Türkiye Fidan Üreticileri Birliği (FÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Tanrıver, meyve endüstrisinin temel girdisi olan anaç ve çeşidin yurt dışı bağımlılığının gün geçtikçe arttığını söyledi.

Türkiye’nin, ılıman ve subtropik iklim koşullarına uygun bütün meyve türlerinin rahatlıkla üretilebildiği kuzey yarımküredeki özel ülkelerden biri olduğunu belirten Gürsel Tanrıver, “Haritadaki konumu gereği komşularının birçoğunda, iklimsel olarak yetiştirilmesi mümkün olmayan meyve türlerini rahatlıkla üretebilen Türk üreticisi, dünya meyve pazarında söz sahibi değil. Oysa elma, armut ve ayva gibi yumuşak çekirdekli meyveler, üzümsü meyveler ve kiraz dışında kalan birçok meyve tür ve çeşidini (Japon erik, şeftali, nektarin, badem, hurma vb.) iklimsel koşullarından dolayı yetiştiremeyen Kuzey Avrupa ülkeleri, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan gibi ülkeler İspanya, İtalya ve Yunanistan’la rakip olduğumuz ve hak ettiğimiz payı alamadığımız çok büyük bir pazar” diye sitem etti.

Meyve ıslahında ön plana çıkmış olan ülkeler dünya meyve pazarını da yönlendirmeye başladıklarını dikkat çeken Tanrıver, “Pazarda ön plana çıkan çeşitleri kendi sınırları içerisinde tutarken bizim gibi meyve ıslah politikası olmayan ülkelere sadece kendi belirledikleri çeşitlerin üretim izinleri vermekteler ki; bunlar genellikle kendilerinin üretim miktarını azaltmaya başladıkları veya hiç tercih etmedikleri çeşitler olmaktadır” dedi.

“DÜNYADA ÇOK GERİDE KALDIK”

Dünya pazarında talep gören kaliteli, hastalıklı zararlılara ve değişen iklim koşullarına adapte olabilen, kurak koşullara dayanıklı, üretim maliyeti düşük çeşitlere sahip olmadıklarını ifade eden Tanrıver, “Ülkemizde meyve ıslahı konusunda hem kamu hem de özel sektör dünya ülkelerinin çok gerisinde kalmıştır. Bu nedenle üreticilerimiz yeni çeşit arayışı için yurt dışına yönelmiş ve dış kaynaklar kendilerine rakip oluşturmamak için üreticilerimize kendilerinin beğenmediği dünya meyve pazarında çoktan eskimiş tip ve çeşitleri yüksek ücretler karşılığında vererek yanlış yönlendirmişlerdir. Sonuç olarak üreticimiz yüksek maliyetlerle kurduğu meyve bahçelerinden ürettiği ürünle dünya pazarına girmeye çalıştığında bazı sorunlar karşısına çıkmıştır. Ürettiği çeşit pazar tarafından talep edilen değildir, ürettiği çeşidin olumsuz koşullara karşı dayanıklılığı yoktur bu nedenle üretim maliyeti fazladır ve rakiplerinin karşısında fiyatları yüksek kalmaktadır” diye konuştu.

ÇEŞİTLERİN PAZAR DEĞERİ YÜKSEK

Dünya meyveciliğinde lider olan ülkelerin hepsinde meyve çeşit ve anaç ıslahının çok hızlı bir şekilde büyüyerek önemli bir sektör haline geldiğini kaydeden FÜAB Başkanı Gürsel Tanrıver, ilginç tespitlerde bulundu. Tanrıver, “Bu ülkeler yeni, kaliteli, hastalık ve zararlılara dayanıklı ve pazar değeri yüksek çeşitlerini ‘club variety’ olarak gruplandırıp kendi belirledikleri ülkelerde üretimi sınırlı tutarak pazarda rakiplerinin rekabet gücünü kontrol etmektedirler. Bugün çok hissedilmese de bu meyve endüstrimiz açısından gelecekte oldukça riskli bir durumdur. Bugün birçok fidan firması meyve endüstrimizi geliştirmek için, yüksek miktarlarda patent ve royalite ücretleri ödeyerek yurt dışından meyve çeşitlerini getirip ülkemizde tescil ettiriyorlar. Fakat pazarda çoğu zaman bu çeşitlerin getirildiği ülkelerle rekabet edemiyoruz çünkü onlar dünya pazarında kabul gören ve bize vermedikleri çeşitlerle karşımıza çıkıyorlar. Örneğin, günümüzde şeftali ve nektarinler meyve eti sertliği açısından 3 grupta tamamlanıyor. Melting; yani meyve eti yumuşayan, Nonmelting grup, meyve eti yumuşamayan, Stony Hard; meyve eti gevrek (crunch) olan grup. Melting gurubu şeftaliler geçmişten günümüze bildiğimiz ve halen ülkemizde yetiştiriciliği yoğun olarak yapılan sofralık gruptur. Nonmelting grubu konserve sanayinde kullanıma uygun şeftali çeşitlerinin oluşturduğu gruptur. Stony Hard dediğimiz grup henüz ülkemizdeki üreticilerin hiç bilmediği pazarda genç nesil tarafından tercih edilen, yeni nesil şeftali ve nektarinlerdir. Islahçı firmalar kendilerinden yeni çeşit talep eden tür üreticilerine halen Melting grubu şeftali ve nektarin çeşitlerini önerirken, kendi ülkelerindeki üreticiler yeni nesil Stony Hard grubu çeşitlerle bahçe kurmaktadır” diye konuştu.

