Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu Yayıncılar Derneği’nin üyelerini kabul etti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen kabulde, Anadolu’da yayın yapan yerel, bölgesel radyo, televizyon, gazete ve dergi temsilcileri ile

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, TRT Genel Müdürü Şenol Göka, Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Kazancı da hazır bulundu.

YEREL BASININ SORUNLARI

Toplantıda ilk sözü alan Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan yerel basının sorunlarını özetledi. Ulusal Televizyon kanalları ile yerel televizyon kanallarının aynı uydu ücreti ödediğini söyleyen Burhan uydu fiyatlarının düşürülmesi ve Anadolu medyasına pozitif ayrımcılık yapılması talebinde bulundu. Burhan ayrıca; "Radyocuların ise en büyük sıkıntıları telif haklarıdır. Telif ücretleri çok yüksektir. Bunun yanında gazete, radyo ve kurumsal internet sitelerine kamu reklamı verilmesini istiyoruz. Son olarak Anadolu ajansı abonelik ücretleri çok yüksek. Anadolu basınına ücretsiz haber servis edilebilir." talep ve önerilerinde bulundu.

SORUNLARI ÇÖZÜN TALİMATI

Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan'ın konuşması devam ederken aktarılan sorunlarla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan kurmaylarına sorunların çözümüne ilişkin talimatlar verdiği gözlendi. Ardından alkışlarla kürsüye gelen Erdoğan söze 15 Temmuz'daki tutumundan dolayı yerel medyaya teşekkür ederek başladı.

Erdoğan; Yerel medyamızın ortak platform oluşturarak darbecilere karşı yayın yapmalarını asla unutmayacağım. Uydu kiralarından telif ücretlerine kadar Anadolu basınının imkanlarını sınırlayan hususlarda bu durumun göz önünde bulundurulmasının gerekliliğine inanıyorum. Kamu ilanlarının dağıtılmasında da yine Anadolu basınını korunacak kollayacak yöntemlerin geliştirilmesini faydalı görüyorum. Yerel basının varlığını sürdürmesini kendini geliştirmesini ancak bu şekilde mümkün kılabiliriz." dedi.

YEREL BASINA İHTİYACIMIZ VAR

Meydanı iftiracılara terk etmemek için hakikatleri böyle mukayeseli olarak anlatma yoluna gittiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:  "Onun için değerli arkadaşlar sizlerin desteğine bu noktada ihtiyacımız var. Dinleyicilerinize, izleyicilerinize, okuyucularınıza, takipçilerinize sadece ve sadece hakikatleri anlatın yeter. Anayasa değişikliğinin 18 maddesi ne diyorsa onu anlattığımızda inanın milletimiz her şeyi görecek, kavrayacaktır. Bu milletin irfanı gövdenin içindeki kalbin gerçek niyetlerini keşfetmeye, kafanın içindeki hakiki düşünceleri anlamaya muktedirdir." dedi

 “15 TEMMUZ’DA, DARBECİLERİN GERÇEK YÜZÜNÜ DEŞİFRE ETTİNİZ”

15 Temmuz gecesi, pek çok yerde yerel medyanın ortak bir platform oluşturarak, darbecilere karşı yayın yapmalarını asla unutmayacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Marmaris’te ilk verdiğim, ancak teknik aksaklıklar sebebiyle ulusal medyada yer alamayan konuşmamı, sınırlı imkânlarınıza rağmen sizler milletimize ulaştırdınız. O gece darbecilerin gerçek yüzlerinin deşifre edilerek, milletimizin istiklaline ve istikbaline sahip çıkmasında Anadolu medyasının çok önemli hizmetlerinin geçtiğini biliyorum. Demokrasi nöbetleri bitene kadar devam eden bu omurgalı tavrınız için de her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” dedi.

Anadolu basınının tavrını; Kurtuluş Savaşından, tek parti dönemine karşı verdiği demokrasi mücadelesinden, darbe dönemlerinde konuşma cesaretini göstermesinden bildiklerini ve takdirle yâd ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel basının gücünün demokrasinin gücünü gösterdiğini, bu yüzden de gücünün reyting ve tirajla ölçmenin doğru olmadığını ifade etti.

