“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah’ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler.” (Ali İmran, 3/169–170)
Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah (c.c.), yolunda cihad için çıkan kimseye kefildir. Kim sadece benim yolumda cihad etmek ve bana iman ettiği ve peygamberlerimi tasdik ettiği için evinden ayrılırsa, bu kimse onu cennete koyacağımı veya elde edeceği mükâfatıyla evine çevireceğimi garanti etmiş olur.”
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz.” (Bakara, 2/154)

Şehitlik, ne büyük bir makam. Şehadet şerbetini içip de mahzun olan olur mu hiç ? Onlar Allah (c.c.) yolunda, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yolunda ve nihayet din-i İslam uğruna ölenlerdir. Yüce Mevla’nın adını yüceltmek ve O’nun bize lütfettiği İslam’ı korumak maksadıyla ölürler. Ne mutlu bir son, ne muazzam bir makam…
İşte sırdaşlarım;
Şehitler sağdırlar. Şehitler Allah’ın misafirleridirler. Şehitler Allah katında rızıklandırılırlar. Şehitler için Peygamberlerin bile gıpta ettikleri makamlar vardır. Şehitler cennette diledikleri yerlere gidebilirler. Şehitlerin şefaati makbuldür. Şehitler kıyamet gününde gördükleri ikramdan dolayı tekrar diriltilip Allah yolunda savaşarak tekrar şehid olmayı arzulamaktadırlar.
Hz. Halid bin Velid yaklaşık yüz savaşa katılmıştır. Bu savaşlarda vücudunun çeşitli yerlerinden yaklaşık yüz yara almış ve ölümcül hastalığa yakalanarak cihad meydanlarında değil de yatağında öleceğini anlayan Hz. Halid (r.a.), ölümden korktuğu için değil şehit olamadığı için ağlamıştır.

Şehitler üç kısımdır. Dünya ve ahiret şehidi, dünya şehidi, ahiret şehidi.
1- Allah yolunda İslam düşmanlarıyla çarpışarak savaş meydanında şehid olan kimse dünya ve ahiret şehididir. Çoğunluğa göre üzerine namaz kılınmaz ve yıkanmaz. Ancak İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre yıkanmaz ama üzerine namaz kılınır. 
2- Dünya şehidi, görünüş veya ganimet gibi şeyler için kâfirlerle savaşarak öldürülen kimsedir. Ahirette ona hiçbir mükâfat yoktur. 
3- Ahiret şehitlerine gelince- Suda boğularak, bir duvar enkazı altında kalarak, taun gibi salgın hastalıklar sonucunda ölen veya dini, malı ve namusu için öldürülen kimselerdir.
Sırra gark olanlar;
Şehitlerin efendisi Hz. Hamza (r.a.)’dır. O büyük bir aşkla yeğeni olan Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bağlıydı. O’nun cesareti dillere destandı ve hatta gördüğü hiçbir şeyden korkmazdı. Öyle ki cesareti şiirlere konu olmuş “ Ey Hamza gördüğün hiçbir şeyden korkmazsın bu doğru, ama heybetini gizli tut, yürüyüşün ölümü korkutuyor…” Gibi satırlarla örnek bir sahabe olmuştur. 
Daha yakın tarihimizde 
Bu günlerde yıldönümü yad ettiğimiz Kurtuluş Savaşında göstermiş oldukları kahramanlıklar ile adlarını altın harflerle tarihe yazdıran Çanakkale Şehitleri. “Düşman siperleriyle siperlerimiz arası 7-8 metreye kadar yaklaşmış. Ön siperdeki kahramanlarımız şehit oluyor, arka siperdekilerde öleceğini bile bile hemen ön sipere koşuyorlar ve onlarda şehit oluyor. Bilen Kur’an-ı Kerim okuyor, bilmeyen Kelime-i şehadet getiriyor…” O anın yüksek ruh halini… M. Akif Ersoy, İstiklal şairimizin; şöyle dile getirir. “ … bir hilal uğruna Ya Rabb ne güneşler batıyor…” dizeleri her şeyi kısaca özetliyor… bakınız Rabbimiz bunların akıbetini şöyle anlatır.
”Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz. Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip-ıslah edecektir. Ve onları, kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır.” (Muhammed, 4-6) 

Ecdadımızı rahmet ve minnetle yâd ediyor ruhları için Fatiha ya davet ediyorum.MEHMET ALİ TUNÇ
Din Görevlileri Dernek Başkanı