EY YEZİD’İN TORUNU, EY ZALİM ESED

3 yıldır halkını öldüren, şehirlerini tarumar eden, kültürünü yıkan, yüzbinlerce insanının ülkesini terk etmesine sebep olan, bunları yaparken her türlü silahı ve hatta kimyasal silahları acımasızca kullanan zalim Esed bunlarla yetinmemiş olacak ki vahşetlere denk işkencelerle kendi insanını katletmiş. Ortalığa saçılan fotoğraflar Suriye’de nasıl bir intikam duygusu beslendiğinin ve nasıl bir gözü dönmüşlüğün var olduğunun belirtisidir.

Tıpkı Sırpların Bosna’da yaptığı gibi, Yahudilerin  Gazze’de yaptıkları gibi. Ya da Myanmar’da olanlar gibi.

Bu yapılanlar Esed’i savaş suçlusu yapar mı? Esed’i savaş suçlusu yapmasına yapar da sadece Esed’i savaş suçlusu ilan etmek yeter mi? Asıl ona bakmak lazım. Esed bu zulümleri yaparken onun yanında yer alan Rusya, İran, Çin, Suudi Arabistan ne olacak peki. Ya da bu zulümleri seyreden ABD, AB, BM. Bunlar bu suça ortak değil mi? Bu zulme, bu vahşete ortak değil mi?

Ya Türkiye’deki muhalefet. Kendi ülkesinin başbakanına ağzını doldura doldura katil diyen ana muhalefet bu suça ortak değil mi? Suriye’deki vahşetin fotoğraflarını verirken olmuşta olabilir, olmamışta, Esed yapmışta olabilir, yapmamışta diye haber yapan medya kuruluşları bu suçun neresinde duruyorlar acaba. Onlar bu suça ortak değil mi?

Hadi demokrasinizi katlettiniz, insan hakları savunuculuk oyununuzu oynamaktan vazgeçtiniz. Ya insanlığınız, ya vicdanınız. İnsanlıktan hiç mi nasibinizi almadınız. Hiç mi vicdanınız kalmadı.

Zalim Esed’in arkasında kümelenen aşağılık zihniyet elbet bir gün bunun hesabı sizden sorulacaktır.

Türkiye Başbakanıyla, Hükümetiyle, Dış İşleri Bakanlığıyla olayların bu boyuta gelmemesi için ta başından yırtındı durdu. Bir oraya bir buraya koştu. Ancak sağır kulaklar işitmedi, kof beyinler idrak etmedi. Ve vahşet bu noktaya ulaştı.

Savaşında bir hukuku vardır. Ey Yezid’in torunu, ey zalimlikte sınır tanımayan insan müsveddesi namaz kıldığını gösteren resimler servis edip duruyorsun, peki  bu yaptığının İslam’da yeri var mı? Bu nasıl Müslümanlık. Bu nasıl bir anlayış.

Hangi menfaat sizleri bu vahşete sessiz kalmaya itiyor ey medeni dünya. Ya hu değer mi? Ey İran, Ey Suudi Arabistan Değer mi?

700 bin mülteciye kucak açarak, Esed’in zulmünü dünyaya haykırarak omurgalı bir duruş sergileyen Türkiye ve onun omurgalı başbakanı elbette ki bu sınavda kaybetmemiştir. Hakkı tutmuş, hakkı haykırmış ve hakkı üstün tutmuştur. Elbette kazanan haktır, hakkı üstün tutandır.

Bugün dünya hakkı temsilden yoksundur. Bunun içindir ki insanlar hunharca katlediliyor, aç biilaç bırakılıyor, sefalete sürükleniyor. ABD, AB, BM sadece bakıyor. Bakmaktan başka ne yapıyor söyle misiniz Allah aşkına.

Bu vahşeti seyredenler Türkiye’nin ve onun başbakanının omurgalı duruşundan rahatsız olanların ta kendileridir. Bu yüzden değil midir ki gezi olaylarıyla, 17 Aralık darbe girişimleriyle hedef tahtasına oturtuluyor. Bu yüzden değil midir ki Türkiye’nin güçlenmesi engelleniyor. Bu yüzden değil midir ki kendi ayaklarımız üzerine yürümemizi sağlayacak büyük projeler engelleniyor. Bu yüzden değil midir ki dünyanın dört bir yanında ezilmişler, sömürülmüşler, zulme uğramışlar bu ülkenin başbakanının etrafında pervane oluyorlar. Bu yüzden değil midir ki Gazze, Bosna, Somali, Myanmar sesine ses veriyor bu ülkenin başbakanının.

Bir imdat çığlığı yükseliyor arşı alaya. Bu çığlık bir yandan bir ses ararken diğer yandan bu çığlığı attıranları boğuyor. Bu çığlık bir yandan bir yıkılışı müjdelerken diğer yandan yeni bir dirilişi muştuluyor. Ey batı bu çığlık senin bütün değerlerinin, kurumlarının yok oluşa gidişinin habercisidir. Esed’le birlikte bu çığlık seni de uğurlayacaktır.

Bu çığlığa ses verenler yeni dünyayı inşa edecek olanlardır ve onlara selam olsun. Unutmayın 30 Mart yeni dünyaya haykırılan bir ses olacaktır. Zalimler asla başaramayacaklardır.

Ey Yezid’in torunu, ey zalim Esed unutma ki (ve Esed’in yandaşları, gönüldaşları) yenilgi yenilgi bir zafer vardır.

M. Abdulkadir YUSUFOĞLU