İlahiyatçı Ömer Döngeloğlu'nun Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi'nde verdiği konferansla ilgili yazıyı köşe yazarımız Yusuf Salih'in kaleminden okuyalım

DÖNGELOĞLU EFENDİMİZİN EĞİTİM METODUNU ANLATTI

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Genç Girişimciler Topluluğu’nun davetlisi olarak Ömer Döngeloğlu tarafından verilen ‘Peygamberimizin Eğitim Metodu’ konulu konferansa katıldım. Öncelikle topluluğu kutluyorum. Kutlu doğum münasebetiyle gerçekleştirilen konferans salonu hınca hınç dolduran gençler tarafından iki saate yakın bir süre dikkatlice takip edildi. Salonda dikkatimi çeken en önemli husus başörtülü ya da başı açık kızlarımızın aynı duygu ve heyecanla konuşmacıyı dinlemeleriydi. Kol kola, omuz omuza, kardeş kardeşe idiler. Birlikte duygulandılar, birlikte güldüler. Aralarında dışlama ya da dışlanma, horlama ya da horlanma yoktu. Kardeşçe ve olması gerektiği gibiydi her şey.
Konuşmacı, kendini kaybetmiş, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen, kız çocuğu olmasından dolayı utanan, kadını insan bile görmeyen, haydutluğun, hırsızlığın kol gezdiği, hukukun değil de üstünlerin hukukunun cari olduğu tefessüh etmiş bir toplumdan nasıl oldu da bir yıldızlar topluluğu ortaya çıktığı üzerinde durdu. Elbette ki bu yıldızlar topluluğu efendiler efendisinin uyguladığı eğitim metodunun sonucuydu. Peki ne idi bu yöntem?
Huzurlu bir ailenin ipuçlarıyla başlayalım. Efendimiz eşlerine karşı çok cömert ve merhametliydi. Onlara nazik ve kibar davranırdı. Aişe validemize ‘gözbebeğim’ diye hitap ederdi. Ev işlerinde kendisine yardımcı olurdu. Paylaşırdı. Döngeloğlu hoca konu ile ilgili bir anekdot anlattı. Verdiği bir konferansta dinleyenlerden birisine sorar ‘sen hiç hanımına böyle hitap ettin mi?’ adam ‘hık öyle hitap edeyim de şımarsın mı?’ cevabını verir. Gelenek nasıl da dinin yerini almış değil mi?
Amcası Ebu Leheb peygamberimizin dünyaya gelmesinin ardından kölesi bir kadını durumu öğrenmesi için Amine annemizin evine gönderir. Kadın köle efendimizi kucağına aldığında ömründe böyle güzel bebeği hiç görmediğini söyler ve emzirmek için annesinden izin ister. O da izin verir. Efendimizin anne diye hitap ettiği kadınlardan biri olur ve ömrü boyunca peygamberimiz tarafından asla unutulmaz ve hediyelerle taltif edilir. Vefa efendimizin ötelemediği bir vasıftı.
Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicret ederken yolları iyi bilen, ihanet etmeyen, sözüne sadık bir rehber aranmış ve bunun Müslüman olup olmamasına bakılmamıştır. Bir işte inanana inanmayana, bendene, benden olmayana değil ehil olana bakılmıştır. 
Köle olan Sümeyye, efendimize iman edenler arasındaydı. Cehaletin babası (Ebu Cehil) kölelerin Müslüman olmasına hiç dayanamıyordu. Türlü türlü işkencelere maruz bırakarak onları imanlarından vazgeçirmeğe çalışıyordu. Sümeyye annemizde bu işkencelerin en olmazına, en çekilmezine tabi tutulmuştur. Fakat asla imanından ayrılmamıştır. Bu kararlılık karşısında cehlin babası ‘Muhammed’de ne buluyorsun da ondan vazgeçmiyorsun’ diye sorduğunda Sümeyye annemiz ‘O bize kızmıyor, bağırmıyor, hakaret etmiyor, dövmüyor, sövmüyor, insanca davranıyor’ karşılığını veriyor. Cehlin babasını kudurtan bu sözlerden sonra hançeri göğsüne saplayarak Sümeyye annemizi şehit ediyor.
Ebu Süfyan ticaret maksadıyla Şam’da bulunduğu sırada Heraklius etrafına ‘Peygamber olduğunu söyleyen kişinin kavminden buralarda kimse yok mudur?’ diye sordu. Bunun üzerine Kayserin adamları Şam’da bulunan Ebu Süfyan ve arkadaşlarını alır ve huzura çıkarırlar. Heraklius ile Ebu Süfyan arasında şu konuşma geçer.
-Peygamberlikten evvel onu hiç yalanla ittiham ettiniz mi?
-Hayır.
-Kendisinin hiç sözünde durmadığı, ahdini bozduğu vaki midir?
-Hayır, vaki değildir.
-O, size neler emrediyor?
-Yalnız bir Allah’a iman etmeyi ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamayı emrediyor. Atalarımızın tapmış bulundukları şeylerden de bizi menediyor. Namaz kılmayı, doğru olmayı, kimsesiz ve fakirlere sadaka vermeyi, haram olan şeylerden sakınmayı, ahdinde durmayı, emaneti sahibine vermeyi, akrabalarla ilgilenmeyi ve onları görüp gözetmeyi emrediyor.
Bu konuşmanın yapıldığı sırada Ebu Süfyan daha henüz Müslüman olmamıştı. Ve peygamberimize düşmandı.
Barışın, huzurun, kardeşliğin zemini efendiler efendisi yapmadığı hiçbir şeyi etrafındakilerden istemedi. 
İnsanlıktan çıkmış bir toplumdan yıldızlar topluluğu çıkarmak ancak onun uyguladığı eğitim metoduyla gerçekleşebilirdi ve gerçekleşti.
‘Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.’ 
Genç Girişimciler Topluluğunu bir kez daha tebrik ediyor, başarılar diliyorum. 

Yusuf Salih