Diyarbakır’daki Kobani olayları nedeniyle esnaf ve yatırımcılarda açılan yaralar sarılamadı. Hem esnafın hem de yatırımcıların ciddi zararlar gördüğü kentteki iş odaklı sivil toplum örgütleri ve odalar, hükümete çağrı ve uyarılarda bulundu.

Diyarbakır’da çok sayıda iş yerinin yakıldığı ve yağmalandığı Kobani olayları sırasında, zarar gören esnaf ve yatırımcıların yaraları sarılamadı. Valiliğin esnafa zararları nedeniyle yaptığı ödemelerin de yaraları sarmaya yetmediği belirtilirken, özellikle bu ödemelerden faydalanamayan kayıt dışı esnafların büyük sıkıntılar çektiği öğrenildi. Diyarbakır’da iş yapma cirosunun da düştüğü kaydedildi. İHA’ya konuşan iş odaklı sivil toplum örgütleri ve odaların yöneticileri hükümete çağrıda bulundu.

“MAĞDURİYET 100 KAT DAHA FAZLA”

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (DESOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu, cam kırma, yakma ve yağmalama gibi durumların sadece görünen zararlar olduğunu belirterek, hiç camı kırılmayan ve iş yeri zarar görmeyen esnafların mağduriyetinin, görünen mağduriyetten 100 kat daha fazla olduğunu vurguladı. Yemeklerini geceden hazırlayan lokantacıların, sebze halindeki komisyoncuların, günlerce kepenk açamayan esnafların ciddi zararlar gördüğünü ve bunun yansımalarının halen sürdüğünü anlata Ebedinoğlu, “Esnafların çoğunun kredi borçları, senetleri var. Zaten bunları ödeyemediği için sabıkalı duruma düşüyor. Yıllardır bankaların kentteki esnaflara kredi vermesi için mücadele ediyorduk. Ancak son yaşanan olaylar, esnafı yaralarına yara ekledi” dedi.

“ESNAFA ÖZEL KREDİ VERİLMELİ”

Diyarbakır, Siirt, Bingöl, Batman başta olmak üzere bölgedeki esnafların kendilerine toparlayabilmesi için devletin özel bir kredi vermesi gerektiğine dikkat çeken Ebedinoğlu, “Biz şu anda bir rapor hazırlıyoruz. Raporu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı’na sunacağız. Talebimiz Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki patlamada zarar gören esnafa KOSGEB üzerinden verilen kredinin bir benzerinin Diyarbakır ve bölge esnafına da verilmesi. Bu destek olmazsa yaşanan olayların yansımalarını önümüzdeki günlerde de yaşayacağız. Aksi durumda, süreçle birlikte açılan esnaf sayısı tekrardan düşüşe geçecek ve bir sürü esnaf kepenk kapatacak. Artık toplumsal olaylarda, bu tür demokratik tepkilerin böyle bir can ve mal kaybına yol açmaması gerekiyor. Hak ararken haksızlık etmek doğru değil. Devletin de, siyasi partilerin de, legal illegal yapıların da bunda payı var. Herkesin bu tahribatın nelere mal olduğunu görmesi gerekiyor” diye konuştu.

“KAYIT DIŞI ESNAFIN ZARARI KARŞILANMAYACAK”

Olaylarda zarar gören esnafın yaklaşık yüzde 50’sinin kayıt dışı olduğuna da dikkat çeken Ebedinoğlu, “Bunlar hiçbir şekilde valiliğin ya da devletin verdiği destek ve ödemelerden faydalanamayacaklar. Yıllardır esnafa ‘kayıt dışı kalmayın’ diyoruz. Kredi çıkarsa kaydı olmayan esnaf yine faydalanılamayacak. Hiçbir şekilde zararları karşılanamayacak. Kayıt dışı esnafa da çağrıda bulunmak istiyorum: lütfen odalara kaydınızı yaptırın” dedi.

“CANA DEĞİL, CAMA GELSİN”

Güneydoğu Genç İş Adamları Derneği (GÜNGİAD) Başkanı Hakan Akbal ise, olaylardan Diyarbakır’ın tamamının zarar gördüğünü belirterek, “Zarar ziyanın ötesinde sadece Diyarbakır’da 12 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Zarar 250 bin TL değil, 25 milyon dahi olsa tek bir canla kıyaslanamaz. 2006 yılında şehrimizde yaşanan ve 3 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarda, dönemin Diyarbakır valisi Efkan Ala, çok sayıda iş yerinin camlarının indirilmesi ve tahrip edilmesine karşılık ‘cana değil, cama gelsin’ diyerek büyük bir olgunluk göstererek olayların büyümesini önlemiş ve belki de onlarca kişinin hayatını kurtarmıştı. Bugün de aynı duyarlılığa sahip olmamız gerekiyor. Önemli olan canların yitirilmemesi, insanımızın ölmemesidir. Zararlar telafi edilir, ancak yiten hayatları telafi etmek zordur” diye konuştu.