“BAŞARAMAZSAK KAYBEDERİZ”

Tanrıver, açıklamalarına şöyle devam etti: “İşte tam bu anlamda, Türk meyve endüstrisinin geleceği için meyve çeşit ıslahı hızla gelişmeli, birçok meyve çeşidinin de ana vatanı olan Anadolu’nun uçsuz bucaksız gen kaynakları kullanılarak ülkesel yeni meyve çeşit ıslah politikamız oluşturulmalıdır. Eğer bunu başaramazsak rakiplerimizin yüksek ücretlerle bizlere sattığı pazarda kıymet kaybetmeye başlamış çeşitleri üreterek onlarla rekabet etmemiz imkansız hale gelecektir. Türkiye’nin ilk özel sektör meyvecilik araştırma kuruluşlarından biri olan Beta Fidancılık 90’lı yıllardan beri meyve ıslah programlarını yürütmektedir. Öncelikli hedefimiz kendi gen kaynaklarımızı kalite kriterleri yüksek ticari çeşitlerle birleştirerek yüksek pazar değerine sahip meyve çeşitleri ve olumsuz toprak, iklim koşullarına uyum sağlayabilen, verimlilik ve kalite üzerine etkili, hastalıklara dayanıklı kendi anaçlarımızı elde etmektir. Islah çalışmalarımızda melezleme, seleksiyon ve moleküler ıslah yöntemlerinin hepsini kullanıyoruz. Farklı türlerde farklı amaçlara yönelik ıslah programları yürütüyoruz. Meyve ıslah süreci, iyi koşullarda minimum 10 -15 yıl sürmektedir. Bu nedenle çok zor ama Türk meyve sektörünün geleceği açısından çok önemli bir çalışma yürüttüğümüzü düşünüyoruz.”

“RAKİPLERİMİZ BİZDEN KORKUYORLAR”

“İklimimiz çok güzel, topraklarımız birçok Avrupa ülkesi topraklarından daha verimli ve bakir, sularımız kaliteli ve çok çalışkan ve üretkeniz” diyen Gürsel Tanrıver, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Tüm bunların ışığında düşünürsek, aynı ürünleri biz daha ucuz, kaliteli ve üreteceğimiz için, pazardaki rakiplerimiz bizim göremediğimiz potansiyel gücümüzü görüyorlar ve bizden korkuyorlar. Bu nedenle bizi meyve endüstrimizin temel girdisi olan anaç ve fidan konusunda hazıra alıştırıp, teknolojileri yerine sürekli olarak bize ürünlerini satmaya çalışıyorlar. Böylece bize kendi üreticilerine rakip olmayacak çeşit ve anaçları göndererek pazardaki rekabet gücümüzü azaltıyorlar. İşte bu nedenle diğer bir hedefimiz Türk meyve endüstrisinde hizmet veren kamu veya özel tüm kuruluşların bu gerçeği görerek geleceğe hazırlanması ve Türkiye meyvecilik ıslah politikasının geliştirilmesine katkı vermesi için önderlik etmek istiyoruz. Büyük bir titizlikle yürüttüğümüz ıslah programlarımız ile bu alanda öncülük yapıyoruz ve Türk meyve endüstrisinin, özgüven kazanması ve yurtdışına bağımlı olmadığının görülmesi açısından çok büyük adımlarla ilerlemeye çalışıyoruz. Sektörümüzün temel iki girdisi olan meyve anaç ve çeşit ıslahı ve üretimi açısından, Beta Fidan Meyvecilik Araştırma ve Islah Merkezi gibi Ar-Ge yapan özel sektör kuruluşlarının desteklenmesini istiyoruz. Bakanlığımız Türkiye’de ıslah edilmiş Türk çeşitleri ile fidan üreten fidancıya ve bu çeşitlerle bahçe kuran üreticiye özel destek politikaları geliştirerek değerli Türk ıslahçılarının bin bir zorlukla yürüttükleri çalışmaların önünü açmalı, farkındalık yaratmalıdır.”