Son devrin büyük İslam alimlerinden Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, vefatının 71. yılında Ankara Bağlum’daki kabri başında dualarla anıldı.

Keçiören Kaymakamlığı ve Keçiören Belediyesi tarafından düzenlenen "Geleneksel Abdülhakim Arvasi’yi Anma programı", Arvasi’nin Keçiören ilçesine bağlı Bağlum beldesindeki kabri başında yapılan dualarla başladı. Bağlum Merkez Camii’nde okunan mevlidin ardından vatandaşlara yemek ikram edildi.

Bağlum Merkez Camii Konferans Salonu’nda düzenlenen programda konuşan Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, vefatının 71. sene-i devriyesinde Abdülhakim Arvasi’yi rahmetle ve büyük bir saygıyla andıklarını söyleyerek, “Adülhakim Arvasi Hazretleri cemiyetin ruh hastalıklarının hep iman eksikliğinden kaynaklandığını belirtmiş ve onlarca kişinin büyük kapıdan içeri girmesine vesile olmuştur. Bugün hala kendisinin hikmetlerinden aldığımız ilham ile 21. yüzyılı anlama gayretindeyiz” dedi.

“Madde keşiflerinin insanı muhasara altına aldığı, manevi bir panik havası yaşadığımız bu çağda Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin fikirleri ve hikmetli sözleri yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir” diyen Ak, şöyle devam etti: “Böylesine önemli büyük bir tasavvuf aliminin Ankara’da Keçiören Bağlum’da defin olmasının tarifsiz bir mana ifade ettiğini belirtmek isterim. Yaptığımız her işte kendisinin manevi desteğini arkamızda hissetmekteyiz. Abdülhakim Arvasi’yi anlamak, tanımak, verdiği hak mücadelesini kavramak ve bunu yeni nesillere anlatmak hepimiz için mühim bir vazifedir. Bu programın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

Keçiören Kaymakamı Nusret Dirim ise çağımızı aydınlatan değerleri toplumumuza, özellikle de yeni yetişen nesile tanıtmak bağlamında yaptıkları faaliyetlerden birinin de Abdülhakim Arvasi’yi anmak olduğunu ifade ederek, "Bu anma programının kısa bir hikayesi var, onu sizlerle paylaşmak isterim. Buraya tayinim çıktığında benim Keçiören’e atandığımı duyan ve Abdülhakim Arvasi’yi sürekli ziyarete gelen bir arkadaşım, bana bir sıkıntının olduğunu belirterek insanların oraya nasıl gidileceği konusunda, yolları bulmak konusunda problemler yaşadıklarını söyledi. Levhalarda eksiklik var. Kabrin içinde eksiklik var. Gittiğinizde lütfen ilgilenir misiniz diye ricada bulundu. Gerçekten ben de geldiğimde baktım özellikle gece gelenler için bir müşkülat var. Sıkıntıyı görünce bir çalışma yapalım dedik arkadaşlarımızla. Karayollarına müracaat ederek levhaların ve işaretlerin nereye konulması uygun olur diye sorduk. Yapılan çalışmaların bir kısmını karayollarına bir kısmını da büyükşehir belediyesine taktim ettik. Yakın arkadaşlarımızın da bizzat konuyla ilgilenmesiyle levhalar yerlerine konuldu. Ama tabii ki biraz da tanınmaya ihtiyacı var. Bugün o vesileyle buradayız. Şöyle de bir durum var; Ankara’da Abdülhakim Arvasi Hazretleri, Hacı Bayram Veli kadar Ankara’ya değer katan bir kimlik olarak bilinmeyi ve tanınmayı hakediyor diye düşünüyorum” dedi.

"ABDÜLHAKİM EFENDİNİN YOLU ÇOK YUKARILARDAN GELEN BİR YOLDUR"

Toplantıda konuşan Prof. Dr. Ahmet Hikmet Üçışık da toplantıya davet aldığında tereddüt ettiğini kaydederek, "Varisi olmama rağmen böyle bir zatı anlatmaya kendimi mezun hissetmedim. Hala da hissetmiyorum. Ancak son senelerde rastladığım bazı hadiseler benim bu toplantıya gelmemi bir nevi mecbur hatta bendenizi mahkum etti” diye konuştu.

Kendisinin merhum büyükbabasını göremediğini vurgulayan Prof. Dr. Üçışık, “Fakat yakın zamana kadar onunla beraber olmuş, beraber dersler okumuş, talebeliğini yapmış çok kişiyi küçük yaştan itibaren gördüm. Bugün ahrete intikal etmiş büyük zevatın hepsinin kendisini Cenab-ı Hakk’ın nazarında hiç bildiğini fakat ona nazaran da birçok kişinin hiç olduğunu belirtmemizde fayda var. Ama insan hiç değil. İnsan vücudu son derece mükemmel bir makine" ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Üçışık şöyle devam etti: "Abdülhakim Efendinin yolu çok yukarılardan gelen bir yoldur. Hz. Ebubekir’den intikal eden bir yoldur. Çok ağır Kerbela Vakası’ndan kurtulan küçük bir çocuk. Oradan büyük bir ilim sahibi olarak çıkıyor. Uzun süre Bağdat civarında yaşıyorlar. Hülagü’nün taarruzu ile yine büyük bir hicret başlıyor. Bu hicrette merhumun ailesi hicret ettiği gibi o zaman Abbasi ailesinden de Anadolu’ya gelenler var."