ANKARA (AA) -  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "PYD yönetim itibarıyla bir terör örgütüdür, YPG bir terör örgütüdür. Bizim için bir defa Kürt kardeşlerimizin durumu, Arap kardeşlerimiz neyse Türkmen neyse Kürt kardeşlerimiz de odur ama teröre bulaşmışsa bizim bunu savunmamız mümkün değil" dedi.

El Arabiya kanalına verdiği röportajda gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin Suriye'de temasta bulunduğu Kürt gruplarla ilgili olarak Türkiye ile görüştüğü ya da koordinasyon içinde olup olmadığının sorulması üzerine, Türkiye'nin Suriye ya da Irak'taki Kürt halkıyla herhangi bir sorunun olmadığını vurguladı.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile sürekli görüştüklerini ifade eden Erdoğan, "Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizle bizim bir sorunumuz yok. Bizim oradaki sorunumuz, bunlardan teröre bulaşmış olanlarla. PYD yönetim itibarıyla bir terör örgütüdür, YPG bir terör örgütüdür. Bizim için bir defa Kürt kardeşlerimizin durumu, Arap kardeşlerimiz neyse Türkmen neyse Kürt kardeşlerimiz de odur ama teröre bulaşmışsa bizim bunu savunmamız mümkün değil. Şu anda DAEŞ’in içerisinde biliyorsunuz ciddi sayıda Araplar var ama öbür taraftan Fransa’dan, İngiltere’den, Avustralya’dan, Almanya’dan gelenler de DAEŞ’in içerisinde var, bunların hepsi de terörist. Teröristin iyisi kötüsü, böyle bir ayrımı yapabilir miyiz? Yapamayız. Teröristin hepsi kötüdür. Aynı mesela şu anda bizim ülkemizde de sıkıntımız var. Ülkemizin içinde PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri de var, bunların hepsi birbirinin aynısıdır ve bunların birbirleriyle yardımlaşmaları vardır" dedi.

DAEŞ'in Suriye rejimiyle işbirliği içinde olduğunu ve gücünü rejimden aldığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çünkü DAEŞ olursa rejim güç bulacaktır. Şu anda rejim DAEŞ sayesinde ayakta kalma sürecini uzatmaktadır. Şu ana kadar niye DAEŞ’e karşı gerek rejim, gerekse rejimin destekçileri bir tavır almıyor? Bunlar çok açık ortada. Onun için biz bu süreci bir defa Kürt kardeşlerimiz noktasında farklı bir konumdayız, yani onlara bakışımız bizim Arap kardeşlerimize neyse Türkmenlere neyse onlara da odur ama oradaki PYD yönetimi, YPG, bunlar farklı bir konumdadır ve bunlar teröristtir. Bunu ta başından beri hep söylemişimdir ve Batılı dostlarımıza da söylemişimdir. Aynı şekilde Amerikalı dostlarımıza da bunları hep söylemişimdir. Çünkü buralara verilen destekler rejime giden desteklerdir ve bugün ne YPG ne PYD, bunlar DAİŞ terör örgütüyle mücadele etmiyor, ediyor görünüyor. Bunların durumu budur. Bunlarla bu mücadeleyi sürdürecek olan biziz. İşte NATO’da biz sizinle beraberiz, dolayısıyla bunu beraber yaparız, bunlara gerek yok. Tavrımız budur, bunu tabii özellikle bu ay sonunda da Suud ziyaretinde yine Hadimu’l-Harameyn Eş-Şerifeyn ile görüşeceğiz. Geçen ay Katar’daydım, orada da görüştük, görüşmeye devam edeceğiz. "

