Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri (Şeker-İş) Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından geçtiğimiz günlerde ’’Güçlü ve Dengeli Büyüme için Yapısal Dönüşüm’’ başlığı adı altında açıklanan 10 Yıllık Kalkınma Eylem Planı’nda biyoyakıtlara yönelik sektörel stratejilerin hazırlanacak olmasının şeker pancarı tarımını ve şeker sanayisini farklı bir boyuta taşıyacağını söyledi. Gök, 60 milyar dolara ulaşan enerji ithalatına karşı da biyoetanolü adres gösterdi.

Hükümete acil eylem planı çerçevesinde yapılacak yeni yatırımlarla özellikle devlete yük olduğu iddia edilen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki fabrikaları biyoetanol tesislerine dönüştürme önerisinde bulunan Gök, şekerpancarı üretimi yapılan bölgelerde kurulacak biyoetanol üretim tesisleri ile şeker pancarının değerlendirilmesiyle birlikte bölgedeki istihdamın artacağını, terörün ve işsizliğin ortadan kalkacağını savundu. Gök, ayrıca 60 milyar dolarlık enerji ithalatının önemli bir bölümünün de kurulacak bu tesisler sayesinde önüne geçilebileceğini iddia etti.

Kullandığı petrolün neredeyse tamamını ithal eden Türkiye’nin biyoetanol üretimi ve bu alanda yapılacak yatırımların ulusal çıkarlar açısından büyük önem teşkil ettiğinin altını çizen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Türkiye’nin vakit kaybetmeden Avrupa Birliği’nin yaptığı gibi 2020 yılına kadar Milli Eylem Planı’nı toplam enerji tüketiminin yüzde 20’sini yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşturması yönünde hayata geçirmesi gerektiğini ifade etti. Gök, “Dünyadaki son gelişmelere bakıldığında hem AB’de ve hem de diğer gelişmiş ülkelerdeki hızlı bir biyoyakıta geçiş hamlesi izlenmektedir. Bu konuda Türkiye de eylem planını çok hızlı bir şekilde uygulamalıdır. Tarımda yeni bir düşünce sistemi olarak ifade edilen biyoyakıtlar, girdiği her ülke tarımında yeni fırsat açılımları hazırlamış, tarımsal ürünlerin sanayiye entegrasyonu ile sürdürülebilir tarımsal kalkınmayı sağlayan itici bir güç olmuştur. Oysa ki ülkemiz ve şeker sanayimizin sancılı bir süreçten geçtiği günümüzde dünya ülkeleri alternatif enerji kaynakları arayışını sürdürürken, canı sıkılanın her seferinde antenlerini şeker fabrikalarının istikametine çevirmesi ve özelleştirmeyi bir çıkış yolu olarak sunmaya çalışması akılsızlığın kör kuyusunda debelenmesinden başka bir şey olmamıştır” şeklinde konuştu.

AB’nin yeni şeker rejimi ile gündeme gelen şeker üretiminin daraltılması konusunda biyoetanol üretimini teşvik ederek şeker pancarı üretiminin sürekliliğinin sağlandığına dikkat çeken Gök, “Türkiye, fosil yakıt arzında yetersizlik nedeniyle her yıl bütçe açığımıza eşdeğer 60 milyar dolar enerji ithalatı yapmaktadır. Bu nedenle de kendi enerji ihtiyacımızın belli bir bölümünü karşılamak üzere yerli, yenilenebilir kaynaklara, biyoyakıtlara yönelmek zorundayız. Bunun için de tarımda kullanılmayan 5 milyon hektar arazinin enerji tarımına kazandırılması gerekmektedir” dedi.

Gök, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sendika olarak bugüne kadar yaptığımız açıklamalarda kamuoyunu basmakalıp sloganlardan uzak, doğru bilgilendirmeye çalışırken amacımız ülkemizin milli değerlerinin korunmasıydı. Hedefimiz ise var olan imkanların başka ülke insanlarını mutlu etmeye değil, ülkemiz insanlarının, ülkemiz çiftçisinin, üreticisinin, işçisinin refahı ve aydınlık yarınları için kullanılması yönündeydi. Biz iyi niyetlerimizi ortaya koyarken, son yıllarda sürekli olarak pancar üreticisinin ve şeker işçisinin namus ve istikbal tapusu olan şeker fabrikalarının bazılarının hiç çalışmadığı, devlete yük olduğu ve özelleştirilmesi gerektiği yönündeki akl-ı mücerred oyunlarıyla kamuoyunda farklı bir algı oluşturulmak istenmiştir. Bu iddiaları ortaya atan başta ÖİB ve Şeker Kurumu’nun yetkililerinin bir gün mutlaka rüzgar ektikleri yerden fırtına biçecekleri şüphesizdir. Türkiye’nin önemli değerlerini hazırladığı yalan beyan raporlarla maharet edasıyla satışa çıkaranlar, çözüm üretmedikleri gibi makus akıbetlerine katlanarak sicillerine işlemiş bu kirli düşüncelerinin bedelini er ya da geç mutlaka ödeyeceklerini unutmamalıdırlar.”

Şeker-İş Sendikası olarak yakın bir gelecekte biyoyakıt üreten ülkelerin dünyada güçlü ülkeler statüsünde olacağı öngörülerinin afaki olmadığına vurgu yapan Gök, Türkiye’nin sahip olduğu iklimi, tarımsal yapısı ve tecrübesiyle dünyada bir tehdit olarak yansıtılan biyoyakıt üretimini artık bir fırsata dönüştürmesi gerektiğini dile getirdi. Gök, şöyle devam etti:

“Etanol endüstrisi bırakın enerji arz güvenliğini, istihdamı 2011 yılında ABD ekonomisine 8,2 milyar dolarlık yeni vergi hasılatı yaratmış, ekonomik krizden çıkış için bir argüman haline gelmiştir. Bu noktada biyoyakıt sektörünün üretimde ön sıralarda olan ülkelerde yaratmış olduğu kayda değer katma değer ve istihdam rakamlarının iyi irdelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle ülkemiz için sürdürülebilir bir tarım politikası artık gereklilikten öte bir zorunluluk taşımaktadır. Sürdürülebilir bir tarım politikası, özellikle enerji kullanımının sürdürülebilir kalkınmayla uyumlu olması ve gelecek kuşaklara temiz ve yaşanabilir bir çevre bırakılmasının güvence altına alınması açısından büyük önem taşımaktadır. Sosyal ve özel faydası maliyetinden yüksek olan bu tür hizmetlerin sunumunun devlet tarafından yapılması ve finansmanının yine devlet tarafından karşılanması halinde Türkiye’nin kanayan yaralarından başta işsizlik ve terör sorununun da önüne geçilmiş olunacaktır. Atılacak adımlarla 32 milyon dekar sulu pancar ekim alanına sahip Türkiye’de 4,5 milyon dekar alanda enerji tarımı yapılması mümkün olacak, bu alanın tam kapasite kullanılması durumunda ise akaryakıt tüketiminin büyük bölümünün biyoetanolile karşılanması hayal olmayacaktır. Bunun için acilen ilgili sektörler ve temsilcilerini içine alan, sektörü yönetecek Biyoyakıt Üst Kurulu oluşturulmalı, konu etik ve teknik boyutu ile derinden tartışılmalıdır.”