Türkiye Adalet Akademisi tarafından hakim ve savcılar için Diyarbakır’da Terörle Mücadele Kanunu konulu eğitim semineri düzenlendi. Eğitim seminerinin açılış konuşmasını yapan Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Danıştay üyesi Yılmaz Akçil, yargıda yaşanan sorunlara dikkat çekerek, "Toplumla aramıza ördüğümüz duvarları yıkmalıyız. Yargının soğuk yüzünü sevimli hale nasıl getiririz bunu düşünmemiz lazım" dedi.

Türkiye’nin bir çok ilinde görev yapan hakim ve savcılar için Türkiye Adalet Akademisi tarafından Terörle Mücadele Kanunu Eğitim Semineri Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, Adalet Akademisi Başkanı Danıştay üyesi Yılmaz Akçil, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Necdet Güngör, DÜ Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, Baro Başkanı Tahir Elçi, Diyarbakır Emniyet Müdürü Halis Böğürcü, Türkiye’nin bir çok ilinde görev yapan hakim ve savcıların katılımıyla yapılan eğitim semineri 2 gün sürecek.

Eğitim seminerinin açılış konuşmasını yapan Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, Terörle Mücadele Kanunu Eğitim Semineri’nin Diyarbakır’da yapılıyor olmasının önemine dikkat çekerek, hakim ve savcılar için verimli bir program olacağını söyledi.

"ÇÖZÜM SÜRECİYLE BİRLİKTE TERÖR SORUNUNUN BİTİRİLMESİ NOKTASINDA ÖNEMLİ MESAFELER ALINDI"

Solmaz’dan sonra söz alan Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Danıştay Üyesi Yılmaz Akçil ise, konuşmasında Terörle Mücadele Kanunu, çözüm süreci, hakim ve savcıların yaşadıkları sorunlara değindi. Terörün sona ermesinde çözüm süreciyle birlikte önemli aşamalar kaydedildiğini vurgulayan Akçil, sorunun giderilmesi için devlet ve millet birlikte çaba sarf ettiğini söyledi. Akçil, "Ülkemizin ve bölgemizin kanayan yarası olan terörün sonlandırılması için devletimiz ve milletimiz yılardır özverili bir şekilde mücadele yürütmektedir. Son yıllarda çözüm süreciyle birlikte bu sorunun bitirilmesi noktasında önemli mesafeler alındı. Konuya hukuki yönden bakıldığında ise, zamanın ve toplumun ihtiyaçlarına göre hak ve hürriyetlerinin yasal manadan sınırlandırılması ve daraltılması suretiyle yasa koyucu mevzuatta değişiklikler yaptı ve ihtiyaca göre değişiklikler yapmaya devam edecektir. Seminerimizde Terörle Mücadele Kanunu’nda düzenlenen suçlar, bu suçların soruşturulması ve kovuşturulması, karşılaşan problemlerin çözümü amaçlanmıştır. Programı sade bir sunumlu değil, katılımcı bir şekilde sürdürülmesini arzu ediyoruz. Bununla birlikte sizi yoracak ve bunaltacak, dinlerken sıkacak bir program olmamasına özen gösterdik. Siz değerli hakimlerimizden beklentimiz, seminer konusu ile ilgili uygulamadaki sorunları tespit edip, uygulama birliğinin sağlanması konusunda hassasiyet göstermenizdir. Unutmayalım ki, hizmet kalitemiz ülkemizin gelişmesini doğrudan etkileyecektir" diye konuştu.

"ÇOK TARTIŞMALI BİR SEÇİM SÜRECİ YAŞANDI"

Akçil, konuşmasında geçtiğimiz ay yapılan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerine de değinerek, çok tartışmalı bir seçimin yapıldığını aktardı. Akçil, "Yargı teşkilatımız çok tartışmalı, gergin, kamuoyunu da oldukça fazla meşgul eden, belki üzerinde bilimsel çalışma yapılmasını gerektirecek nitelikte bir seçim süreci geçirdi. Bu seçim sisteminin Türk yargısı için faydalı olup olmadığı, bundan sonra ki dönemlerde devam ettirilip ettirilmeyeceği belki kamuoyu ve yasa koyucu tarafından değerlendirilecektir. Ancak seçim süreci bitti ve yeni HSYK üyeleri göreve başladı. Artık bundan sonra tüm yargı teşkilatı bütün enerjisiyle biriken işlere kendini vermeli, adil, hızlı ve etkin bir yargılama yürütmelidir. Kamuoyunun ve özellikle de basının gündeminden uzaklaşmalıdır. Bunu sağlayacak olan ise öncelikle hakim ve savcı olarak bizleriz" şeklinde konuştu.

"YARGININ SOĞUK YÜZÜNÜ SEVİMLİ HALE NASIL GETİRİRİZ BUNU DÜŞÜNMEMİZ LAZIM"

Eğitim seminerine katılan hakim ve savcılara seslenen Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Danıştay üyesi Yılmaz Akçil, "Malumlarınız yargıya olan güven endeksi bir çok kurumun gerisine düşmüştür. Kurum ve kişilerin yanlış ve hatalı eylem ve işlemlerini yargı düzeltir. Yargının hatalı kararlarını kim düzeltecektir. Yargıdan kastettiğim sadece ilk derece mahkemeleri değildir. Yüksek mahkemelerde bu kapsamdadır. Dolayısıyla yargıya olan güvenin tartışılır hale gelmesi bir ülke için en büyük kayıptır. Bu güveni en üst seviyelere taşımak için öncelikle bizler çok çalışması gerekmektedir. Tabi ki çok çalışmayla birlikte toplumda sevilen ve sayılan kişiler de olmalıyız. Toplumla aramıza ördüğümüz duvarları yıkmalıyız. Yargının soğuk yüzünü sevimli hale nasıl getiririz bunu düşünmemiz lazımdır. Hakimin vasıflarının düzenlendiği madde metnine bakıldığında bir hakim ve savcının, hukuki bilgisinin yanı sıra ahlaki özelliklerinin de ön plana çıkartıldığı anlaşılmaktadır. Hakim tabi ki hukuki anlamda donanımlı olmalıdır. Ama bunun yanında hakim güzel ahlaklı da olmalıdır. Bunun yanında güzel ahlakı üzerinde taşıyan, hukuki bilgilere sahip, entellektüel olan hakim ve savcı, bu özellikleriyle toplumun en önde gelen kişilerinden biridir. Dolayısıyla hakim salt adliye binası ve aile çevresinde değil toplumun farklı kesimlerinde de kendisini göstermeli ve sevdirmelidir. Sosyal hayata katılmalı, içinde yaşadığı çevrenin düşünce önderleriyle fikirlerini paylaşmalı, ilkeler ve kanunlar çerçevesinde sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına katkıda bulunmalıdır. Artık adliyeden lojmana, lojmandan lokale giden, dış ortamlarla bağlarını kesen kişilerden ziyade, toplumun güncel ihtiyaçlarını takip eden, çok okuyan, çevresine selam veren, insanları sabırla dinleyen kişiler olmalıyız. Karşılaştığımız her olayda empati yapabilmeliyiz. Sayılan bu özelliklerin dışında hakim yargılama yaparken ve hüküm kurarken hem bedeni hem de fikri açıdan oldukça sıhhatli ve bu işe hazır olmalıdır" ifadelerini kullandı.

Açılış konuşmaların ardından seminere, hakim ve savcıların yaptıkları sunumlarla devam edildi.