1960 yılında, Dominik Cumhuriyet’inde katledilen ve dünyada “Kelebek” adıyla efsaneleşen Mirabel Kardeşlerin anısına, 25 Kasım “Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak anılmaktadır. Dünyanın dört bir köşesinde kadınlar bu günün anısına Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine, ayrımcılığa, şiddete ve savaşa karşı kadın dayanışmasını örgütlüyor seslerini yükseltiyorlar

 Biz kadınlar değişik biçimlerde şiddete uğruyoruz. Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkûm edildiği, ekonomik faaliyetinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlandığı, çalışma yaşamında bin bir haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaştığı koşullarda, şiddetin ilk hedefi de doğal olarak biz kadınlarız!

 Ülkemizde okuma-yazma bilmeyenlerin yüzde 83’ünü kadınlar oluştururken, kız çocuklarını okuldan uzaklaştıran düzenlemeler birbiri ardına devreye sokulmaktadır. Kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 29 iken ekonomi ve fırsat eşitliğinde 136 ülke arasında 127. sıradadır. Kadınlar kayıt dışı olarak istihdam edilmek istenmekte ve sigortasız, güvencesiz işlerde çalıştırılmaktadır. Türkiye’de kadınlar ortalama olarak erkeklerden yüzde 22 Oranında az ücret almaktadır ve çalışan kadınların yaklaşık yüzde ellisi mobbing mağdurudur..

 Biz diyoruz ki; yaşadıklarımız, muhafazakârlaşmanın ve feodal yapının yanı sıra, 11 yıllık otoriter devlet anlayışının bir sonucudur. Günümüzde ileri sürülen “ kutsal aile” tezi her gün beş kadının eşi sevgilisi veya herhangi bir yakını tarafından öldürüldüğü ülkemize tamamen çökmüştür. Bireyi bedeninden kişiliğine kadar denetim altına alma ve terbiye etme arzuyla kadınlarımız, özde yasakçı, sözde uzun vadeli nüfus politikası hedeflerine kurban edilmek istenmektedir. Doğurganlık üzerine kurulan baskılar kız ve erkeklerin aynı evlerde yaşadıklarında denetim altına alınmak istenmeleri, çocuk gelinlerin gittikçe atan sayısı, baskıcı iktidarların ve ideolojilerin ortak yanıdır. Bireylerin bedeni ve hayatları üzerinde en yüksek düzeyde denetim kurarak rejimi inşa etmeye çalışan bu düzeni red ediyoruz. Ülkemizde % 97’si şiddet gören biz kadınlar, toplumsal cinsiyetin, erkeği otorite iktidar sahibi olmaya zorladığı “namus” gerekçe edilerek yakını olan kadını öldürmesinin emredildiği bu topraklarda, “şiddete karşı mücadele”nin sadece kadınların değil erkeklerinde sorumluluğu olduğuna inanıyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bir kamu politikası olarak benimsiyor ve sosyal politikalarımızı bu doğrultuda ele alıyoruz.

 Belleğimizi diri tutmak ve bize dayatıları bunca şeyin altında ezilmemek için “Böyle gelmiş böyle gider” diyenlere karşı, “Yeter Artık” diyen kadınların yaşamlarını kendi yaşamlarımıza katıyoruz. Bizler, kadına yönelik şiddete karşı verdiğimiz mücadelede, sevgiyi örgütlemek amacıyla “KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR” diyoruz.

 
“Bolluk, bereket, barış ve huzur” için yola çıkmanın zamanıdır.

Kadınlar için özgürlük ve adalet CHP ile gelecek…