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ay Suudi Arabistan'a yapacağı ziyaretin ikili ilişkiler açısından büyük önem ifade ettiğini dile getirdi. "Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmeliyim ki Suudi Arabistan-Türkiye ilişkileri son dönemlerde hiçbir dönemde görülmemiş bir ivme kazanmış durumdadır" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Askeri, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel, bu noktada birçok gelişmeleri şu anda yaşıyoruz ama bu resmi ziyaretle bu çok ciddi bir ivme kazanacak, buna eminim, buna güveniyorum. Çünkü şimdi askeri bakıyorsunuz bakış açımız aynı, örneğin Yemen olayında aynı şekilde baktık, öyle bakıyoruz. Ortadoğu’daki gelişmelere aynı bakıyoruz. Siyasi bakışımız da aynı, askeri yönden bakışımız da aynı; bunlar bizim için çok çok önemli. Ekonomik-ticari alanda inanıyorum ki bizim Suudi Arabistan ile birlikte yapacağımız çok şey var ve buradaki dayanışmamız, birçok provokatif yaklaşımları da ortadan kaldıracaktır. Çünkü biz her şeyden önce hem bu ekonomik dayanışmamızla kazan-kazan esasına göre birçok şeyleri aşabiliriz ve dayanışmayla da gerek birbirimize destekte ve üçüncü ülkelerle ilişkilerde de birçok adımları birlikte atabiliriz. Kültürel noktada da bizim tabii tarihi-kültürel bir birlikteliğimiz, zenginliğimiz var. Bunu da geleceğe çok daha güçlü bir şekilde taşımalıyız diye düşünüyorum. Örneğin turizmde bir defa inanç turizminde bizim Suudi Arabistan ile olan ilişkimiz çok farklı. Niye? Her yıl hac olsun, umre olsun, bu noktada tabii Türkiye dünyada herhalde en ciddi vatandaşını Suudi Arabistan’a gönderen bir ülkedir. Fakat Suudi Arabistan’dan da Türkiye’ye turizm olarak gelen ben inanıyorum ki on binlerce insan var. Ve gelip tabii dört mevsim farklı bir sunum, destinasyonları itibarıyla zengin olan bir Türkiye, Suudi Arabistan için de Suudi Arabistan halkı için de önemli bir destinasyon teşkil ediyor ve bunları da sürekli olarak geliştiriyoruz. Ve bu konudaki dayanışmamız da bizlere halklarımızın dayanışması noktasında çok önemli zenginlikler katıyor diye düşünüyorum ve bu ziyaretle bunları daha da artıracağız."

 

- İran'ın nükleer programı 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'ın nükleer programı konusunda P5+1 ülkeleriyle (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin) imzaladığı anlaşmaya Türkiye'nin nasıl baktığına ilişkin bir soruya "Bu henüz bana göre bitmiş bir anlaşma değil. Yani bu tam bittiği zaman bunu değerlendirmek çok daha isabetli olacaktır" cevabını verdi.

Dünyanın nükleer silah noktasında İran'ın attığı adımı asla kabul etmediğini ifade eden Erdoğan, ancak nükleer enerji konusundaki yaklaşımın ise farklı olduğunu söyledi. "Ben nihai neticesini görmeden bu iş sağlıklı bir şekilde neticelenmiştir diyemem" ifadesini kullanan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tabii birçok konuda bizim İran ile görüş ayrılığımız var ama ben bu görüş ayrılığımızın doğrusu komşuluğumuza mani olmasını da istemiyorum. Fakat temennim odur ki yani biz mezhepçi bir ayrılık tavrıyla birbirimize adeta düşman kesilmemeliyiz. Orası Şia, biz de Sünni’yiz ağırlıklı olarak ama Türkiye’de de mesela Sünniliğin dışında Alevi mezhebine mensup olanlar da var. Biz kalkıp da birbirimize düşmanlık edemeyiz. O ayrı bir olay, bu ayrı bir olay. Ben diyorum ki bunu birçok uluslararası toplantıda da söyledim İslam ülkeleri arasında; bizim referansımız mensubu olduğumuz mezheplerimiz olmamalı, bizim referansımız İslam olmalı. İslam ne diyor biz ona bakmalıyız. Mezhebimiz ne diyor ona bakmamalıyız, ona bakarsak yanlışın içinde oluruz ama İslam ne diyor, buna bakarsak o zaman doğru yolda, sırat-ı müstakim üzere oluruz. Bunu yakalamalıyız diye düşünüyorum. Çünkü dünyada bizleri, özellikle İslam dünyasında paramparça ettiler. Toparlanmamız lazım, bir olmamız lazım, beraber olmamız lazım, dayanışma halinde olmamız lazım. İşte bakın, Irak’ın haline bakın değil mi, Suriye’nin haline bakın, Filistin’in haline bakın, Mısır’ın haline bakın, Libya’nın haline bakın, aynı şekilde Tunus, her yer adeta kendi içinde paramparça ülkeler. Bunları aşmamız lazım diye düşünüyorum ve bunu bir an önce eğer başarabilirsek İslam dünyası çok daha güçlü olacaktır."

(Bitti)