MUĞLA (AA) - HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Biz bugün halkımızın demokratik, özgür, eşit bir yaşam sürme isteğini yerine getirmek için bir siyasi sorumluluk üstlendik. Barış ve çözüm sürecinin gereğini yerine getirme mücadelesi bizim bütün Türkiye halklarına karşı borcumuzdur" dedi.

Yüksekdağ, Konakaltı Kültür Merkezi'nde partisinin Muğla İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Kobani etrafındaki karanlık kuşatmayı yenilgiye uğratan bir halk iradesinin şekillendiğini belirtti

Yüzyıldan bu yana bölge halklarını karanlık bir yazgıya mahkum edenlerin kurdukları statükonun alt üst olduğunu belirten Yüksekdağ, değişimi halklarının devrimci hareketinin yarattığını ifade etti.

Sadece küçük yaşam alanları ile sınırlı kalmayıp bütün dünyayı değiştirecek ve özgürleştirecek bir davanın ve bir idealin parçaları olduklarını kaydeden Yüksekdağ, "Yeni yaşamı, bütün ezilen halkların günlük yaşamında ve geleceğinde kuracak iradeyi temsil ediyoruz. HDP Ortadoğu’dan, Mezopotamya’dan Muğla’ya kadar, Edirne’ye kadar Karadeniz’e kadar çok geniş bir alanda bütün Türkiye ve bölge halklarının umudu ve yeni yaşam alternatifi olarak ortaya çıkmıştır. İşte biz gücümüzü bu büyük değişim gücünden alıyoruz" dedi.

Büyük değişim gücüne dayanarak Türkiye halklarının da özlem duyduğu yeni demokratik bir yaşamı kuracak ve inşa edecek bir irade olarak ortaya çıktıklarına işaret eden Yüksekdağ, "HDP, Bugün bütün Türkiye halklarına dayatılan bu karanlık ve diktatöryel baskıcı rejime karşı yeni bir düzenin yeni bir toplumsal yaşamın kurulmasını ve inşa edilmesini temsil ediyor" şeklinde konuştu.

- "Çözüm sürecinde kritik aşamaya gelindi"

Kürt sorunun çözümünde kritik bir aşamaya geldiklerini vurgulayan Yüksekdağ, şöyle konuştu:

"AKP hükümeti hala zaman kazanma, seçimlere kadar çözüm sürecinin sunduğu olanakları kendisine politik malzeme haline getirme derdinde. Ama bu halk 2 yı boyunca bu çözüm ve müzakere sürecinin, isteğinin arkasında durdu. Bu sorumluluğu yerine getirdi ve bu sabrı gösterdi. Ancak bundan sonra kimse bu halktan daha fazla sabır beklemesin. Artık bu sorunun çözüm muhatabı olarak AKP hükümetinin oyalamadan, bekletmeden, sürüncemede bırakmadan, kürt sorunu çözümü konusunda ve Türkiye’nin demokratikleşmesi zemininde acil adımları hızla ve derhal atması gerekiyor. Biz bugün halkımızın demokratik, özgür, eşit bir yaşam sürme isteğini yerine getirmek için bir siyasi sorumluluk üstlendik. Barış ve çözüm sürecinin gereğini yerine getirme mücadelesi bizim bütün Türkiye halkalarına karşı borcumuzdur."

Süreci AK Parti hükümetine mecbur oldukları için yürütmediklerini ifade eden Yüksekdağ, "Biz halklarımıza söz verdiğimiz için halklarımıza barışı sunma görevini üstlendiğimiz için sabırla ve mücadeleyle bu süreci götürme kararlılığını sürdürüyoruz. Çözüm ve müzakere süreci için gerekli acil atılması gereken adımların ne olduğu ortadadır. Müzakere hızlandırılmış biçimde başlatılmalı karşılıklı ve eş zamanlı adımların atılmasıyla bu süreç ilerletilmeli ve olası provokasyonlardan, çatışma risklerinden korunmalı ve kurtarılmalıdır. Bunun için bütün siyasi kurumlara sorumluluk düşer. En başta da siyasi iktidara ve hükümete düşmektedir" dedi.

- "Cizre’de karanlık bir provokasyon tezgahlandı"

Çözüm sürecinin hızlandırılması tartışmaları yapılırken Cizre'de bugün yaşananların karanlık bir provokasyon olduğunu dile getiren Yüksekdağ, şunları kaydetti:

"Bugün Cizre’de yine karanlık bir provokasyon tezgahlandı. İki insanın yaşamını yitirmesine neden olan bir karanlık tezgahla, bir kışkırtma ve provoke etme saldırısıyla karşı karşıya kaldık. Cizre’de bugün yaşanan budur. Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt halkı bu sürecinin hızlandırılması için ve partimizi barış sürecinin bağlı bir şekilde yaşama geçebilmesi için bütün çabamız ve sorumluluk duygumuzla kendimizi ortaya koyarken bu kez de Cizre’de karşımıza bir saldırganlık pratiği çıkarılıyor. Kendisine HÜDA-PAR adı veren ve kendisini bir siyasi parti olarak adlandıran bir mekanizmanın, bir yapının bir kışkırtma makinesi gibi devreye sokulmasıyla yaşanmış bir olaydır bu gelişmeler. Biz bugün haklı olarak şu soruyu soruyoruz. 6-8 Ekim direnişi boyunca bu direnişin ve halkımızın haklı taleplerinin, haklı eyleminin ve bundan ortaya çıkan sonuçları ortadan kaldırmak için suçu, faturayı partimize yüklemeye çalıştınız. Partimizi hedef tahtasına oturttunuz. Irkçı, linç güruhlarının saldırı odağı haline getirdiniz. Bir linç ve provakasyon kampanyası yürüttünüz. Şimdi soruyoruz, Cizre’deki bu saldırı, bu kışkırtma hareketinin yaşanan ölümlerin sorumlusu kimdir?"