Yazının başlığına bakıp da “koyun” olacaktı “konu” yazılmış herhalde diye düşünmeyesiniz sakın. Çünkü koyundan değil  çok daha önemli bir konudan bahsedeceğim. Hem Karaman’ın Koyunu’nun sonradan çıkan oyunu falanda yok son günlerde, son aylarda, hatta son yıllarda. Ya da varsa bile ben -    nerede ise   15 yıldır Karamandayım-  görmedim açıkçası.
         Konu Karaman. Ama  Konya Karaman cümlesinde belirtisiz isim tamlaması gibi duran Karaman. Hani şu her  duyduğumuzda on sekizine girdiğini her defasında söylemek zorunda kalan ergenler misali telefondaki sese ayrı bir il olduğumuzu üstüne basa basa  anlatmaya çalıştığımız şehrimiz Karaman. Bu da nereden çıktı şimdi demeyin. Çalıştığım kurum gereği ya bir çok ile telefon etmemiz icap ediyor ya da kapalı zarf içersinde onlarca il yada ilçeden evrak alıyoruz, aldık, alacağız haliyle. Çok ilginçtir her üç konuşmamızdan birinde ya da her dört zarftan birinde tanıdık bir replik çıkıyor karşımıza. ”Karamadan mı dediniz? Haa! Konya KARAMAN tamam” gibilerden cümleler işte.
         Hani yüzlerce düşünürün ve üşenirin Mevlana’yı gün be gün soluyarak bugünlere gelmiş o Yunus kokulu sokaklarda arzı endam ettiği ve bir mühendis edasıyla ağızlarda kemale eren bir türlü ardı arkası kesilmez bildik cümleler yok mu. ”Karaman büyümedi gitti.” “Kardeşim büyük düşünen adam yok bu şehirde.” “Karaman’ın kaderinden midir nedir ben bildim bileli böyle bu şehir.”“Bir fuar alanımız bile yok.” ”Stadyum desen evlere şenlik”. “Aktekke de olmasa meydan yok.” “İsmet paşa Caddesi bari var, ya değilse nerde gezer dolaşırdık.”“Sanayide doğru düzgün usta yok.” “Aradığın parçayı çoğu zaman Konya’da bulursun.” “Ben başkan olsaydım, valinin yerinde olsam, üniversite rektörü ben olacam, şu fabrikatörler yok mu” gibi beylik laflar ve daha neler neler.
         Sahi sanat deyince Karamandan yana aklınıza ilk gelen şeyin ne olduğunu sorsalar ne cevap verirdiniz. Ulusal, uluslararası  ya da  geniş çaplı bir spor  faaliyeti deyince, proje deyince, tanıtım deyince. Velhasıl turizm deyince gözlerinizin önüne gelen somut şeyleri alt alta yazmanızı isteseler kaç cümle ya da kelimeden oluşurdu yazdıklarınız. Daha düne kadar belediye otobüsü kavramının, seksenli yıllarda ecnebi milletlerin otobüslerine öykünüp de yeni otobüslere merhaba diyen büyükşehir belediye başkanlarının araç parkına terk ettiği otobüslere binmekten öteye gitmediği bir şehirde, şehir içi ulaşımın ne demek olduğunu üç sene öncesine kadar sorsalardı kaç değişik cümle çıkardı  ki ağzınızdan. Kimler ne zaman,  biz buranın yabancısıyız kardeş kültür park  neredeydi acep diye yol tarifi isteyecek. Ya da hangi yabancı, şehrin girişine arabasını park edip  falan kongre merkezi  tam olarak nerede üstadım diye seslenecek.
         Lakin ne adres ne de adres soranların halidir mesele. Mesele Karaman’ın yaz gelince mecburiyet caddesinde çoluk çocuk anlamsızca volta atılan , kış gelince nerede ise bütün dükkanları erkenden kapatılan, pazar malzemeleri üstü açık sokaklarda satılan, kapı önlerinde salça kaynatılan şahsına münhasır hali. Kısaca yıllardır hâlâ aynı türkü ile kalkıp aynı türkü ile yatılan Türkiye’nin en büyük köy kokan şehirlerinden biri oluşudur mesele.
Evet bu şehir Türkiye’nin orta yerinde hala mı Konya Karaman yaftasıyla anılmaya devam edecek. Çekirdek yiyenlerin arzı endam ettiği caddeleri ne zaman çekirdek kabuğu bağlamaktan ve o kabuğu yarışırcasına tükürenlerden kurtulacak. Fuar kelimesi sözlüklerden nerede ise kalkıp yerine yeni kelimelerin türediği yirminci yüz yılda kimler ne zaman vay be dedirtecek organizasyonlara ev sahipliği yada söz sahipliği yapacak. Onca Türkçe konuşan topluluk varken Dil Bayramı denen sözüm ona rutin muamelat hangi bir zaman ezberleri bozacak.
        Dünya’nın ve Türkiye’nin dört bir yanında şehirler ve o şehrin fani müdavvimleri her ay  yeni bir yaşam tarzına alışmanın çabası içerisinde iken, Karaman’da  bırakınız ayı, her yıl aynı filmin özetini izliyormuş gibi olmak tek kelime ile harika bir ironi doğrusu.