Oruçtan yana ilkokul yıllarımdan hatırladığım benim adıma en ilgi çekici şey, dedemin arife günü: “Bugün kurtlar kuşlar bile oruç tutar, sen tutmuyor musun kuzucum” dediği an olsa gerek. O gün hiç kurt görmemiştim ama eve gelene dek yol boyunca gerçek mi acaba diye kuşları izlediğimi hiç unutmuyorum. Ne var ki babama,  aklımın ermeye başladığı ilk ergenlik yıllarımda: “Hayvanlar Ramazan’da oruç tutar mı sahiden?” diye bir soru sormuştum. Babam yarı şaka yarı ciddi bir ses tonuyla: “ Yok evladım hayvanlar oruç tutmazlar, aklı yoktur onların. Yalnızca aklı olan insanlar, hatta Müslüman olanlar tutar.” demişse de o soru dimağımda o gün bu gündür hala cevabını bulamadığım bir soru olarak kalıp gitti.
            Öyle ya, madem hayvanlar oruç tutmazda tutanlar aklı olan insanlarsa. Oruç tutmayan bunca insan. Bir de Müslümanlar tutarmış ise eğer. Ya babam bana yalan söyledi. Ya insanlar Müslüman değil ya da? Ne bileyim Müslüman olmayan kurt, kuş vb hayvanlar. Anlayacağınız, içinden bir türlü çıkamadım gitti vesselam. “Bugün Ramazan’ın onuncu günü. Recep beyle çıkmaz sokakta vedalaşalı çok oldu. Şaban ağabey’in aramızdan ayrılışı daha dün gibi. Ramazan kardeşimiz desen kirlenmiş gönüllerimizin orta yerinde sanki can çekişiyor.”
             Bir yerde okumuştum. Tam olarak neresi olduğunu unuttum ama muhtemelen Arakan, Somali ya da başka bir fakir ülkede yaşanmış bir hadise olsa gerek. Güya kendilerini Ramazan ayı vesilesi ile ziyarete gelen çağdaş ve yardımsever(!) bir insan topluluğunu karşısında gören yarı çıplak ve aç bir çocuk, heyetin en önde duran temsilcisine şöyle bir soru sorar: “Hey bayım, biz bura da sahurda yiyecek bir şeyimiz olmadığı için çoğu zaman aç aç oruç tutuyoruz. Sizce Allah aç aç tuttuğumuz bu oruçları kabul eder mi? Adam’ın cevap verebildiğini sanmıyorum ama bu soru, aklı olan insanlara cevabı olmayan koca bir tokattan başka bir şey değildir.
               Ramazan… Bir kısım şaşkın zevata göre, iki parça tahinli için kuyrukta beklemekten, bugün bizde yarın sizde usulü yemekten, çok yemişliğin şişkinliği ile teravihe gitmek yerine çol çocuk elde çekirdek sevabına “Roma-zan” çadırlarını dolaşmaktan, emaneten sakladığı ve yalnızca peygambere inen Kuran’ı en son koyduğu yeri hatırlamış olmaktan, davuldan ve gece tok karnına içilen sodanın rahatlığında güya sahura dek kahve köşelerinde pineklemekten öteye gitmeyen alelade geceler silsilesi. Kimine göre de hızla azalan ömür sermayesine kurulu -ama rakamlarını bir türlü görmediği- kronometre son bulmazdan evvel uhreviyatı için puan devşirilen fevkalade bir ay.
              Yunan Mitolojisinde Helenistik dönemden beridir süregelen dolunay’da kurt adama dönüşme efsanesini bilmeyeniniz yoktur. Hatta ve hatta 80’li yılların TRT ekranlarında bir dizi de dolunay’ı görünce Kurt adama dönüşen bir karakteri hayal meyal hatırlar gibiyim. Onların saçma sapan inançlarında dolunay’ı görünce kurta dönüşmenin aslı astarı var mıdır bilemem ama bildiğim bir şey var ki bizim camia da bir takım eşrafın  hilali görünce Ramazanla birlikte bam başka bir adama(!) dönüşüverdiği tecrübe ile sabittir.Buna da şükür ki onca Hilale rağmen kurt kadar olamayanlarda var.
