Kısa adı KARDOF olan Karaman Doğa Sporları ve Fotoğraf Gençlik Spor Kulübü Derneği etkinliklerine ara vermeden devam ediyor.

Katılımcının sınırlı tutulduğu son failiyet 22 Temmuz Pazar Günü günübirlik Cerit Köyü'nde ki Cerit Yeni Dünya Mağarası'na gerçekleştirildi

Geziyle ilgili faaliyet yazısı ise şöyledir;
Rahime Özdemir'in yazısı;''KARDOF ile ilk gezi. Aslında 2.olacaktı.İlkinde dernek kapısından geri dönmüştüm ani gelişen bir  olay sebebiyle.Köprülü Kanyon rafting faaliyetine gidememiştim.Gidemediğim için hala üzgünüm.Cerit’e ise başka bir yere gitmeyi düşünürken aniden bozulan planın ardından gitmeye karar verdim.Cerit’ e gidip bir mağara görüp dönecektik.Neyse yola çıkıldı.

Yaklaştık ve “Nerede inip yürüyelim” konuşmalarından  sonra indik “5-6 km var dediler.”Yürüme konusunda idmanlıyım elbet varırız deyip yola düştüm. Ama tabi hava sıcak normalde bu havada hayatta spor yapmaya gitmem ama artık düştük yola. Ağaçlar, toz,toprak,su devam ediyoruz.Gürültünün olmadığı yeşil ve suyun olduğu yerleri çok seviyorum.Aslında küçük bir şehirde yaşıyoruz, büyük şehirlerdeki gibi gürültülü değil ancak şehir merkezinde olmayan iki şey var yeşil ve su.

Yürüdükçe yoruluyorum ve sıcak daha da sıcak oluyor. Sonra diyorum içimden İbrahim arkadaşımızın yürümeye başladığında sorduğu sorunun cevabını. Biz doğa sporlarına ne diyoruz? “RAHAT BATTI.” Evet içimden “rahat battı” diyorum.Gerçi ne zaman varacağız diye hiç düşünmedim.Sonunda mağaranın yanına vardık.Bizi iki tane misafirperver abimiz karşıladı.Hazırlıklar yapıldı ve mağaraya tırmanmaya başladık.Sonra içine girdik.Derken ilk geçiş yere yat dizlerinin üstünde sürünmeye başla.Evet yine “rahat battı.”Sürüne emekleye vardık.Etrafı incelemeye başladık.Mağaralar gerçekten doğa harikası yerler.Malzemeyi versen heykeltıraşa bu güzelliği çıkaramaz ortaya.Aşağıya suya inmeye başladık.Ama ben kaydığım için yarıda beklemeye karar verdim.Sonra yukarıya tırmanmaya başladık..Ama benim ayaklarım fena kayıyor.İki erkek arkadaş ellerimden tuttular.Ama ayaklarım sanki patinaj yapıyor çıkamıyorum derken duyduğum şu sözler “Bak ben hala elini bırakmadım, devam et.” İnsanın kendini güvende hissetmesi güzel bişey. Daha doğrusu karşıdakinin bunu hissettirmesi. O sebeple bu konuda hassas davranan erkek arkadaşlara teşekkür ediyorum.Daha az hassas davrananlara ise bizim gibi amatör olanların ayakları dağa bayıra alışıncaya kadar daha çok yardımcı olmalarını tavsiye ediyorum.

Benim için güzel ve değişik olanlardan diğeri ise mağaranın gideceğimiz diğer kısmına iple tırmanıp oradan iple inmekti. Belki böyle bir etkinliğe katılmasaydım hayatım boyunca böyle bir şey yapmayacaktım.

Mağarada çokça kırkayak ve yarasa görmek güzeldi. Bir ara mağaradan dışarı çıkıp yüksekten suyu ve çevreyi izledik. Dikkatimi çeken nerdeyse hiçbir arkadaşımız börtü böcek ,yarasalardan (Aykut hariç) ve yüksekten korkmuyordu.Mağara gezisi  bitti.Dışarıya çıktık.Kararmış ve çamurlu eller yıkandı yemek yenildi. Tabi sırada su keyfi var. Tabi biz ayaklarımızı sokmakla yetindik ama izlemek de güzeldi. İnsan bu yeşil ve suyun içinde yıllar yaşar diye düşünüyorum.Dönüş vakti yaklaştı doğaya veda zamanı.Arabaya bindik ve manzaramızı izleyerek yolculuğa başladık.Yavaş yavaş asfalt görünmeye başladı.Bu da şu demek şehre merhaba.Yorulduk.Ama aklımıza gelen şey ne “Yorulduk ama değdi.”Bu güzel yorgunluğu birlikte yaşadığım herkese teşekkürler.                                                                                                

Evin AKGÜN'ün yazısı;
''KARDOF ile bir doğa gezisi

Dernek üyesi arkadaşımın uyarıları olmasaydı, bu geziyi en son Tokat’ta gitmiş olduğum Ballıca Mağarası gezisi gibi düşünecektim. Mağaranın içinde dolaşmak için tırabzan, merdiven, ışıklandırma vs. gibi her türlü konfor sağlanmış; muhteşem doğa harikasını keşfetmek için olağanüstü güç sarf etmeye gerek kalmamıştı. Oysa bu çok daha farklıydı ve neyse ki buna hazırlıklı olarak çıktığım ilk gerçek anlamda bir doğa gezisi oldu bu.

