Karaman Türk Ocakları Şubesinden yapılan açıklamada;''Türkiye’yi yaklaşık otuz yıldır uğraştıran etnik terör sorununun çözümü için bölücü terör örgütünün İmralı’daki önderiyle üst düzeyde yapıldığı bizzat Başbakan tarafından açıklanan müzakereler büyük bir endişeyle izlenmektedir. Askeri operasyonlar sayesinde ağır kayıplar verdiği ilan edilen terör örgütü, İmralı’daki liderleri muhatap alınarak sözde barış masasına avantajlı bir pozisyonda oturtulmaktadır. Bu süreçte Irak merkezî yönetimi ve İran ile hasmane ilişkiler pahasına Kuzey Irak Kürt yönetimi de adeta Türkiye’nin himayesi altına alınmış gösterilmektedir. 1990’larda Kuzey Irak’ta oluşturulan nüvenin nihaî aşamada dört parçalı bir Kürdistan’a dönüşmesine hazırlık yapıldığına dair kuvvetli işaretler her geçen gün artmaktadır.

Sözde çözüm için anayasada Türk milleti kavramından ve tek resmi dil olarak Türkçe’den vazgeçilmesi, Türklüğün bir etnik grup derecesine indirilmesi adeta üzerinde mutabakata varılmış hususlar gibi takdim edilmektedir. Daha önce gerek ayrıntılı raporumuzda gerekse milletvekillerine gönderdiğimiz mektupta hassasiyetimizi açık bir dille ifade ettiğimiz bu konuda millet iradesine karşı herhangi bir adım kesinlikle atılmamalıdır.


Şurası iyi bilinmelidir ki, Türk milleti bu toprakları müzakereyle fethetmemiştir. Kaybettikleri toprakları da canı pahasına savunmadan terk etmemiştir. Türk tarihini iyi bilmeyenler, Türk milletinin vakarı, sabrı ve yüce gönüllüğünü geçmişte zaman zaman yanlış yorumlamışlardır. Türk milletinin bu vasıflarının bazı çevreler tarafından layıkıyla anlaşılmasını ümit ve temenni ediyoruz.

Bu topraklarda yaşayan bütün yurttaşlar anayasal çerçevede eşittirler. Ancak, milleti oluşturan etnik unsurların ayrıştırılarak her bir gruba ayrı ayrı bir takım hakların tanınması Türkiye’nin ülkesi ve milleti ile bölünmesi anlamına gelecektir. Türk milleti böyle bir bölünme projesine asla izin vermeyecektir.


Türkiye’yi yönetenler tarihî bir sorumluluk ile karşı karşıyadır. Dünyanın ve Orta Doğu’nun haritası yeniden çizilmek istenmektedir. Türkiye ve Türk milleti, kendi tarihinin ve imanının gösterdiği istikamet ve muhtevada büyük düşünmelidir. Tarih bize küresel egemen güçlerin politikaları karşısında kendi aklı ve ruhuyla hareket etmeyen devletlerin uğradıkları hüsranlara dair sayısız örnekler sunmaktadır.

 
Hükümet, terör örgütü lideri ve silahlı mücadeleyi açıktan savunan siyasî uzantılarla kesinlikle muhatap olmadan, hangi kökenden gelirse gelsin Türk milletinin bütün fertlerini kucaklayıcı bir yaklaşım ve birleştirici bir dille bu ülkeyi terör belasından kurtarmanın yollarını aramalıdır. Aksi yönde atılacak adımlar terör örgütü ve yandaşları tarafından kesinlikle kendi haklılık ve başarılarının bir göstergesi kabul edilip propaganda malzemesi olarak kullanılacaktır. Bunun sonucu ise ayrışmanın hızlanması olacaktır.
 

Terörle müzakereye karşı çıkanların bu ülkede on yıllardır akan kardeş kanının durmasını istemediği şeklindeki kasıtlı propaganda, Türk Milletinin hassasiyetlerini törpülemektedir. Milletini ve insanını seven hiçbir kimse, vatanî görevlerini ifa eden evlatlarımızın ve masum insanların hayatlarına malolan bu terör sarmalının devamını istemez. Ne var ki bu hakikati, hedef ayırt etmeksizin insan öldürmeyi “silahlı propaganda” namına meşru gören hastalıklı ruhlarla sözde barış masasına oturmanın bir gerekçesi olarak sunmak, milletimizi en hafifinden saf yerine koymaktır.

 
Sorumluluk mevkiinde olanlar, tarihî bir veballe karşılaşmamak için durumu bütün yönleriyle tekrar düşünmek ve küresel güç odaklarının telkinleriyle bölücü siyasete sürekli taviz verme yaklaşımından kesinlikle vazgeçmek mecburiyetindedir. Türk Ocakları olarak, teröre ve bölücülüğe taviz anlamına gelecek her türlü müzakereye karşı olduğumuzu Türk milletine ve dünyaya ilan ediyoruz,''dendi.