MALATYA (AA) - VOLKAN KAŞIK - Malatya'da 28 Şubat döneminde hakkında açılan dava nedeniyle uzun yıllar tutuklu kalan ve önceki yıl tahliye edilen Zekeriya Şengöz, sunulan delillere rağmen 28 Şubat dosyasının tekrar açılmasını engelleyenlerin başında "Gülen hareketine bağlı yargı mensuplarının geldiğini" belirtti.

Şengöz, 28 Şubat sürecinde yaşananları AA muhabirine değerlendirdi.

"Refah Yol iktidarının düşürülmesinde, birinci derece olmasa da rol oynayanlar arasında Gülen hareketinin bulunduğunun, o dönem basına yansıyan haber ve yazılardan anlaşıldığını" dile getiren Şengöz, şunları ifade etti:

"28 Şubat sürecine Refah Yol'un gitmesinde onların da parmağı var. Zaman gazetesinin attığı manşetleri hatırlamamak mümkün değil. Sızıntı dergisinde çıkan yazılar, daha mevcut olan 'Refah Yol iktidarının gitmesinin gerekliliği' şeklindeki yazılar, o yıllardan okuduğum yazılardı. Cezaevindeyken bu sıkıntının giderilmesi için AK Parti iktidarının başlattığı Meclis çalışmalarında, bizim elde ettiğimiz tekrardan yargılanma delillerini mahkemeye sunmamıza rağmen mahkemedeki özel yetkilerle donatılmış yargıçlar o sürece fiilen olumsuz şekilde tekrar müdahale ettiler, tekrardan dosyanın açılmasını engellediler. Engelleyenlerin başında Gülen hareketine mensup yargı mensupları vardı. Bizi işkenceye maruz bırakan polislerin de bir kısmının yine Gülen hareketine mensup cemaat insanları olduğu bilinmektedir."

"28 Şubat'ın devamı yaşanıyor"

Gezi Parkı odaklı olaylarda da toplumu ve milleti bölmek, parçalamak, kaosa itmek ve iktidarı devirmek için yöntem uygulandığını anımsatan Şengöz, "Bu projede de yine aynı şekilde sermaye çevreleri, televizyon kanal sahipleri, sanat çevreleri, artistlerden tutun da yazanlar, çizenlerin çoğu halkıyla barışık olmayan, halkını horlayan, hakaret eden bir kesim. Bu kesim her seferinde bu toplumun başına bela. Bir şekilde bu kesimin zararsız hale getirilmesi gerekir. Şu an halkıyla barışık bir iktidarı alaşağı etmek için uğraştıklarından zararlı durumdadırlar. Toplumun bundan kurtulması gerekiyor" görüşünü dile getirdi.

Şengöz, 17-25 Aralık olaylarının da aynı gerekçeyle yapıldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bu ülkeyi küresel güçlere teslim etmek, onların istedikleri bir yönetimle ülkenin tekrardan peşkeş çekilebileceği, inanç sisteminin toplumda aktif şekilde her kesime sirayet edebilecek damarları yok etmek niyetiyle yine hareket geçtiler. Son olarak da bunlar yargılanmadıkları için güç alarak başvurdukları 7 Haziran olayları da tamamen mevcut iktidarı itibarsızlaştırmak, siyasi yapıyı alaşağı etmek, kaos ortamına sürüklemek için bu sefer de terörün yanında durmak, terörü güzel göstererek şu an bunu işliyorlar. Yine topluma zarar veriyorlar, yine milletin değerleriyle oynuyorlar, yine ahlaktan hukuktan, adaletten uzaklaşmışlar.Yine her yönüyle haksızlığın, adaletsizliğin, hukuksuzluğun olduğu bir sürece bizi itmekle karşı karşıya bırakıyorlar. Gezi olayları, 17/25 Aralık, e-muhtıra, 7 Haziran'dan sonraki terör olayları 28 Şubat'ın devamı."

"Tecrit, işkence, gözyaşı"

Şengöz, 28 Şubat denilince aklına "Tecrit edilme, inancını yaşayamama, aile sisteminin tahrip edilmesi, işkence, gözyaşı, okullarda öğrencilerin travma yaşaması, ülkenin kaosa yönlendirilmesi, azınlık bir kesimin de avuçlarını ovuşturarak sırıtırcasına ülke zenginliklerini peşkeş çekmesinin" geldiğini belirtti.

