Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi, Dersim 1938 askeri harekatında iki aileden 24 kişinin öldürülerek gömüldükleri toplu mezarın açılmasına karar verdi.

Sulh Ceza Hakimi kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin Varnava ve Diğerleri/Türkiye kararını dayanak gösterdi ve Türkiye’nin 1955 ve 1974 yılları arasında kaybolan 15 Kıbrıslı Rum’un başvurusu üzerine 2009 yılında mahkum edildiğini hatırlattı.

Tunceli’nin Hozat ilçesi Karabakır köyünde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu Baran ve Canan ailesine mensup 24 kişi 1938 yılında, askerler tarafından köyün üst bölümünde bulunan mevkide yakılarak öldürüldü. Geçtiğimiz Haziran ayında Baran ailesinden Hüseyin Baran, yakınlarının öldürüldükleri yerde anıt mezar yaptırmak isteyince o dönem katledildiği iddia edilen 24 kişiye ait kemiklere rastladı. Bunun üzerine avukatı Cihan Söylemez aracılığıyla konuyu yargıya taşıyan Baran Ailesi, toplu mezarın adli tıp uzmanları eşliğinde açılması, kemiklerin hangi yıla ait olduğunu, ne şekilde öldürüldüklerinin tespiti, DNA testi yapılması ve ardından dini usullere uygun bir şekilde defni için naaşların ailelerine teslim edilmesi talebiyle 10 Haziran 2014 tarihinde Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Başsavcılık, iddia edilen olayın 1938 yılına ait olduğunu belirterek, “zamanaşımı” ve “toplu mezarın açılması konusunda görevli ve yetkili olmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Karar üzerine Baran ailesi, kararın kaldırılması amacıyla Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Mahkeme itirazı yerinde bularak, ölüm tarihi ve ölüm sebeplerine ilişkin herhangi bir araştırma ve teknik bir inceleme yapılmaksızın kemiklerin 1938’e ait olduğunun kabul edildiğini ve etkin bir soruşturma yapılmadığını ifade ederek, emsal bir kararla “kovuşturmaya yer olmadığına” ilişkin kararı kaldırdı.

Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı, toprak yüzeyinde kemik olup olmadığının araştırılması yönünde jandarmaya talimat verdi. Jandarmanın inceleme sonucu oluşturduğu tutanağa dayanarak da 26 Eylül 2014’te bir kez daha “takipsizlik” kararı verdi.

Takipsizlik kararına Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’nde yeniden itiraz eden ailenin bu talebini değerlendiren, Sulh Ceza Hakimi Muhammed Gündoğdu, AİHM Büyük Dairesi’nin Varnava ve Diğerleri/Türkiye kararını dayanak gösterdi ve Türkiye’nin 1955 ve 1974 yılları arasında kaybolan 15 Kıbrıslı Rum’un başvurusu üzerine 2009 yılında mahkum edildiğini hatırlattı. Hakim Gündoğdu, bu karara göre “15 kişinin akıbetinin ne olduğu ve bu konuda etkin soruşturma yapılması yükümlülüğüne aykırı davranıldığını, kayıp kişilerin akıbetlerinin tespiti ve eğer tespitleri mümkünse kalıntılarının akrabalarına tesliminin gerektiği, Türk hükümetinin buradaki yükümlülüğünün sadece etkin bir soruşturma yapmakla yeterli olmayacağının belirtildiğini” kaydetti. Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına da atıfta bulunan Hakim Gündoğdu, soruşturmaya devam edilmesini kararlaştırdı.

Baran Ailesinin Avukatı Cihan Söylemez Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararını değerlendirdi.

Mahkemenin Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kararı hukuka aykırı bulduğunu ifade eden avukat Cihan Söylemez, "Mahkeme aynı zamanda kararını Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum olduğu Rum Kesimindeki Varnava davasıyla da ilişkilendirdi. Bu davada AİHM, Türkiye’yi 1955 ve 1974 yılları arasında kaybolan 15 Kıbrıslı Rumla ilgili idari müracaatları sonuçlandırmaması nedeniyle mahkum etmişti. Mahkeme, toplu mezarın açılmasının ardından DNA testi yapılması, ölüm nedenlerinin belirlenmesi, yaş, cinsiyet ve kimliklerinin belirlenmesi ve naaşların ailelere teslimini de içeren karar verdi. Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı bunun gereğini yerine getirmekle mükellef. Yaptımız görüşmede başsavcı mahkeme kararını yerine getireceklerini ifade etti. Kış şartlarının iyileşmesinin ardından 2015 yılında kazı yapılması konusunda anlaştık. Kazıya, adli tıp uzmanları, antropologların yanı sıra sivil toplum örgütü temsilcileri ile bilim adamları da gözlemci olarak katılabilir" dedi.

Kazıyla birlikte ortaya çıkan kemiklerin bebek, kadın, yaşlı ve çocuklara ait olduğunun ortaya çıkacağını ifade eden Söylemez, “Böylece Dersim’de bir isyanın değil katliamın yapıldığı da belgelenmiş olacak. Yargısal boyutta da olsa bir özür dilenmiş olacak” diye konuştu.

Kararın 1938’le ilgili ilk olumlu karar olduğunun altını çizen Avukat Cihan Söylemez, kararın diğer toplu mezarlar açısından da emsal oluşturduğunu söyledi.