22 Temmuz sabahı saat 8.00 gibi üyeleriyle yeni tanıştığım KARDOF ekibi ile 15 kişilik bir kafile olarak yola koyulduk. Keyifli bir yolculuğun başlangıcında ufak tefek ihtiyaçlar için küçük bir market alışverişinden sonra yolculuğumuz başladı. Yaklaşık iki saat süren yolculuk bazı kısımlarının çizik olduğu bir CD’nin çaldığı müziğe eşlik ederek, ritim tutarak, espriler yaparak geçti. Karaman’a 26 km uzaklıktaki Cerit Köyü’ne varıncaya kadar, daha önce adını bile duymadığım Yeni Dünya Mağarası ile ilgili anlatılanlar merakımı daha da arttırdı.

Göksu Irmağı üzerindeki köprüde mola verdikten kısa bir süre sonra yürüyüşümüze başlayacağımız noktaya geldik. Yaklaşık bir buçuk saatlik bu yürüyüşün ardından Yeni Dünya (Cerit) Mağara’sına ulaştık. Oldukça büyük olan mağaraya girebilmeniz için neredeyse yüz seksen derece uzanarak sürünmeniz gerekiyor. Zifiri karanlık olan mağarayı görebilmek için başınızın üzerine takılı bir aydınlatma aparatı gerekli. Dışarıda yakıcı bir sıcak varken, derin dondurucudan farksız olan mağarada hırka giymeyi ihmal etmediysem de üşümekten alamadım kendimi. Mağara içindeki havuzlar, travertenler, sarkıt ve sütunlar ile derinliği 25 metreyi bulan göl görülmeye değerdi. Mağaranın oldukça nemli ve kaygan olan zemininde tırmanmak yoğun bir efor sarf etmeyi gerektiriyordu. Bu olağanüstü doğal oluşumları görmek için buna değerdi. Doğa kendini öyle ucuza bırakmıyor size. Alet edevat kullanmadan göremeyeceğiniz yerleri vardı mağaranın. Sarp kısımlarına büyük bir kayaya sıkıca iliştirilmiş kalın bir halat kullanmadan inemiyordunuz. Biz de öyle yaptık. KARDOF üyesi olan deneyimli arkadaşlar için sıradan olsa da, benim için oldukça heyecan vericiydi bu deneyim. Devasa büyüklükteki mağarayı bir çırpıda gezmedik tabi. Yer yer molalar verdik. Bu molalar sırasında çok iyi organize olmuş ekip arkadaşlarımız mağaradaki oluşumlar ile ilgili kısa bilgiler verdi. Bu arada ekibin organize oluş biçimi dikkatimden kaçmadığı için değinmeden geçemeyeceğim. Öncü ve artçı adlarını verdikleri, biri en önde diğeri en arkada olan iki kişi, kafilenin güvenliğini sağlıyordu. Ekibin profesyonelliği sayesinde kendimizi çok daha rahat ve güvenli hissettik.

Devasa büyüklükteki ve dondurucu soğukluktaki mağara gezintimiz bittikten sonra ışığa, güneşe ve sıcağa çıkmak bana çok iyi geldi sanırım. Sarp kayalıklardan düzlüğe indik ve dinlenmek üzere yaklaşık yarım saatlik bir moladan sonra sıra Göksu Irmağı’nın yemyeşil, eşsiz güzelliğini daha yakından görmeye geldi. Ben ve birkaç arkadaş bu güzelliği görmekle yetinmedik ve Irmağın iki yakasını birleştiren kalın bir halat yardımıyla deli gibi akan ırmağın karşısına geçtik. Suyun içindeyken Irmak hiç de öyle yeşil hiç de öyle şirin gözükmüyor, tek düşündüğünüz akıntıya karşı savaş vermek oluyor. Öyle sanıyorum ki bu deneyimden sonra Survivor Yarışması’na katılsam çok zorlanmam inanılmazdı, zorlayıcıydı, yorucu ve heyecan vericiydi!..

Göksu Irmağı gezimizin son durağı oldu. KARDOF ekibinin deneyimli çalışmaları ve güzel dostlukları ile toparlanıp yola koyulduk. Yol boyunca havada uçuşan kahkaha dolu espriler, günün kritiği ve çiziklerin hangi şarkılara denk geldiğinin ezberlendiği o çizikli CD’den çalan müzikler…Güzeldi yani..Keyifliydi..Öğreticiydi.. Bu güzel anılarla birlikte geziden bana, kollarımda ve bacaklarımda oluşan hamlık kaldı. Öyle ki bu yazıyı bile güçlükle yazıyorum şuan J

Emeği geçen tüm KARDOF ailesine yürekten teşekkür ediyorum.''