Zirve Yayınevi Davası’nın tutuklu sanığı Ruhi Abat, “İstanbul TEM’e 22 Aralık 2010 tarihinde teslim edilen flash bellek içinde, 17 Mart 2011 tarihli belgeler çıkıyor. Hukuk ve ahlaka bu kadar mı meydan okunur ama okunmuş” dedi.

Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Zirve Yayınevi Davası’nın 100. duruşmasında, tahliye talebi için söz alan tutuklu sanık öğretim üyesi Ruhi Abat, “Dosyada ve iddianamede slogan haline getirilen, ‘Şerefsizlere vur dedik, öldürdüler.’ Bu cümle ile ilgili olarak mahkemeden belge ve bilgi istememe rağmen verilmedi. Böyle bir ses kaydı varsa tarafıma verilmelidir, yoksa ‘yoktur’ denilsin. Savcılıkta 500 sayfalık misyonerlikle ilgili bir dosya var. Tüm taleplerime rağmen bu dosya bize verilmedi. Çünkü bu dosyada misyonere yönelik bazı ifade ve iddialar, dosyadaki sanıklara yöneltilmiştir. Bazı paragraf ve ifadeler aynen alınarak aleyhimize kullanılmıştır. Davada en az 20 sahte ihbar mektubu ile yargılanıyoruz” dedi.

İlker Çınar’ın baskı ve şantajlarla davada gizli tanık yapıldığını iddia eden Ruhi Abat, “Tahşiyeciler ve Zirve Davası made in Yılmazer’dir” dedi. Abat, “Gizli tanık İlker Çınar’ın Malatya’da toplantı yapıldığını söylediği tarihlerde, HTS kayıtlarına göre İlker Çınar Tarsus’ta görünüyor. İddianamenin ana kaynağı İlker Çınar’ın Tarsus’ta göründüğü halde, Malatya’da katıldığını söylediği toplantılardır. Savcılar olaya şöyle bakıyor; ‘İlker Çınar’ın söylediği her şey doğrudur. İlker Çınar’ın yalan söylediği yerde 1. Madde geçerlidir.’ Dosyada var olduğu görünen raporu istiyoruz, ancak bize verilmiyor. Burada adaletle dalga geçiliyor. 26-27-28 Ocak 2007 tarihli bir çakma ses kaydı var. Sahte ihbarla 11 Mart 2011’de dosyaya girmiş. Ancak bu ses kaydı yayınlandıktan sonra sahte ihbar mektubu ile gönderiliyor. Ses kaydı çözümünde bir İlker konuşuyor, bir Hamit konuşuyor. İlker kim, Hamit kim? Bu kadar sahtekarlığın, bu kadar şerefsizliğin içinden çıkmak mümkün değil. Ben çakma ses kaydı ile tutuklandım. Savcı iddianamede Sevgi Erenerol ile konferans verdiğimi yazıyor. Peki ne zaman konferans vermişim, ne konuşmuşum, bunlar dosyada yoktur” dedi.

SAHTE BELGE İDDİASI

Dosya içinde sahte belge ve sahtekarlıklar bulunduğunu öne süren Ruhi Abat, “Flash bellek 22 Aralık 2010 tarihinde İstanbul TEM’de teslim edilmiş. Bu flash bellekte toplam 462 adet belge var. Bu flash bellek içinde 17 Mart 2011 tarihli belgeler çıkıyor. Hukuk ve ahlaka bu kadar mı meydan okunur ama okunmuş. 1998 yılında yazmış olduğum ’Dinler arası diyalog’ adlı makalem nedeniyle, AK Parti hükümetine darbe yapmakla suçlanıyorum. 46 klasör bizden saklanıyor. Ben bu 46 klasörü istedim, verilmedi. Ben ne diyeyim. Savunma hakkım kısıtlanıyor. Benim savunma hazırlayabilmem ancak 2 yıl sürer” dedi.

Ruhi Abat, Nedim Şener’in ’Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ adlı kitabını, dava dosyasına konulması için mahkeme başkanına verdi.

Sanık avukatı Yasemin Hamamcı, “İlker Çınar, tanık koruma uygulamasından çıkartılarak hakkında tutuklama verilmeli ve mahkeme huzurunda duruşmada dinlenilmeli. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Turgut Özal’a suikast davası ile ilgili verdiği karar ile TUSHAD adlı örgüt çökmüştür. Ancak halen bu davada TUSHAD iddiaları ile tutuklu insanlar var. Davada deliller şüpheli hale getirildi. Bunun arkasında başka bir örgüt yapılanması var. İlker Çınar’ın yalan söylediğini söylemeye bile gerek yoktur. Çünkü yalan söylediği Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi Turgut Özal’a suikast davası kararı ile sabittir” diye konuştu.

Mahkeme heyeti ara kararlarını açıklamak üzere ara verdi.