Kadın; sevginin, merhametin, hoşgörünün, sabrın, gücün, mahremiyetin, yuvanın, ailenin, sanatın, güzelliğin, var olmanın adıdır. Bir başka ifadeyle yaşamın her anının vazgeçilmez anlamıdır.
İnsanoğlu iyilik üzere yaratılmıştır. Kadın İlahi Sevgi’nin yeryüzündeki yegâne tezahürü ve dahi temsilcisidir. 
Kadın; masum bir bebek, sevimli bir çocuk, muhteşem bir genç kız, sırdaş bir kardeş, sorumlu bir abla, çözüm ortağı bir iş kadını, çınar gibi bir eş, güvenli bir liman gibi bir ana, bilgeliğin doruğunda bir ninedir.
Kadın; erkeğin emaneti ve dahi misafiridir. Kadına layık bir torun olmak, çocuk olmak, kardeş olmak, ağabey olmak, eş olmak, baba olmak, dede olmak yaşamın en güzel armağanı, doyumsuz bir lezzeti, nefes almanın izahı, yaşamın vazgeçilmezidir. 
Yaratılışımız da ki masumiyet karinesi ile yaşam sürmek; bizatihi kendimize olan saygı ve sevginin gereği, İnsan olmanın vazgeçilmez öğesidir. Zira iyilikler de, kötülükler de bizatihi yapana ve yaşayana aittir. İyiliği karşılık beklemeksizin koşulsuz yapabilmek, kötülüklere iyiliklerle karşılık verebilmek iyilik üzere yaratılmışlığımızın zorunlu gereğidir. 
Yaratılışımızı kıskanarak Rabbimize isyan eden en büyük melek iblis; şeytan olmuş, iyilik üzere yaratılmış olan İnsana musallat olmuş ve apaçık bir iyilik savaşçısı ve kötülüğün yeryüzündeki temsilcisi haline gelmiştir. İlk İnsanlar; İlk peygamber ve eşini; aldatarak cennetten çıkaracak kadar kötülüğe sevk edebilme gücüne sahip olan şeytan zaman içinde İnsanlığımıza nüfuz ederek doğruyla yanlış, iyiyle kötü, güzelle çirkin, mazlumla zalim kavramlarının algı karmaşasına yol açmıştır. Bu nedenledir ki yaşamımız da zaman zaman doğru sandığımız yanlışlara, iyi hissettiğimiz kötülüklere, güzel gördüğümüz çirkinliklere muhatap olmakta ve tanıklık edebilmekteyiz. Bir başka ifadeyle yerküre; İnsan için ağır bir imtihan mekânı, yaşam; zor bir zaman dilimidir. Atı alan Üsküdar’ı geçer de sırat köprüsünü nasıl geçer bilinmez! 
Fıtratı iyilik üzere olan İnsan er veya geç doğruyu, güzeli bulacaktır. Asıl olan vicdanının sesini dinleyebilmesi, gerektiğinde vicdan azabıyla yanlışlarının ve çirkinliklerinin bedelini ödeyebilmesidir. Elbette ki her yaşam kendi imtihanından mesuldür. Tabi ki her imtihanın kazananı, kaybedeni, bütünlemeye kalanı olacaktır. Şeytandan büyük Rab vardır. Rab ilahi adaletin yegâne temsilcisidir. İlahi adalet er veya geç tecelli edecektir. İyi, kötü, güzel çirkin, doğru, yanlış tüm erkek ve kadınlar yaşamlarının her anında, ilk insandan kıyamete kadar İlahi adaletin muhatabıdır. Bu nedenledir ki yaşam anlamlı olur ve sabırla katlanır mazlum zalime, iyi kötüye, güzel çirkine. Bakın ne diyor üstat Sezai Karakoç;

Uzatma dünya sürgünümü benim 
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır 
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır 
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır 
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır 
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır 
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır 
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır 
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır 
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır 
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır 
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır 
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır 
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır 
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili
 “Erkeklerin kadınlar üzerinde bazı hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.” (Bakara Sûresi, 2/228) 
“O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de sizin onlarla, onların da sizinle huzur ve sükûna ermeniz için size kendi cinsinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet var etmesidir. Bunda da düşünen kimseler için ibretler vardır.”(Rum Sûresi, 30/21)
“Kadınlar hususunda Allah’tan korkun. Siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız.” Veda Hutbesi
Kadın erkeğe, erkek de kadına eş olarak yaratılmıştır. İkisi birbirini tamamlayan unsurlardır. Havadaki azot ve oksijeni değer olarak birbirinden ayırmak nasıl imkânsızsa, kadın ve erkeği birbirinden ayrı görmek ve bunları birbiriyle yarıştırmak da o derece imkansızdır ve her ikisine de saygısızlıktır.
Zaman içinde İnsan olduğumuzu hatırlamak, hiç değilse adını koyduğumuz gün ve haftalarda İnsanlığımızın gereğini yerine getirmek üzere kadınlar günü, anneler günü, babalar günü, sevgililer günü gibi algıda farkındalık maytapları icat etmiş olmak herhalde yaşamımızın diğer anlarında gönül rahatlığıyla şeytana uyarak İnsanlığımızı unutmanın özgürlüğünü ve nefs-i emaremizi fütursuzca tatmin etmenin aczi yetini ifade etmektedir. Bakın ne diyor Cahit Zarifoğlu

Anılar defterinde gül yaprağı 
Gibi unutuldum kurudum 
Başıma düştü sevda ağı 
Bir başıma tenhalarda kahroldum 
Sen kim bilir rüzgârlı eteklerinle 
Kim bilir hangi iklimdesin, ben 
Sensiz bu sessizlikle 
Deliler gibiyim sensiz 
Bu sessizlikle 
Ayrılıkla başım belada 
Gözlerini çevir gözlerime 
Yoksa sensiz bu sessizlikle 
Deliler gibiyim 
Sensiz bu sensizlikle
Kaybetiğim günden beri arayıp durduğum babaannem, en güvenli liman olarak her daim sığındığım anacığım, canıma can kattığım ablalarım, bir çınar gibi yaslandığım eşim, gök kubbemdeki gül goncam kızım ve dahi dünya üzerine serpilmiş İlahi sevgi ve güzelliğin yegane temsilcileri kardelen çiçekleri kadınlarımız sizlere bir değil binlerce özür borçluyuz. Zira üzerimizde ki haklarınızın zerre miskalini ödeyebilmemize imkan ve kabiliyetimiz olmadığı halde teşekkürlerimizi unutmak şöyle dursun en hafif tabiriyle sürçü lisanlarda bulunduk. Kadınlar gününüzü kutlamak şöyle dursun b.ze düşen mecburi görev yaşamınızın her anını kutlu ve huzurlu kılmaktır. Ve dahi sözün bittiği yer bakın ne diyor Sezai Karakoç;
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin 
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği 
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında 
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da 
Uzatma dünya sürgünümü benim 
Güneşi bahardan koparıp 
Aşkın bu en onulmazından koparıp 
Bir tuz bulutu gibi 
Savuran yüreğime 
Ah uzatma dünya sürgünümü benim 
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil 
Ayaklarımdan belli 
Lambalar eğri 
Aynalar akrep meleği 
Zaman çarpılmış atın son hayali 
Ev miras değil mirasın hayaleti 
Ey gönlümün doğurduğu 
Büyüttüğü emzirdiği 
Kuş tüyünden 
Ve kuş sütünden 
Geceler ve gündüzlerde 
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 
 08.03.2015   Dr. Mustafa AKGÜN