Uzman Psikolog Özge Genlik, kaygı ve korkunun sıklıkla karıştırıldığını belirterek bilgiler verdi.

Kaygı ve korku arasındaki farkı açıklayan Uzman Psikolog Özge Genlik, "Peki, yaşadığınızın kaygı mı, korku mu olduğunu nasıl anlayabilirsiniz? Kaygı, kişilik yapısını yapılandıracak en önemli duygudur. Kişinin kendi varoluşuna yönelik tehditkar bir uyaran algılaması sonucu bu tehditkar uyarana verdiği duygusal, fiziksel ve düşünsel boyuttaki tepkiler bütünüdür. Kaygı duygusu deneyimlendiğinde kişi psikolojik varlığına yönelik bir tehdit algılamaktadır. Gerçekten o uyaranın tehdit teşkil edip etmediği, o uyaranın düşüncesiyle ilişkilidir. Korku duygusu ise kişinin fizyolojik bütünselliğine yönelik algıladığı tehditten kaynaklanmaktadır. Kişi, korku duygusu deneyimlediğinde algıladığı tehditkar uyaran genellikle somuttur. Örneğin, köpekten korkan bir kişi, köpeğin karşı kaldırımdan ona doğru yaklaşmakta olduğunu gördüğünde hızla yönünü değiştirir ya da koşmaya başlayabilir. Köpek ortada olmadığında kişi karşısına köpek çıkacak gibi “korku” duygusunu hissetmez" dedi.

Kişi kaygı duygusunu deneyimlediğinde ise, tehditkar uyaranın genellikle soyut ve zihinsel imajinasyonlar ile desteklenmekte olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Genlik, "Kişi yolda yürürken ’Ya şimdi karşıma bir köpek çıkarsa, ya başıma kötü bir şey gelirse, ya çantam çalınırsa’ gibi zihninde ürettiği senaryolar ile kaygı duygusunu deneyimlemektedir. Kaygı ve korku duygularının ortak ve aynı zamanda odak noktası, her iki duygu durumunun da kişinin kendi yaşamsal zemininde algıladığı tehdide yönelik verdiği tepki olmasıdır. Kişinin tehdit olarak algıladığı durum, olay veyahut ilişkiler kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Örneğin bir ebeveyn için ergenlik çağındaki bireyin evine geç bir saatte dönmesi, o ebeveyn için tehditkar bir uyaran olabilir ve ortada somut veriler yokken ’Ya başına bir şey gelirse, ya kaçırılırsa, ya düşüp bir yerini incitirse’ gibi düşünce imajinasyonları ile kaygı duygusunu deneyimlemeyi seçebilirken; bir diğer ebeveyn için ergenlik çağındaki bireyin evine geç bir saatte dönmesi oldukça olağan bir durum, bireyin özgürleşmesin ve kendi sınırlarını keşfetme süreci olarak değerlendirilebilmektedir" diye konuştu.

Bir uyaranın kişiye göre tehditkar olup olmadığı arasındaki temel farkın 0-1.5 yaş arasında deneyimlenen ayrılık anksiyetisinin niteliğine göre şekillenmekte olduğunu kaydeden Uzman Psikolog Özge Genlik, "Kaygılarımızın kökü bize birincil derecede bakım veren kişi ile kurduğumuz bağın niteliğine göre şekillenmektedir. Ancak her şeyin telafisi mümkün olduğu gibi bağlanma stilimizi yeniden güvenli zeminde yapılandırmamız dönüşüm odaklı psiko-terapi seansları ile mümkündür. Kaygı ile korku arasındaki en temel fark; eyleme geçme ve düşünce boyutunda şekillenmektedir. Korku duygusunu deneyimlediğimizde; “alarm” halinde oluruz. Konsantrasyonumuz artar. Organizma kişiye kendi fiziksel bütünlüğünü koruyabilmesi için enerji verir. Kişi harekete geçer hemen hedef belirler ve hedefi doğrultusunda eylemlerini gerçekleştirir. Kaygı duygusunu deneyimlediğimizde ise “dona kalma” halini deneyimleriz. Konsantrasyonumuz azalır, odaklanamayız. Organizma kişiye kendi psikolojik bütünlüğünü koruyabilmesi için enerji verir. Kişi kaygı duygusunu deneyimlediğinde donup kalır, hedefi yoktur, ilişki ve iletişim süreçlerini yönetemez" ifadelerini kullandı.

Uzman Psikolog Özge Genlik, "İlişkisel süreçlerimizde aklımızda tutmamız gereken en önemli husus, eğer karşımızda kaygı duygusunu deneyimleyen bir birey varsa o kişiyle konuşmak, onu rahatlatmaya çalışmak hiçbir şekilde yararlı olmayacaktır. Kaygı duygusu, konuşularak, paylaşılarak azalmaz aksine daha da artar. Kaygı duygusu deneyimleyen kişiye “alan” ve “zaman” tanıyarak onun iyi olma halini destekleyebiliriz" şeklinde konuştu.