“ANADOLU BASINI DAİMA HAKİKATİN VE HAKKIN YANINDA YER ALACAKTIR”

Uydu kiralarından müzik telifi ücretlerine kadar, Anadolu basınının imkânlarını zorlayan hususlarda bu durumun göz önünde bulundurulması ve kamu ilanlarının dağıtımında Anadolu basınını koruyacak yöntemlerin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ulusal ve uluslararası medyaya personel yetiştiren ve bu niteliği ile bir okul olarak görev yapan yerel basının varlığını sürdürmesinin, kendini geliştirmesinin, yeni kadroların yetişmesinin ancak bu şekilde sağlanabileceğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanın olduğu her yerde farklı düşüncelerin, hataların, çatışmaların olabileceğine, önemli olanın ise niyetlerin halis olması gerektiğine dikkat çekti ve “İnsafı, vicdanı, ahlakı elden bırakmayan her yorum, her görüş, her değerlendirme bizim için kıymetlidir. Buna karşılık yalanı, iftirayı, çamur atmayı marifet sanan kimseye de saygı göstermemiz mümkün değildir. Anadolu basınının, içinden çıktığı milletin değerlerine uygun şekilde, daima hakikatin ve hakkın yanında yer aldığına, yer alacağına inanıyorum” diye konuştu.

“KİMİN İKTİDARA GELECEĞİNİ MANŞETLERİYLE BELİRLEYENLERİN DÜZENİNİ BOZDUK”

Dünyada medyanın, yaygın olarak, demokrasinin nüvesini oluşturan yürütme, yasama, yargının ardından dördüncü güç olarak zikredildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları söyledi: “Ülkemizde geçmişte, kendini bu sıralamanın ilk sırasına çıkartan, zımnen milleti ve millî iradeyi temsil eden kurumları tanımadığını söyleyen medya patronları gördük. Milletimizin değerlerine karşı savaş açan, kültürümüzü, tarihimizi, medeniyetimizi yıkmayı kendine misyon edinen basın organları, basın mensupları gördük. Aynı tıynette oldukları siyasetçilerle birlikte, Türkiye’nin varlığının ve birliğinin teminatı olan tüm sembollere saldıran medya gruplarının faaliyetlerine ne yazık ki şahit olduk. Elbette farklı politikalar izleyen yayın kuruluşları vardı. Ama maalesef, medyadaki hâkim yapı, bu kesimlerin kontrolündeydi. ‘Tüzüklerle çarpışarak büyüdük’ diyen şairden ilham alarak, biz de manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Geçmişte kimin iktidara geleceğini, kimin iktidardan düşeceğini manşetleriyle belirlemeye alışmış olanların düzenlerini bozarak yolumuzda yürüdük. Kendi halkına ‘cahil’ diyen, ‘koyun sürüsü’ diyen, ‘bidon kafalı’ diyen, ‘göbeğini kaşıyan adam’ diyenlere eyvallah etmediğimiz için her türlü saldırıya, hakarete maruz kaldık. Onun için de ‘muhtar bile olamaz’ diye, ‘amiral gemisi’ diye geçinenler sürmanşet attılar.”

Güçlerini manşetlerden değil, sandıktan ve milletten aldıkları için, bu çarpık zihniyete meydan okuduklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi ülkesini yurt dışındaki birtakım güçlere şikâyet eden, ihbar edenlerle mücadelemizi sonuna kadar sizlerle birlikte sürdüreceğiz. Medya mensubu görüntüsü altında terör örgütlerine militanlık, yabancı servislere ajanlık yapanlara taviz vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“YARGI BAĞIMSIZDIR, KARIŞAMAYIZ”

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, çifte vatandaşlık hakkına sahip ve bir Alman gazetesinin muhabiri olan; terör propagandası yapmaktan dolayı Türkiye’de tutuklu bir kişinin serbest bırakılmasını istediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin bu istek üzerine, Almanya’ya iletilen 4 bin 500 PKK’lı teröristin dosyasının akıbetini sorduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu soru üzerine Almanya Başbakanı Merkel’in ‘yargı bakıyor’ cevabını verdiğini, kendisinin de bunun üzerine “Bizde de bırakın yargı baksın, gelsin yargıya teslim olsun. Onunla ilgili kararı da bizde yargı verir, çünkü bizde yargı bağımsızdır, biz karışamayız” dediğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında Almanya Başbakanı Merkel’e hitaben, “Sen Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına adeta kapını kapıyorsun, bakanlarına kapını kapıyorsun, uçuş izni vermiyorsun, oraya gidenleri konuşturtmuyorsun ve Hollanda atını, itini benim vatandaşlarıma üzerine süren, benim Bakanıma affedersin arabada mahkûmiyet verene ‘Hollanda’nın yanındayım’ diyorsun. Peki, sen Hollanda’nın yanında mısın? Güzel. Ben de halkımın ve hakkın yanındayım, böyle devam edeceğiz” sözlerine yer verdi.

