Ahmet Kural Emniyet Müdürü olan babasının Karaman'a atanmasıyla bir süre Karaman'da ikamet etmiş. Silopi'den Karaman'a gelince bir rahatlık dönemine girdiğini ifade eden Kural'ın kendisini anlattığı o röportaj.

"Ben Hep Popülerdim"

26 yaşında başrol oynamanın biraz şans olduğunu kendiside kabul ediyor.Kızlar çocukluğundan beri ona hayran olduğu için, şimdiki durumunu pek yadırgamıyor aslında.O kadar mütevazi, efendi ve içten ki değişecek gibi de görünmüyor.Sağlam bir ilişkisi ve güzel hayalleri var.İşte "Gazi" dizisiyle yüzüne aşina olduğumuz, en son "Güneşin Oğlu" filminde izlediğimiz

Ahmet Kural...

Bugüne nasıl geldiniz? Zor oldu mu?

Zorlukları oldu ama çokda zorlanmadım.Aklımda lise çağımdan beri oyuncu olmak vardı.Bunun için İstanbul'a gelmem gerektiği bilyordum.Doğru zamanı bekledim.

Oyunculuk sizin için doğru karar mı?

Evet.Zaten bunu bana hep hissettirdiler.Doğru zamanda kamera karşısında bir şeyler yapcaktım, emindim.

Kimler hissettirdi?

Televizyon veya tiyatroyu kendimi hep sahnede hissederek, oyuncuların yerine koyarak izliyordum. "Ben bunları yapabilrim" diyordum.Ablam da oyuncu, provalarını izlediğimde çok etkileniyordum.Konservatuvara girmeyi çok istedim ama olmadı.Selçuk Üniversitesi'nde dört yıl sinema okudum.İstanbula gelip Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne girdim.Eğitimim sırasında hocalrımın desteğiyle Levent Kırca-Oya Başar Tiyatrosu'na başladım.Sürekli perdenin arkasından usta oyuncuları izlerdim.Onlardan çok şey kaptım.O dönemde menajerim Dilek Tözen'le tanıştım.Dilek Tözen, benim için doğru yer ve zamanda, doğru insan oldu.İlk önce"Fikrimin İnce Gülü" dizisindeki rolü aldım.Karakter bıçkın bir delikanlıydı, kendine laf söyletmiyordu ama salağın tekiydi.İlgi çekince iş işi getirdi.Önce "Evimin Erkeği" dizisindeki Kapıcı Reco'yu canlardırdım, sonra "Gazi"de başrol oynadım ve iyi bir senaryoyla kendimi gösterme fırsatı yakaladım.Bazı tiyatro üstatları var, yıllarını vererek bir yerlere geliyor. Bende tam böyle olmadı, ama çok isterdim.

Biraz şanslı mısınız?

İki yılda başrol almak şans.Ama kendimi gösterebildiğime de inanıyorum.Bu konuda gerçekten çok şanslıymışım.

Babanız emekli emniyet müdürüymüş.Çocukluğunuz ne maceralı geçmiştir kim bilir...

Türkiye'nin her bölgesinde yaşadık.Körfez Savaşının başladığı yıllarda babam Şırnak'ın silopi ilçesine atandı.Orada ilkokul üçüncü sınıfa başlayıp beşinci sınıfa kadar okudum.Oradaki zorlukları sık sık hatırlıyorum.

Nasıl zorluklar?

Çatışmaların ortasında kaldık.Evimiz tarandı.İki kez beni kaçırma girişimde bulundular.İhbarlar alındı da kurtuldum.Körfez Savaşı sanki Silopi'de oluyor gibiydi.O dönemde babam bizi zorla Nazilli'ye gönderdi.Ama annem, babamı hiçbir zaman yanlız bırakmadı.Çok kötü günler geçirdik, ben bunlara hep gülerek baktım.Benim yerimde başka biri olsaydı.Çocukluğu çok kötü geçtiği için kafayı sırıymış olabilirdi.

Babanızla ilişkiniz nasıl?

