KAYSERİ (AA) - Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, Tayland'ın, Uygur Türklerini Çin'e göndermesine ilişkin, "Bağımsız gözlemcilerin Tayland ve Çin'e giderek, iade edilenlerin isim ve soyadlarını, kimliklerini ve kaç kişi olduklarını, işkence görüp görmediklerini tespit etmesini, bağımsız bir yargılama süreci yaşanması için çalışma başlatmalarını istiyoruz" dedi.

Tümtürk, Kayseri'deki dernek merkezinde, Türkiye'ye sığınan bazı Uygur Türkü kadın ve çocuklarla düzenlediği basın toplantısında, Çin Başbakanı Li Keqiang'nin 5 ay önce Tayland'a yaptığı resmi ziyarette, Tayland, Kamboçya ve Vietnam'a 3 milyar dolar hibe yardımı sözü verdiğini söyledi.

Burada yapılan pazarlık sonucunda da "kimilerine göre 109, kimilerine göre de 115 Uygur Türkü'nün uluslararası sözleşmelere aykırı olarak Çin'e iade edildiği"ni öne süren Tümtürk, şöyle konuştu:

"Çin uçaklarına zorla bindirilen kardeşlerimizin üzerinde 120 rakamını gördük. Bu rakama bakılırsa, en az 120 Doğu Türkistanlı kardeşimizin Çin'e iade edildiğine ilişkin elimizde belge var. Çin gerçek rakamı gizleyerek neyi hedeflemektedir? Gerçek rakam nedir, geri kalanları ne yapmak istemektedir? Bağımsız gözlemcilerin Tayland ve Çin'e giderek, iade edilenlerin isim ve soyadlarını, kimliklerini ve kaç kişi olduklarını, işkence görüp görmediklerini tespit etmesini, bağımsız bir yargılama süreci yaşanması için çalışma başlatmalarını istiyoruz. Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu, İslam İşbirliği Teşkilatı, Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların derhal Çin ile temasa geçerek yargılama sürecinde gözlemci olmalarını istiyoruz ki Çin oldu bitti ile Doğu Türkistanlıları katletmesin, zulmetmesin."

- Oruç yasağı ile başlayan olaylar

Tümtürk, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde oruç ve ibadet yasağı olduğunu savunarak, bu olaylara karşı Türkiye'de ilk defa yüksek hassasiyet oluştuğuna işaret etti.

Tümtürk, şunları kaydetti:

"Bu hassasiyet üzerine Çin'in adeta Türkiye'deki uzantısı olan sol gruplar, ulusalcılar ve bölücü gruplar, Doğu Türkistan teşkilatlarını suçladı. Yalan haberlerle Çin ve Türkiye arasında gerilim oluşturulmak isteniyor' diyerek bize yalan ithamında bulundular. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Türkiye'de yayımlanan birkaç yanlış haber veya fotoğraf, Doğu Türkistan'daki büyük vahşeti, büyük cinayeti hiçbir zaman gölgeleyemez. Doğu Türkistan'da 66 yıldır fiili bir işgal ve sistematik bir asimilasyon politikası uygulanmaktadır. O bölgedeki olayların tek müsebbibi işgalci Çin yönetimidir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 28 Temmuz'da Çin'i ziyaret edeceğine dikkati çeken Tümtürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu ziyareti önemsiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Çinli mevkidaşıyla olan görüşmelerinde, Uygur Türklerine bu bölgede huzuru, barışı ve sükuneti temin etmesi için Çin yönetimini desteklemesi ve onu cesaretlendirmesi, bu konuda doğru tavsiyelerde bulunmasını talep ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Doğu Türkistan meselesinde arabulucu rolü oynayabilir. Bu konuda gerekli itibarı vardır. Bunu biz kendilerinden istirham ediyoruz. Eğer Çin yönetimi, Türkiye ile ilişkilerin uzun soluklu sürdürülmesini istiyorsa, Doğu Türkistan'da huzur istiyorsa, istikrarı, barışı istiyorsa, Uygur Türklerine inançlarını, kültürlerini, medeniyetlerini ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi çerçevesinde belirlenen hak ve hürriyetlerini vermesi gerekir. Aksi taktirde 'o bölgeyi topyekun imha edeceğim' politikası bölgede gerilimi tırmandırır, kaosu artırır, adeta o bölgeyi Balkanlaştırır, Ortadoğulaştırır. O bölgedeki istikrarsızlık sadece Doğu Türkistanlılara değil, gelecekte Çin'e de Asya'ya da büyük faciayı getirir."

Tümtürk, Tayland hükumetinin, ülkelerinde suç işlememiş olmaları halinde tutuklu bulunan 60'a yakın Uygur Türk'ünü istedikleri ülkeye iade edilecekleri yönündeki açıklamasının da kendilerini rahatlattığını sözlerine ekledi. 

- "Kardeşlerimizin bir daha gün yüzü görmeme ihtimali var"

Kısa süre önce Türkiye'ye gelerek Kayseri'ye yerleşen Uygur Türklerinden Mihriban M. ise Tayland'da 13 Mart 2014'te ormanlık alanda yakalanan 200 Uygur Türkü'nün arasında bulunduğunu anlattı. 

Tayland'da bulundukları 16 aylık süreçte hem kadın cezaevinde hem de eşinin bulunduğu cezaevinde kaldığını ifade eden Mihriban M, şöyle konuştu: 

"Taylandlı yetkililer yakalandıktan sonra bize çok iyi davrandılar, insani muamelede bulundular ama Çin komünist yönetiminin 'Bunlar teröristtir, bunları bize iade edin, bunlar suçludur' diye yalan ve iftiraları sebebiyle Tayland hükumetinin bize muamelesi de negatif yönde değişti. Dünyanın hiçbir yerinde şüphe üzerine terörist olunmaz, ellerinde belge yok, bilgi yok. Ellerinde hiçbir terörist örgütle ya da terörizmle ilgili belge olmadığı halde, hangi uluslararası hukukla bizi terörist olarak itham ettiler, ben bunu anlamış değilim."

Mihriban M, Tayland'da kadın ve erkeklerin ayrı ayrı cezaevinde tutulduklarını, kadınların bulunduğu cezaevinde erkeklere oranla şartların daha iyi olduğunu belirterek, erkeklerin cezaevi koşulları nedeniyle çeşitli hastalıklarla da mücadele ettiğini ve doktora gitmelerine izin verilmediğini öne sürdü.

Çin'e iade edilen Uygur Türklerinin akıbetinden endişe duyduklarını dile getiren Mihriban M, "Bizi terörist ilan ederek erkeklerimizi iade aldılar. Oysa ki biz ailece göç eden mültecilerdik. Bu kardeşlerimizin bir daha gün yüzü görmeme ihtimali var. Onlarla akraba olanların, selamlaşanların, bir kere dahi temas kuranların bile cezalandırılacağından endişe duyuyoruz. Belki milyona yakın Uygur'u sert bir şekilde cezalandırabilirler. Buna güçleri yeter" dedi.