TÜRKİYE’NİN GAZETECİLERİ HAPSE ATMAKLA SUÇLANMASI

Batı ülkelerinin, Türkiye’yi basın özgürlüğüne uymamakla, gazetecileri hapse atmakla suçladığına değinerek, “İçlerinde katilden soyguncuya, çocuk istismarcısından dolandırıcıya kadar herkes var, gelen listede sadece gazeteci yok” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Mesela geçenlerde ülkemize 149 tutuklu ismin bulunduğu bir liste geldi, arkadaşlarımız baktılar ki bu listenin 144’ü terör suçundan, dördü adi suçlardan cezaevinde bulunuyor. Mesela bunlardan birinin suçu, ülkemize Kuzey Irak’tan bomba düzeneği getirmek... Bir diğerinin suçu, polis aracına silahlı saldırıda bulunarak iki polisimizi şehit edip üçünü yaralamak... Bir diğeri patlayıcı maddeyle yakalanmış, bir başkası kahvehaneye patlayıcı madde atmış, banka soyanından seçim bürosu yakanına kadar ne ararsanız bunların içinde var. Şimdi sormazlar mı adama, ‘bunların gazetecilikle ne ilgisi var liste yapıp ülkemize gönderiyorsunuz’ diye. Tabii biz asıl niyetin farkındayız, işin ucu kendilerine dayanınca demokrasiyi, hakkı, özgürlükleri, adaleti rafa kaldırmakta beis görmeyenler, mesele Türkiye olunca hemen yüzlerine bir maske takıyorlar. Biz de bu şekilde maskeyle karşımıza çıkanlara artık haydut meselesi yapma kararını aldık. Öyle ya, saklayacak bir şeyin yoksa niye maske takıyorsun? Çık ortaya delikanlıca, ‘benim Türkiye’yle meselem var, bölünmesini, parçalanmasını istiyorum’ de ki herkes kimin ne olduğunu görsün.”

“AVRUPA ÜLKELERİNİ DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARINA SAYGILI OLMAYA DAVET EDİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında Türkiye’yi tehdit eden Avrupa ülkelerine hitaben, “Türkiye, itilecek-kakılacak, onuruyla oynanacak, bakanları kapılardan kovulacak, vatandaşları yerlerde sürüklenecek bir ülke değildir. Dünyanın her yerinde bu yaşananlar çok yakından takip ediliyor. Biz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, hiçbir Batılı güvenle, huzurla sokağa adım atamaz. Bu tehlikeli yolu açarsanız en büyük zararı siz görürsünüz. Bunun için Türkiye olarak Avrupa ülkelerini demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere saygılı olmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, bu değerlere bizim kadar özellikle Avrupalının ihtiyacı vardır” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin 16 Nisan’da tarihî bir tercihte bulunarak, yaklaşık 200 yıllık geçmişi olan yönetim sistemi arayışında ya mevut sistemle devam etme ya da Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçme kararı vereceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hani şimdi bunlar parlamenter demokrasi filan diyorlar ya, aslında parlamenter demokrasi diye bir şey olmadı bu ülkede. Parlamenter demokrasiyle vesayet sistemi oldu, bunu yaptılar. Esasen uzun yıllardır yeni anayasa çalışmaları kapsamında bu konuyu tartışıyor, değerlendiriyor, üzerinde çalışıyoruz. 15 Temmuz gecesi yaşananlar bu değişimin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösterdi. Mecliste gerek AK Parti, gerekse Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımızın ortak gayretleriyle, dayanışmasıyla birliyorsunuz bir halk oylaması süreci başlatıldı ve referanduma karar verildi” değerlendirmesinde bulundu.