              Yazıya oruç tutmayanlar için biraz fuzuli bir giriş yapmış olsam da  Fuzûlî’nin on yedi bin kelime ile ama William Shakespeare’ın on sekiz bin kelime konuştuğu gerçeğinin arka bahçesinde bir ay boyunca yaklaşık yetmiş binden fazla kelimeden müteşekkil Kuran’ı dinleyerek hatimle teravih kılmak akıl alır şey değil(!) Ezberimden üç tane ayet bilmediğim dünyam'da hem anlamını bilmediğim sureleri hızlı hızlı okuyan imamları ileri düzey bir Müslüman olarak esefle kınıyorum bilesiniz(!) Dahası her sene yeni akıl baliğ olmuş ergen gibi çocukça; ya da bu yıl Müslüman olmuş ecnebi edasıyla sakız çiğnemek orucu bozar mı gibilerinden saçma sapan sorular sormaktan usanmayan biz dindarların yanında, bütün Siyer tarihini ve oruca binaen soruların cevaplarını adı gibi bilen Buhari’de kim oluyor ki.
            Neyin sünnet olup olmadığını gayet iyi bilenler olarak, ezan okunur okunmaz orucunu açan ve tok karnına kılınan namaz daha eftaldir düşüncesi ile bir an evvel namaza geçebilmek için nefes almadan yemek yiyen biz sadıklar zümresine ilhak olmak dileyen buyursun soframıza. Zaten Ramazan sofrası dediğin şey her akşam yeni ve başka bir yemek yapmayı gerektirdiğinden, yiyemediklerimizi sünnetlemenin geçerli olmadığı ve sevap olur diyerek çöpe döküldüğü şeydir. Dahası akşama kadar aç karnına ettiğimiz gıybet ve lakırdıya rağmen orucumuzu elbette sünnet üzere hurma ile açıp çekirdeğini günah olur diyerek  çöpe atmayıp saksıya gömenler olarak seni seviyoruz ey Allah’ın Resulü(!)
             Sonra kalkıp bir de Face-boktan dünyada binlerce arkadaşımız varken, adını bile bilmediğimiz komşumuza Ramazan hürmetine bir kase çorba ikram etmeyi tabi ki biz de çok isteriz. Lakin sevgili komşum yediklerini sayfasında paylaşmıyor ki ne bilelim nelerden hoşlanır. Her ne kadar orjinali başka manaya gelse de “Boşan da semerini ye” denilen ama  hepten yanlış kullanılan bir söze biat edip, ülkemizin dört bir köşesinde giderek her dört aileden birisi boşanırken, erkekler savaşta öldüğü için boşanma oranı giderek azalan(!) Suriye’den gelen kadınların Cami önlerinde el açmasını hele hiç aklım almıyor. Geneli itibari ile zengin ve varlıklı o kadar yabancı erkeğin- yani biz Müslümanların- karşısında dilenmek ne ayıp ne ayıp(!) 
           Demedi demeyin. Allah nimetini kulunun üzerinde görmek ister fetvasına şeksiz şüphesiz sadık kalan zengin ricalin “jipiyle kuyuya inilmez” bilesiniz. Maazallah kuyuya düşmüş binlerce “Yusuf yüzlü gencin düştüğü kuyulardan çıkarıp hayatını değiştirmek bir kez bile aklımıza gelmezken, onlarca fitre miktarı eden parayı, değişim zamanı gelir gelmez o güzelim jipin hava filtresine harcayan biz haşerei mübeşşereyi de cennetle müjdelesen ya Allah’ım.” Fitre dedim de, hepsi bir yana Diyanet İşleri Başkanlığımız en düşük miktarı on altı (16) TL olan fitre’nin üst limitini açıklamıyor ki bizde fazla fazla verelim(!) 
         Fitre miktarı neyse de Diyanet, bir an evvel, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi tam olarak 27. gece mi onu bir netleştirmeli(!) Allah sabredenlerle beraberdir gerçeğini bilenler olarak mesaj yazmak için- ya da ibadet etmek de diyebiliriz- 27 gün sabırla bekleyip de yanlış bir gece de mesaj atmış olmaktan Allaha sığınırım. En önemlisi de giderek bayram tatilinden, tatil bayramına dönen zaman dilimine Ramazan ayı bir türlü aynı hilale denk gelmeyen Arabistan ile aynı gün girebilmeyi temenni ederim. Rabbim Tüm Müslümanları, yarım Müslümanları ve dahi çeyrek Müslümanları bu kutsal tatilde oruç tutmayan kurt, kuş nevinden hayvanlar ile beraber eyleye. Hem de el ele, kol kola, koka kola  misali…