Babamla şimdi arkadaş gibiyiz.Emekliliğinden önce durum farklıydı.Çok fırlama bi adamdım, komiklik yapıp insanları güldürürdüm.Babam asayişten sorumlu emniyet müdürü olduğu için çok sert bi adamdı. 1.90 boy, palabıyıklar falan...Onun yanında korkup hep kasılırdım.Ne zaman ki emekli oldu, o zaman babamı tanımaya başladım.Benden daha komik, esperili, duygusal, harika bir adammış.Beni oyuncu olmam için teşvik etti."Senden oyuncu olur başka bir şey olmaz" diyordu hep.

Şımarık mıydınız?

Yeri geldiği zaman efendi bir adamdım.Babamım tek bir kaş-göz hareketiyle toparlanırdım.Genellikle güldürürdüm insanları.Komik olmayı şımarıklık olarak kabul edersek, evet, şımarıktım.Çok iyi terbiye aldık ama ailemizden

Evde kuralları babanız mı koyardı?

Bizim evimizde kural yoktu ama evde nasıl davranacağımızı iyi bilrdik.Babam"Sofraya gelin" demezdi, ama biz hep birlikte yemek yerdik.Silopi dönemlerinde akşam altıda dışarı çıkıp, bir saat özel timle futbol oynamama izin veriridi mesela.Sonra Karaman'a atanınca, bir rahtlık aldı beni.Karaman'dan Denizli'ye gittik.Ablam Antalya Devlet Tiyatrosu'na atanıncada Antalya'ya taşındık.

En çok özlediğiniz yer neresi?

En güzel çağlarımı orda geçirdiğim için, Denizli.Orası bambaşkaydı, çok sevdiğim arkadaşlarım vardı.Şimdi birkaçı rahmetli oldu.Keşke yaşasalardı da bu günleri beraber görebilseydik.

O yerlerden aklınıza ilk gelen çocukluk sahnesi?

Silopi'de birkaç arkadaş lojmanın bodrum katında gazeteleri yakıp patatesleri közleyecektik.Birden rüzgar esti ve gazetelerin arasından banknot banknot paralar çıktı.93 yıında dört milyon iyi paraydı.Biri paralarını herhalde bodrumda saklıyordu.Sonra parayı sağa sola dağıttık.Eğlenceli bir çocukluğum oldu.Denizli'de babamın arabasını kaçırırdım, makam arabası olduğu için polisler ilk önce selam verir sonra arkamdan koşarlardı.

Emniyet müdürünün oğlu olduğunuz için size özel muamele ediyorlar mıydı?

Bana hep iyi davranıyorlardı.Polislerin kulağımı çektiğide oldu ama babamın adını hiç kullanmadım."Emniyet müdürünün oğluyum" denmez ki, ayıp yani (gülüyor)

Lisede popüler bir tip miydiniz?

Ben hep popüler bir tiptim.Anneme hep şöyle şikayet ederlermiş: "Sema hanım, dersleri çok iyi ama çok haylaz.Ne olacak bu çocuğun durumu?" Reklamlarda Evin Ana diye bir karakter vardı.Onu çok taklit ederdim mesela.Arkadaşlarım Hâlâ o taklidi ister karşılaştığımızda (gülüyor). Kolejdeyken gezmek için okulun minibüsünü kaçırmıştık mesela, sonra 13 kişi birden okuldan atıldık.Benim fikrimdi (gülüyor).

Babanızın işi kolay değilmiş!

Babamın bir bakışı yeterdi.Ne yapacağımı hemen anlardım.18 yaşıma kadar bazı şeyler kısıtlıydı.Çok iyi araba kullanırdım ama babam arabasını vermezdi.İçki içmezdim ama sigaraya erken başladım.18 yaşıma girince "Şimdi ne istersen yap.Hayat senin.Ehliyetini al, araba senin.İçkiyi, sigarayı fazla kaçırma!." dedi

Kızlar şimdiki gibi size hayranmıydı?