Sürecin çok öncesinde hazırlık içerisine girildiğini, başta generaller, asker ve tüm basın yayın dünyasının inançlı insanlara büyük bir baskı kurduğunu anlatan Şengöz, bunun sonucunda insanların sindirilerek itibarsızlaştırılma kampanyasına maruz kaldığını ifade etti.

Bu süreçte yaşlı, genç, üniversiteli büyük bir neslin adaletsizliğe, hukuksuzluğa, 28 Şubat sürecinin ürettiği yaşam biçimine maruz bırakıldığını dile getiren Şengöz, 28 Şubat gibi süreçlerin bir daha yaşanmaması için o dönemde insanların üzerinde bıraktığı izlerin unutulmaması gerektiğini kaydetti.

Şengöz, 28 Şubat ile ilgili "tamamen komplo" değerlendirmesi yaparak şöyle devam etti:

"28 Şubat öncesinde Fadime Şahinler, Müslüm Gündüzler ayrıca kendilerinin üretmiş olduğu rol model olarak İslam adı altında kötüleyici, onları tahkir edici, İslami inancı hakarete maruz bırakıcı rol model insanlarla tamamen itibarsızlaştırdılar. Dolayısıyla basın yayın ve medya bu işte öncülük yapmış oldu ve bizim tahmin edemediğimiz bir evreye doğru bu süreci yaygınlaştırdılar. Bu çok büyük bir travma oluşturdu. Bu travmanın altında kalan aileler tamamen toplumdan tecrit edilmiş bir noktaya itildi. Bu şekilde ikinci sınıf, üçüncü sınıf insan muamelesine tabi tutuldu. Dolasıyla milletin büyük bir kesimi bundan nasibini almış oldu."

"Terörle damgaladıkları bir hayata mahkum ettiler"

İnsanlara İslam inancını anlatıp gençlerle ilgilenerek toplumdaki bozuklukların bertaraf edilmesini sağlarken ve halk, toplum, millet için onurlu bir duruş sergilerken terörle mücadele ve siyasi şubede büyük bir baskı altında kaldıklarını belirten Şengöz, şunları kaydetti:

"Aklınıza gelebilen her türlü işkenceyi yapmaktan çekinmeyen, zevk alan, sadist düşünceye mensup, zihin algısı tamamen toplumdaki insanları ezmekten zevk alabilecek şekilde yetiştirilmiş insanların kucağına itildik. Gözümüz kapalı, üzerimizde hiçbir şey bırakılmamış vaziyette yüzlerce insanı öldürmüş, katletmiş bir insanın maruz kaldığı bütün kötülüklere biz de maruz bırakıldık, sanki işlemiş gibi. Öyle bir muameleye tabi tutulduk, öyle yargılandık. Yargı mensupları da acımasız şekilde hiç vicdan muhasebesi yapmadan hiçbir suç işlememiş olmamıza rağmen bizi uzun yıllar ailemizden uzak bir esarete mahkum ettiler. Bu esaret yaklaşık 14-15 yıl kadar sürdü. 9-9,5 yıl kadar tutsaklıkla geçti, geri kalanı da yine çeşitli şekilde kaçarak geçirmiş olduk. Bir ömrün çeyreğini, yapmadığımız halde, haksız şekilde terörle damgaladıkları bir hayata mahkum ettiler."

Cezaevinin, insanlık onurunun tamamen ayaklar altına alındığı, ruhen olmasa da bedenen esaretin yaşandığı, özellikle de her günün gardiyanlara teslim edildiği bir ortam olduğunu vurgulayan Şengöz, yaşadıklarını "onur kırıcı" diye nitelendirdi, akıllardan çıkmayacağını söyledi.

"Melez bir genç nesille karşı karşıyayız"

Şengöz, 28 Şubat sürecinin, sadece kendi mağduriyetlerine değil bir neslin, toplumun değerlerinden uzaklaşmasına da neden olduğunu kaydetti.

28 Şubat süreciyle İslami değerlerin tamamen ortadan kaldırılarak melez bir neslin ortaya çıkmasının istendiğini anlatan Şengöz, "Bu melez nesil de onların işine geldi. Şu an melez bir genç nesille karşı karşıyayız. Ne İslamı ve Müslümanlığı savunabilecek ne de onu yaşayabilecek bir nesil ortaya çıktı" şeklinde konuştu.