmetler ve ürünler de sunmaya başladılar. Türkiye açısından stratejik öneme sahip ve yüksek katma değer yaratan sektörlerdeki girişimcilere yönelik mikro nitelikte çalışmaların hız kazanmasını, girişimcilerin motive edilerek büyümede daha fazla rol almalarının desteklenmesini bekliyoruz.Bu yöndeki çalışmaların esnaf ve küçük ölçekli girişimciler tarafından sürdürülen madencilik, tarım ve ticaret ağırlıklı bir faaliyete sahip olan Elazığ ekonomisinin gelişmesini olumlu yönde etkileyecektir."

Konuşmaların ardından katılımcılara ’Kredi Garanti Fonu’nun Kuruluş Amacı ve İşleyişi ve Bankacılık Sistemindeki Yeri’ ile ’Reel Sektörde Alacak Riskinin Yönetimi’ ve ’Çek Kanunu Genel Hükümler ve Uygulama’ konularında sunumlar yapıldı.