Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve TSÜAB Başkanı Yıldıray Gençer, Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun’un amacının yazılanların tam aksine yurt içinde bitki ıslahçılarının çeşit geliştirmesini özendirmek, yeni çeşitlere ait ıslahçı haklarının korunmasını sağlamak ve aynı zamanda karşılıklılık ilkesi uyarınca ülkemiz ıslahçılarına koruma sağlayan, diğer ülke ıslahçılarının haklarını da koruma altına almak olduğunu kaydetti.

Gençer, yaptığı yazılı açıklamada, ’’Bitki ıslahçılarının haklarını korumak üzere çıkartılan bu kanun, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bitki ıslahı yoluyla yeni çeşitlerin geliştirilmesi ve dolayısıyla bitkisel üretimimizin arıtışına zemin hazırlayan bir kanundur. Bu sayededir ki; bugün ülkemizde yetiştirilen yerli hububat çeşitlerinin oranı yüzde 90’lara varmıştır. Hep gündemde olan sebzelerde ise, daha 15-20 yıl öncesinde sera domatesinde yüzde 10 olan yerli çeşit oranları yüzde 50’nin üzerine, biberde yüzde 85’lere, hıyarda yüzde 70’lere, patlıcanda yüzde 65’lere çıkmıştır. Tarla sebzelerinde ise bu oranlar daha yüksektir. Bu çerçevede kanunun yürürlüğe girdiği 15.01.2004 tarihinden bu yana kamu araştırma enstitüleri dışında özel sektör tarımsal araştırma kuruluşlarının sayısı 148’e, bu kuruluşların tescil edilerek koruma altına alınan yeni çeşitler açısından toplam payı yüzde 39’a yükselmiştir’’ ifadesini kullandı.

Tohumculuğun gerek ülkemizde, gerekse uluslararası alanda dikkat çeken, gündemde olan ve gündemde olduğu kadar spekülasyonlara açık olan bir sektör olduğunu ifade eden Gençer, şunları dedi:

’’Bu bakımdan çoğu zaman bilimsel ve derinliğine incelenmeden, araştırılmadan eksik bilgilerle ve hatta başka başka amaçlarla hak etmediği bir şekilde eleştirilere maruz kalmaktadır. Tohumculuk sadece basit anlamda bir zirai üretim faaliyeti olmayıp, en ileri derecede bilim ve teknolojiyi kullanan bir endüstridir. Böyle bir sektör elbette yasalarla disipline edilecek ve yasalarla korunacaktır.’’

5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunması Hakkında Kanun, 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ve 5977 Sayılı Biyogüvenlik Kanunu’nun birbirini tamamlayan ve özünde ülkemizin genetik çeşitlilik değerlerini korumayı, yeni bitki çeşitlerinin geliştirilmesini ve özellikle 5553 sayılı yasa ile de çiftçilerimize layık oldukları, emeklerinin karşılığını alacakları kaliteli ve sertifikalı tohumlukları temin etmeyi amaçladığını belirten Yıldıray Gençer, bir değerlendirme yapılırken bu yasaların birbirlerini tamamlayıcılık özelliklerinin dikkate alınmasının hem bilimsellik hem de meslek etiği bakımından gerekli olduğuna işaret etti. Tohumculuk Kanunu ile birlikte tohumculuk sektörüne yatırım yapan yerli girişimci sayısında büyük artışlar yaşandığına dikkat çeken Gençer, Türkiye Tohumcular Birliği’nin (TÜRKTOB) yönetim ve alt birlikleri de dahil üye yapısının yabancı ağırlıklı olmadığını ifade etti. ’’Kayıtlı 633 tohum sanayicisi ve üreticisi firmadan 614’ü tamamen yerli sermayeli, sadece 16’sı yabancı sermayeli ve 4’ü de ortak sermayelidir’’ diyen Gençer şöyle devam etti:

’’5553 sayılı Tohumculuk Kanunu uyarınca kurulmuş olan Türkiye Tohumcular Birliği ve alt birlik organları için yapılan seçimlerde yine aynı yasaya göre, yerli yabancı ayırımı yapılmadan her üye eşit oy hakkına sahiptir. Böyle bir üye profili ve seçim sisteminden ülke tohumculuğunu tamamen yabancıların idaresine bırakan bir sonuç nasıl ve hangi demokratik modele göre çıkarılabilir, bunun iyi tahlil edilmesi gerekir. Kaldı ki; ülkemiz tohumculuk sektörünün yönetimi ve üyeleri arasında birilerinin her fırsatta gündeme getirdikleri gibi bir yerli yabancı ayırımı da asla söz konusu değildir. Aksine bu durum sektörü oluşturan her kesimde üzüntü ve haksızlık duygusuna sebep olmaktadır.’’

’’ÇİFTÇİMİZİN TOHUM TAKASI YAPAMAYACAĞI, YAPARSA CEZA ALACAĞI İDDİASI TAMAMEN GERÇEK DIŞIDIR’’

Tohumculukla ilgili yasaların çiftçilerin hizmetine sunulan tohumlukların devletin veya yetki verdiği kurum ve kuruluşların kontrolünde kalite ve verimleri test edilerek onaylanmış tohumluklar olmasını esas aldığını ve yine yasa gereği ister yerli, isterse yabancı olsun herhangi bir çeşidin tohumluğunun kontrolden geçirilmeden ve belirlenen standartlara uygunluğu tespit edilmeden çiftçilere satılmasının yasaklandığını hatırlatan Gençer, iddiaların çıkış noktalarından biri olan ’köylümüzün tohum takası yapamayacağı, yaptığı takdirde ise 10 bin TL ceza ödeyeceği, tohumlarının yakılacağı ve 5 yıl ekip biçemeyeceği’ ifadelerinin tamamen gerçek dışı olduğunu kaydetti. Tohumculuk Kanunu’nun bu konudaki 14. maddesinin çok açık ve her seviyedeki akıl tarafından kolaylıkla algılanabilecek şekilde kaleme alındığını ifade eden Gençer, söz konusu maddenin “..ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri…bu kanun hükümlerinden müstesnadır” hükmünü koyduğunu, bu hükümle birlikte çiftçinin tohum takası yapmasının mümkün olduğunu vurguladı. Gençer, şunları kaydetti:

’’Eğer Tohumculuk Kanunu çiftçinin tohumluk değişimini ve kendi tohumluğunu kullanımını engelliyor olsa idi bugün Türkiye’nin birçok yerinde yapılan tohum takas şenliklerinin yapılması mümkün olamazdı.’’