“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ, DEMOKRATİK BİR SİSTEMDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu medyasının temsilcilerine hitaben yaptığı konuşmasında, halk oylamasına gidilen Anayasa değişiklikleri ile ilgili ana muhalefet partisinin gerçeği yansıtmayan iddialarını da yer vererek, değişikliklerin neyi içerdiğine ilişkin bilgiler aktardı. Bunların arasında ana muhalefet partisinin dile getirdiği ‘tek adam rejimi’ iddialarına da değinen ve “Bunlar okumadıkları, okuduklarını da anlamadıkları için Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile tek adam rejimini birbiriyle karıştırıyorlar” yorumunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önerilen sistemin, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi yürütmedeki çok başlılığın ortadan kaldırıldığı demokratik bir sistem olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Milletin başarılı bulduğu kişi bir 5 yıl cumhurbaşkanı seçilir, ikinci 5 yıl tekrar aday olursa ve tekrar eğer millet seçerse bir ikinci beş yıl daha seçilebilir, bu kadar, üçüncü defa yok. Yani sandıktan da çıksanız, öyle 20 yıl, 30 yıl cumhurbaşkanlığı yapmak yok. Tek adam rejiminde ise seçim falan yoktur. Tamamen siyasi ve ekonomik şartlara bağlı olarak ortaya çıkar. Süresi de yoktur. Yönetimi ele geçiren kişi ölene veya birileri gelip devirene kadar ne yapar, orada kalır. Üstelik tek adam rejiminin ortaya çıkışının hükûmet sistemleriyle de bir alakası yoktur. Hitler parlamenter sistem içinden çıkmış bir diktatörken, Stalin tek parti rejiminden, Pinochet başkanlık yönetiminden nereye yürümüştür? Diktatörlüğe yürümüştür. Demek ki meselenin sadece tek kısmı yeterli değil devamına da bakmak lazım. “

“YENİ SİSTEMDE CUMHURBAŞKANI MİLLET VE MECLİSİN DENETİMİNE TABİDİR”

Konuşmasının devamında, “Bir başka önemli ayrım; bizim getirdiğimiz yönetim sisteminde cumhurbaşkanı en başta milletin, onunla birlikte meclisin ve kamuoyunun denetimine tabidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Tek adam rejimlerinde ise hiçbir denetim söz konusu olamaz. Zaten bunlar Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemindeki Cumhurbaşkanının bir şahsı değil bir statüyü ifade ettiğini bir türlü anlamıyorlar. Bu sistemdeki Cumhurbaşkanının kim olacağı seçimlerde millet tarafından belirlenir. Hâlbuki tek adam rejimlerinde ortada bir şahıs vardır, statü değil. Yetkiler kurumsal yapı adına değil, kişinin kendi şahsı adına kullanılır. Dolayısıyla ortada hukuk yoktur. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ise, anayasasıyla, yasalarıyla baştan sona hukuka tabi, hukukun da bu makama verdiği yetkilerle sınırlı bir yönetimi ifade eder.”

“MEYDANI İFTİRACILARA TERK ETMEYECEĞİZ”

Gerçeği yansıtmayan bu iddiayı ağızlarına sakız edenlerin tek amacının milletin kafasını bulandırmak ve meselenin gerçekler değil kendi yalanları çerçevesinde tartışılmasını temin etmek olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bunları muhatap almadıkça tabii bunlar cüretlerini artırıyorlar. Mecliste başladıkları fesih yalanını lokantalara kadar indirmelerinin sebebi de işte budur. Meydanı iftiracılara terk etmemek için, hakikatleri böyle mukayeseli olarak anlatma yoluna gidiyoruz” diye ekledi.

Konuşmasının sonunda yerel medya mensuplarından; izleyicilerine, okuyucularına ve takipçilerine yapacakları yayınlarda ‘sadece ve sadece hakikatleri anlatmalarını’ isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anayasa değişikliğinin 18 maddesi ne diyorsa onu anlattığımızda inanın milletimiz her şeyi görecek, her şeyi kavrayacaktır. Bu milletin irfanı, gövdenin içindeki kalbin gerçek niyetlerini keşfetmeye, kafanın içindeki hakiki düşünceleri anlamaya muktedir” diye konuştu.