İnsanın, insanlığın ve dünyanın tükenişe doğru gittiği bir zaman dilimindeyiz.
İnsan olduğumuzu unuttuk. 
Dünyayı yağmalamanın ilerleme ve medeniyet olduğu yanılgısına düştük. 
Ormandaki vahşi hayvanlar gibi birbirimizi boğazlamanın yaşamın bir gereği olduğuna inandık. Kendimizi her gün sahte putlara bağımlı kılmanın, hayatı yenilemek olduğunu düşündük. 
Birbirimizi tek seferde ve etkili bir şekilde öldürmek için en ileri silahları üretmenin ve almanın peşine düştük. Mezheplerimizi, kabilelerimizi ve cinsiyetlerimizi, insanlığımızın üstünde tuttuk. İnsan haklarını içi boş bir slogan haline getirdik. Eski anlaşmazlıklarımız üzerinden yeni kan davaları inşa ettik. İnsanlığa dair her şeyin içini barbarlıkla doldurduk. Birbirimizin insanlığını sorgulamanın, düşürmenin ve dışlamanın her türlü yolunu bulduk. İnsanlığın, bugünkü sorunu insan olduğumuzu unutmaktır.
İnsanın, insanlığından vazgeçmesi yeni bir sorun değildir. İnsanlık tarihi, insanın insanlığından vazgeçişinin tecrübeleriyle doludur. Bin dört yüz yıl önce insanlığın unutulduğu bir dönemde sahici anlamda sahih bir insan, ortaya çıktı. "O" insan, insanlığa insanlığını hatırlattı. Bütün insanlığa tek bir çağrıda bulundu: İnsanlığına dön!
İnsana, insanlığına dönmesi çağrısında bulunan kişi, Âlemlere Rahmet Hz. MUHAMMED'ti.
Üç Aylara girdiğimiz şu günlerde bu yazımda özellikle bu konudan bahsetmek istiyorum. 
Âlemlere Rahmet olarak, insana insanlığını yeniden hatırlatan İslam Peygamberi,  insan hayatının merkezine rahmeti koydu. 
"Medeniyet, merhamet demektir." 
İnsanın hayatı vahşetle değil, kemalle dolmalıydı. İnsanı vahşetten kurtaran, kemale erdiren değer, "RAHMET" tir. İnsanın insan üzerinde iktidar kurmasının kaçınılmaz olduğu yalanını, insanlığın Rahmet Peygamberi yerle bir etti. İnsan hayatında ve âlemdeki tek reel politika, rahmettir. İslam Peygamberi, rahmeti, adaleti, özgürlüğü ve barışı insan hayatında sahih anlamda reel politik olarak uygulamış evrensel modeldir. İslam Peygamberi, insanın insanla, insanlığını koruyarak birlikte nasıl yaşayacağını gösteren evrensel bir paradigmadır.
İslam Peygamberi’ni anmak ve anlamak, bin dört yüz yıl önce yaşamış tarihsel bir kişiliği anmak değildir. İslam Peygamberi’ni anmak, bütün çağlar ve zamanlar boyunca yaşamakta olan canlı bir modeli anmak ve anlamaktır. Müslüman'ın görevi de bu modeli hayatının her alanında yaşayarak her daim canlı tutmaktır.
İnsanlık yozlaştıkça ve çürüdükçe Rahmet Peygamberi,  canlanmakta, tazelenmekte ve gençleşmektedir. Hep genç, dinamik ve taze kalan İslam Peygamberi’nin anlaşılması, insanlığın asli görevidir. İnsanlığın bugün yaşadığı en büyük sorun, Âlemlere Rahmet olarak gönderilmiş İslam Peygamberi’ni anlamamasıdır. İnsanlığın ve dünyanın bugün ihtiyaç duyduğu en acil konu, Rahmet Peygamberi’ni sahih anlamda anlamaktır. Siyaset, ekonomi, mezhep, ideoloji,  sanal alem, küresel iktidar oyunları, şehvet ve şöhret bağımlılığı gibi sahte putların hiçbiri önemli değildir.
İnsanlık, sahte putlara bağımlılık halinden kurtulmak için İslam Peygamberi’ni anlamanın en temel görevi olduğunun farkına varmalı ve İslam Peygamberi’ni küresel düzeyde anlamak için bir farkındalık seferberliği düzenlenmelidir.
Birleşmiş Milletler, İslam Örgütleri ve Hükümet bir an önce Rahmet Peygamberi’ni anlamayı sağlayacak küresel seferberlik niteliğinde bir çalışmaya öncülük etmelidir.
Öyle ki, Peygamberimizi anlamak için, bize gösterdiği aydınlık dünyayı görebilmek için sadece Veda Hutbesi'ne bakmak bile kâfidir.
Bir kaç cümle alıntı yapalım. Veda Hutbesi'nde Ne diyordu Efendimiz: 
"Ey mü'minler!
"Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamber'in (s.a.v) sünnetidir."
"Ey insanlar!
"Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız  "O"ndan en çok korkanınızdır.
Rahman ve Rahim olan Allah, insanı yeryüzünde kendi halifesi yaparak dünyayı "O"na emanet etmiştir.
Bize emanet olarak verilen dünyanın korunması, insanlar arası barış ve adaletin tesis edilmesi,"Rahmet"  ilkesinin gerçeğe dönüştürülmesiyle mümkündür. İnsanlığın rahmet değerini pratiğe dönüştürmesi için İslam Peygamberi’nin rahmet anlayışını ve pratiğini gerçek manasıyla ve derinlikli bir şekilde anlaması ve kavraması gerekmektedir. İnsanlığın anlamakla yükümlü olduğu tek insan, İslam Peygamberi'dir.
Çünkü "O" tek insan, bütün insanlığın tek örneğidir.
Selam Ve Dua ile...
Aziz Selçuk