“BANKALARIN YAKLAŞIMI YATIRIMCIYI KAÇIRIYOR”

Bankaların suların en sakin aktığı dönemlerde bile bölgeye yönelik farklı bir risk politikası uyguladıklarını anlatan Akbal, şunları kaydetti:

“Kredi faizleri yüksek, teminat tutarları ise çok yüksek tutuldu. Dolayısıyla bölgemize teşvik yasalarının sağladığı avantajlardan faydalanmak için gelen bir avuç yatırımcı, kredi maliyetleri ile muhtelif isimler altındaki risk maliyetleri nedeniyle, aslında teşvikle bir eline verilen avantajların, bu tip risk politikaları ile diğer elinden alındığını gördü. Biz GÜNGİAD olarak bankaların uyguladığı olağanüstü bankacılık kurallarının riskin ana kaynağını oluşturduğunu düşünüyoruz. Yani bu risk algısı yatırımcılar da dahil, toplumundaki her üretim birimine, iş dünyasının her noktasına sirayet ediyor. Bankalar bu şekilde pozisyon alınca, yatırımcılar da bölgeye uzak durmaya başlıyor. Her yıl Bankalar Birliği tarafından yayınlanan Türkiye risk haritasını incelediğinizde, bölgenin boydan boya en riskli coğrafya olarak tarandığını görürsünüz. İşte bu yaklaşım, yatırımcının elini ayağını çekmesine yol açıyor. Bir fay hattının yarattığı kırılma gibi, bu risk algısı toplumun her kesimine ulaşıyor.”

“GÜÇLÜ BİR SAHİPLENMEYE İHTİYAÇ VAR”

Bölgeye sahip çıkmanın en önemli aracının yatırımlar olduğunu düşündüklerini vurgulayan Akbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizi birbirimize kenetleyen gerçek harcın bölgeye yapılacak yatırımlar olduğunu düşünüyorum. Şimdi tam zamanıdır. Herkesin, 6-8 Ekim Kobani protestolarını gerekçe göstererek bölgeyi günah keçisi ilan ettiği bu günlerde, daha güçlü bir sahiplenmeye ihtiyaç var. Koç, Sabancı, Doğuş gibi büyük gruplar, kar-zarar hesabını bir tarafa bırakarak, sadece sahiplenmek için bölgeye yatırıma gelmelidir. Onlar geldiğinde biz de kendilerine canımız pahasına siper oluruz. Sadece bu marka isimler değil, Diyarbakır’dan çıkmış, Diyarbakırlı veya Diyarbakır’ın ekmeğini yemiş iş adamlarına da vefa çağrısında bulunmak istiyorum. Şimdi şehrinize sahip çıkmanın tam zamanıdır. Gelin ve bu şehrin hep birlikte, el birliğiyle ileriye taşıyalım.”

“HÜKÜMET YETKİLİLERİ DİLLERİNİ DÜZELTMELİ”

Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal ise, Kobani olaylarının yaralarının sarılmasını zor olduğunu belirterek, hükümet yetkililerine çağrıda bulundu. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un birkaç gün önce Diyarbakır ziyaretinde ‘Türkiye’deki makul bir çoğunluğun süreci desteklediğini’ söylediğini anımsatan Baysal, “Ancak Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ‘çözüm sürecine mecbur değiliz’ şeklinde açıklama yaptı. Zaten yara alan bölgedeki iş çevresi bu gibi açıklamalardan da çok etkileniyor. Bu nedenle öncelikle hükümet yetkililerine dillerini düzeltmeleri çağrısında bulunuyoruz. Çünkü iş dünyası motivasyon ister” dedi.

“DESTEK SUNULMAZSA KAPANMALAR ARTAR”

Olaylar sırasında Diyarbakır’da 300’ün üzerinde işletmenin tahrip edildiğine dikkat çeken Baysal, “İlerleyen günlerde devlet bölge coğrafyasındaki esnaf ve yatırımcılara farklı bir destek sunmadığı taktirde, işletmeciler büyük sıkıntılar yaşayacaktır. Kapanmalar ardı ardına gelecektir. Şu anda en köklü kuruluşların bile iş yapma ciroları yüzde 30 civarında düştü. Bu daha da körüklenecektir. Zaten Irak ve Suriye’deki çatışmalar yüzünden sektör Ağustos ayından beridir yaralı. Yatırımcılar pazarlarını kaybetti. Bu nedenle öncelikle sürecin tartışılır hale gelmesi gerekiyor. Yatırımcıların motive edilmesi gerekiyor” diye konuştu.