Sabah 07:30 da kalktım. (Bu askerlik işi hiç güzel değil sabahın bu saatinde

kalkılır mı?) babam geceden tembihlemişti traş ol diye (baktım sakallar tam kirli sakal

kıvamında dokunmadım) Annemi askere gidişimi görmek ister diye uyandırayım dedim

hıı tamam oğlum güle güle kapıyı çekersin dedi gözlerim doldu.

Evden çıktım arabaya binecektim ki apartman görevlisi Hikmet Efendi ile karşılaştım

sabah sabah hayırdır dedi? Askere gidiyorum dedim. Gözleri doldu, benim oğlumda Hakkari 'de, 6 ayı kaldı, nereye düştün dedi. Aksaray 'a gidiyorum dedim. Allah´a emanet ol dedi gözleri doldu, biran sarılmak istedim ama sonra vazgeçtim, otoparktan çıkarken arabanın arkasından su döküyordu, herhalde çamur kalmış tamponda, sağ olasın Hikmet Efendi diye teşekkür ettim.

Sabah trafiğinde askerlik şubesine gitmek epey zamanımı aldı. Yolda çok sıkıldım, bu saatte uyanık arkadaşım olmadığı için telefonla da konuşamadım, her giden söylüyordu telefon yasak diye demek böyle oluyormuş.

Askerlik şubesine geldim kapıda elinde silah tutan askere müracaatı nereye yapacağımı sordum, cevap vermedi. Yanında ondan daha büyük olan üniformalı bir abi vardı. Bu sefer ona sordum, gel bakalım böyle dedi, sert birine denk geldim herhalde! Üzerimi aradılar sonra eliyle bir yeri gösterdi. Benim gibi 3-5 kişi bekliyordu arkalarına takıldım. Aradan 25-30 dakika geçti hala bekliyordum. Demek askerlikte zaman hiç geçmiyormuş. Önümdekilerle konuşayım dedim. Tam önümde hafifi uzun saçlı eleman gazeteciymiş. Ülke sorunlarından bahsetmeye başladı. Yok vatansever birine benziyor, bu kadar ilgili olduğuna göre

tamam dedim, çook memnun oldum tanıştığıma. Telefonlarımızı verdik birbirimize, askerden sonrada görüşelim istedim. Nede olsa askerde en yakın arkadaşımdı. Sıra ilerlemeye başlamıştı, tam bana geliyordu ki iri yapı sert görünümlü biri, bunlar ne yapıyor burada diye çıkıştı. ‘’Müracaatı bekliyorlar komutanım’’ cevabı geldi. Bankodaki askerden ‘’burada gürültü yapmasınlar çıksınlar dışarıda beklesinler’’ diye çıkıştı. İşte dedim komutan bize taktı

ah ah sivilde karşıma çıkarsın elbet ben bunun intikamını almaz mıyım diye içimden söylendim.

 

Saat 12 ye geliyordu. Evraklarımı verdiler. Banka dekontunu getirmemi istediler binadan dışarıya çıktım yemek saatiymiş. Orada duran askerlere midpoint var mı diye sordum, çıkmıştım. Yine cevap vermediler, bu üst devreler yeni askerleri çok eziyorlar. Her neyse açlığa biraz daha dayanabilirdim. Zaten havada serindi bir an önce banka işini halletmeliydim.

Şafak sıkıştırmaya başlamıştı. Bankada sıra beklerken, sevgilimi aradım. Onu çok özlediğimden buradaki zorlu koşullardan bahsettim. Esneyerek sonra konuşalım dedi, beni unutmaya mı başlamıştı ne? Yine gözlerim doldu, ağlamamak için başımı yukarılara çeviriyordum ki, ‘’buyrun işlem nedir?’’ diye veznedar sordu. Hesabımdan vatan borcu ödeyeceğim dedim. İşlemi yaptı, dekontu verdi vatan sağ olsun dedim, cevap vermedi.

Tekrar şubeye gittim. Artık ayaklarıma kara sular inmişti, 5 saattir askerliğin kralını yapıyordum. Oradan oraya koştur, aç kaldım zaten bir de hava soğuk. Bankodaki askere dekontu verdim. 5 dakika bekle teskereni vereceğiz dedi. Şafak 5 dedim gülerek, o gülmedi

komutanın odasına çağırdı beni. Komutan al bakalım teskeren dedi. Yarım ağızla ‘’vatan size minnettar’’ diye söylendi. Yine gözlerim doldu, vatan sağ olsun diyecektim ki, çıkabilirsin dedi.

Bankonun önünden yavaş yavaş dışarı doğru yürümeye başladım. Artık zaman geçmiyordu,

avludan geçip kapıdan dışarı çıkarken son bir kez dönüp arkama baktım. Ne anılarım vardı bu koca nizamiyede artık hür generaldim. Koşa koşa evime gitmek istiyordum. Arabama atladım ki telefonum çaldı, benim kanka derse gelip gelmeyeceğimi soruyordu.

Nasıl unutmuştum bunu üniversitemin 8.senesindeydim. Dersler bitmek bilmiyordu. Her ne kadar zorlu bir askerlikten yeni çıkmış olsam da, hayata devam etmeliydim direksiyonu Yeditepe ye doğru kırdım ve hayatın zorlu basamaklarını tırmanmak için kaldığım yerden devam etmeye yola koyuldum. ‘’