Diyarbakır ve çevresinde yapı denetim sistemlerinin yetersiz olduğunu belirten Ten Yapı Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Ten, Türkiye’nin depremle iç içe yaşayan bir ülke olduğunu ve yapıların yüzde 60’ının korozyon ile yanlış malzeme seçiminden kaynaklı yıkıldığını söyledi.

Yapılarda su yalıtımının olmaması korozyon olduğu anlamına geldiğini belirten Cahit Ten, betonarme yapılarda donatı çeliğinin korozyona karşı korunmasında su yalıtımının önlemler için de büyük öneme sahip olduğunu ifade etti. Ten, “Maalesef su yalıtımı, Türkiye’de yapı sektöründe alanında ihmal edilen konuların başında geliyor. Artan maliyetlerden dolayı ilk olarak ısı giderlerini düşündüklerinden, yalıtım denilince ilk önce ısı yalıtımı akla geliyor. Oysa hem ısı hemde su yalıtımı eşit derecede önem verilmesi gereken bir konu. Ancak su yalıtımı sadece maddi değil, aynı zamanda hayati önem taşıyor. Çünkü su yalıtımı depremlerle boğuşan coğrafyamızda binaların sağlamlığı açısından yaşamsal bir önemi bulunuyor. Çünkü binaları içten içe çürüten korozyonu önlemenin tek yolu su yalıtımıdır. Su yalıtımı, son yıllarda gelişen teknolojiye uyum sağlayarak, ürünlerini ve uygulama alanlarını çok geliştirdi. Ancak ilgili kurumlarımızda yeterli donanıma sahip teknik personel yokluğu ve denetim eksikliği yapı kalitesini düşürüyor. Ayrıca yapı sektöründe faaliyet yürüten firmaların bilgi eksikliği ve maddi kazanç düşüncesi, sektörde halen 90’lı yılların teknolojisine devam etmesine neden oluyor. Örneğin ülkemizde 15 yıl önce su yalıtımında kullanılan zift ve mebran halen en çok kullanılan ürünlerin başında geliyor. Oysa teknoloji ile birlikte gelişmiş ülkelerde poliürea su yalıtım uygulaması en çok kullanılan ürün ve ülkemizde yeteri kadar bilinmiyor. Yeni yapılacak binalarda su yalıtımının zorunlu hale getirilmesi ve cezasının caydırıcı nitelikte olması gerekiyor. Aynı zamanda ciddi bir denetleme mekanizması kurulmalı. Teknik personele gerekli eğitimin verilmesi ve sektöreler gelişmelerin yakından takip edilmesi lazım. Bu sayede uygulamaya tabi tutulup, süreklilik haline getirerek periyodik denetim sağlanmalı” dedi.

“Teşvikler verilmeli”

Türkiye’nin enerji verimliliğini arttırması için teşvik verilmesi gerektiğini belirten Cahit Ten, Enerji Kimlik Belgesi zorunluluğunun ertelenmemesi gerektiğini söyledi. Bölgesel durumlara göre teşviklerin getirilmesi gerektiğini belirten Ten, “Yalıtım alanında sık sık yeni kanun girişimleri konuşuluyor. Bunlar çok olumlu düşünceler. Mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyor. Ancak bölgesel ve ekonomik faktörler dikkate alınmalı. Bölgeler arasındaki gelir farklılıkları nedeniyle teşvikler dengelenmeli. Teşviklerle vatandaşların yalıtım yapması sağlanmalı” diye konuştu.

“Yalıtım hatalarına dikkat edilmeli”

Enerji verimliliğinde dikkat edilmesi gereken birçok konu olduğunu belirten Cahit Ten, hatalı yapılan yalıtımların istenilen sonucu vermediğini söyledi. Ten “Ülkemizde en çok yapılan hatalardan biri de yalıtım yapılırken yapı, iklim ve çevre koşullarının hesaba katılmamasıdır. Yalıtımda kullanılacak malzemeler çevre ve iklim koşullarına ve standartlara uygun olmalı. En çok yapılan hataların başında yanlış ürün seçilmesi geldiğini söyleyebiliriz. Özellikle; su yalıtımında doğru ürün seçimi ve doğru uygulama çok önemlidir. Bunun yanında bir de vatandaşlar yalıtım yaparken ekonomik olsun diye ucuz malzemeye yöneliyor. Ancak resmin tamamına baktıklarında enerji verimliliği yalıtım sayesinde yüzde 80’lerde olması gerekirken, bu hatalar yüzünden yüzde 20’lere düşüyor. Bu da ekonomik diye tercih edilenin aslında daha fazla ekonomik zarara uğrattığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.

“Ekolojik denge için doğru ürün seçimi önemli”

İşin ekonomik yönünün yanı sıra bir de ekolojik yanının bulunduğunu belirten Ten, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“2007 yılı Sera Gazı Ulusal Envanteri’ne göre; toplam 106 milyon ton karbondioksit emisyonunun yüzde 32’si, yani 34 milyon tonu binalardan kaynaklanıyor. Ve önlem alınmazsa konut ve hizmetler sektörü enerji tüketiminin 2020 yılına kadar 47,5 milyon TEP’e ulaşacağı ve karbondioksit emisyonunun iki katını aşacağı tahmin ediliyor. Örneğin teknolojik cihazlarla uygulanan poliürea sprey yalıtım uygulaması su yalıtımında ilk sırada yer alıyor. Uçucu organik bileşik (VOC) içermediği gibi anti bakteriyel özelliği bulunuyor. İçme suyu depolarında bile rahatlıkla kullanılabiliyor. Yüksek ısı farklarından dolayı kullanılabilirliği üst düzeyde çünkü UV ışınlarına dayanıklı oluşu sayesinde -40 ile +120 santigrat dereceye kadar dayanıyor. Buz pisti, arıtma tesisi, baraj şantiyeleri, UV dayanımı gerektiren açık teraslar gibi birçok farklı sektörde yalıtım alanında tercih edilen bir ürün. Yapılarda yalıtım, izolasyon alanında son derece etkili. Olumsuz hava şartlarına karşı ömürlerini uzatıyor. Bu malzeme yalıtım için farklı uygulamalar ve teknikler ile yalıtımları gerçekleştirmek için kullanılıyor. Isı yalıtımında tercih edilen ve yine teknolojik cihazlarla uygulanan poliüretan köpük ise, hızlı reaksiyon süresi ile birkaç saniye içinde kuruma özelliği ile ön plana çıkıyor ve zamandan tasarruf sağlıyor. Sprey poliüretan köpük sayesinde binaların temelinden dış cephelerine kadar kullanılıyor. Tasarruf yapmak isterken, daha fazla zarar ediliyor. Deprem kuşağında olmanın farkındalığının hayata geçirilmesi için can kayıplarının yaşanmadan bir an önce adımlar atılması gerekiyor”.