Kağıthaneli gençler, “Hazinesini Arayan Gençler” söyleşileri ile Osmanlı’dan günümüze yaklaşımları, akımları ve toplumsal faaliyetleri ile gençlerin tarihsel sürecini öğrendi.

Sosyolog ve Tarihçi İsmail Öz’ün “19’uncu Yüzyılın İkinci Yarsında Dünya’da ve Osmanlı’da Gençlik” konulu söyleşi ile başlayan “Hazinesini Arayan Gençler” söyleşilerinde Kağıthaneli gençlere tarihi süreçte yaşanan olayların, dönemin gençlerinin gözünden anlatıldı.

Kağıthane Belediyesi Gençlik Meclisi’nin Meclis Salonu’nda düzenlediği söyleşide gençlere eşlik eden Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, gençleri geleceğin teminatı olarak gördüklerini ve bu düşünceyle eğitimden spora, sağlıktan kültüre bir çok alanda gençlerin kendilerini geliştirmesi için çalışmalar yaptıklarını söyledi. Bugünü ve yarını anlamak, gençlere sunulan bilgilerin detaylarını doğru okumak için tarihi unutmamanın önemine değinen Başkan Kılıç, “Geleceğinize doğru yön vermek için tarihinizi iyi öğrenin” şeklinde konuştu.

"Tarih bir otobüs yolculuğu değildir. Bütün yolcularını bir durakta indirip yepyeni yolcularla devam etmez" diyerek sözlerine başlayan Öz, “Osmanlı’yı adeta “yobaz” bir anlayışın temsilcisi olarak görenler var. “Padişah” denildiğinde “irtica” diyenler var. Elbette bende “padişahlıkla idare olunalım” demiyorum. Demokrasi adına kazandıklarımız hala bir “oluş” seyri içerisinde olsa da bir padişahlıkla mukayese edemeyeceğim kadar önemlidir benim için. Nasıl ki Batı geldiği noktayı, geçmişinin birikiminden kopuk görmüyorsa yani başarılarıyla ve başarısızlıklarıyla “benim tarihim” diyerek sahipleniyorsa ben de onu ifade ediyorum” şeklinde konuştu.

Gençlerin toplumun geleceği için önemli olduğunu vurgulayan Öz, “Bir toplumun gençleri ne kadar iyi yetişiyorsa, geçmişini biliyorsa o toplumun geleceği o kadar iyi yerlere gelir. Türkiye ve dünya açısından düşünüldüğünde yüz ya da iki yüz yıl geriye gittiğinizde gençlerin bugün algılandığı gibi algılanmadığını görürsünüz. Bugün yaklaşık yirmi yaşına kadar hayatını eğlenceyle geçirmesi gereken bir gençlik algısı var. Tarihte bunu göremezsiniz. Bu anlayışın 19.yüzyıldan sonra dünyada ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Daha önceki süreçlerde bizim anladığımız gibi bir gençlik algısı yok. Hatta çocuk algısı bile bugün algıladığımız gibi değil. Hatta 19 yüzyılda yayınlanmış çocuk dergilerine bakarsınız o günler çocukların bugün algılandığı gibi algılanmadığını görürsünüz. Dolayısıyla değişen ve gelişen dünya yeni kriterler oluşturuyor, kriterler değişiyor” dedi.

19’uncu yüzyılda dünyada başlayan toplumsal olayların gençler üzerindeki etkilerini değerlendiren Öz, “19’uncu yüzyılda başlayan milliyetçi akımlar 4 tane büyük imparatorluğu dağıtmıştır. Bütün dünyanın sarıldığı şey kendi ulusunu kurtarmak ve ayağa kaldırmak olmuştur. Dolayısıyla ulusu kurtarma, ayağa kaldırma milliyetçi ruhu gençlere enjekte etme gibi bir yol izlenmiştir. İtalya, Almanya, Rusya örneklerinde olduğu gibi ülkemizde de böyle bir gençlik yapılanması oluşmuştur. Gençlikle ilgili bu mühendislik hesapları bizim ülkemizde de yapılmıştır. Bu uygulama ile bugünlere kadar gelen hastalıklı durumlardan da bahsedebiliriz. Bizim ülkemizde yapılan mühendisliği bizim ülkemizin insanları yaptı ancak, bu mühendislik bu toplumun değerlerine, kültürüne, tarihine ne kadar hitap ettiğini değerlendirmek gerekiyor” dedi.

Öz, Her şeyin açıkça konuşulabileceği alanlar olmalı diyerek tarihin doğru değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Anne babaların çocuklarının yaşlarının küçük olduğunu düşünerek onların adına karar aldığını söyleyen Öz, “17 ya da 18 yaş bizler için çocuk yaşları olarak kabul ediliyor. Bu yaşlardaki gençlerimiz bugün küçük olarak algılanıyor. Ancak ecdadımıza baktığınız zaman 25 yaşını dedelik yaşı olarak tabir ederler. Toplumda bu insanın ne zaman sorumluluk alabilir? Dünya tarihinde de 14 yaşındakileri derneklere üye olarak almışlar ve genç kabul etmişler. Bugünkü algı tarihle aynı değil” dedi.

Tarihte gençlerin aldığı sorumluluklar, gençlik ve çocukluk kavramının tarihsel süreçte değişimi ve günümüzde gençliğin yaşam anlayışını anlatan Öz, tarihte gençlerin toplum mühendisliği ile nasıl şekillendirildiğini anlattı.