Biraz öyle.O tipime nasıl hayran oluyolardı bilmiyorum.Lise fotoğraflarıma bakıyorum şimdi, şaçlarımn yanları kazılı, tepede saçlar...Bembeyaz bir tip.Yüzde hiç sakal yok.Böyle nasıl popüler olmuşum bilmiyorum.

Tiyatroya devam etmeyip dizi oyunculuğuna geçişinizde de popüler olma isteği etkili oldu mu?

Popüler olmak bir yana, benim yapmak istediğim iş buydu.Ben tiyatroda da oynadım ama kamera önünde olmak daha farklı, daha güzel.Tiyatro, dizi oyunculuğuna göre çok daha zor.Tiyatro yapmayı hâlâ çok istiyorum.Arkadaşlarla bir tiyatro kurmayı planlıyoruz.

Dizilerde daha çok para var, değil mi?

Tabii ki.Bunu kimse inkar edemez.İstanbul'da yaşayanlar için para çok daha önemli.İyi paraya çalıştığınız zaman hayat kolaylaşıyor.Ama benim hayalimde dizi oyunculuğu olduğu için televizyona geçtim.

Oyunculuğunuzda neleri eleştiriyorsunuz? Mesela, mimiklerinizi çok kullandığınızı düşünüyor musunuz?

Evet, mimiklerimi çok kullanıyorum.Hatta bana biri "mimik canavarı" demiş.Artık mimikleri iyi yapıyor anlamında mı söylemiş, yoksa mimikleri öldürüyor anlamındamı, bilmiyorum.Gözlerimle anlatmayı seviyorum.Alnımı çok kırıştırıyorum.Çok göze batmıyor, ama "Yüzümü böyle buruşturmasaydım" dediğim oluyor.

"Gazi" dizisindeki bıçkın delikanlı karakteri üzerinize yapışacak mı sizce?

Sanmıyorum, çünkü ondan önce kapıcı rolünü oynadım."Gazi" kariyerimi olumlu yönde etkileyebilir ama ben farklı karakterler oynamak istiyorum.Bir karakterin devam etmesini istemiyorum.

Diziler sizce yeni bri jön kazandı mı?

Yok canım (gülüyor)! Ama bana jönlüğü yakıştırmalarını isterim.Bir diziyle de "Jön oldum" demem.Yolun başındayım.Aynı kulvarda birçok oyuncu var, ama ben kendimi onlardan bir adım önde görüyorum, çünkü ben komedi de oynadım.Çok yönlü bir oyuncu olmaya çalışıyorum.İnsanlar bana komik karakterleri yakıştırmayabilirler, ama ben hepsini yapmak istiyorum.

"Güneşin Oğlu" filmiyle yollarınız nasıl kesişti?

"Gazi" dizisinin son bölümlerinde Onur Ünlü'yle çalıştık. Beni çağırdı, "Bir senaryo yazdım, hemen çekeceğiz.Sana da rol yazdım" dedi.Filmde de "Ahmet" karakterindeyim.Doğrudan beni düşünerek yazmı.Filmde Haluk Bilginer, Özgü Namal, Hümeyra, Bülent Emin Yarar, Köksal Engür, Tansu Biçer var.Yıllarını oyunculuğa vermiş bu kadar ismin arasında olmak çok keyifliydi.Usat oyuncuları izlemek, aynı sahneyi paylaşmak oyunculuk anlamında büyük bir ders oldu.Onlardan set adabını öğrendim.Başkalarına davranışlarını gördüm.Aradaki mesafeyi ve ağırlıklarını çok iyi ortaya koyabiliyorlar.

"Güneşin Oğlu" bir mucizeden yola çıkıyor.Sizin hayatınızda mucizelere yer var mı?

İnsanın kendi hayatını çizdiğine inanıyorum.Davranışlarımızın yarını etkilediğini düşünüyorum.İnsan tabii ki ister mucizelerin olmasını.İnsanlar mucizelerle yaşar, ama ben öyle "İlla ki olsun" demiyorum.İçimden geçen çoğu şey oluyor."Allah'tan başka şey isteseymişim"diyorum.Gönül kapısı açık derler ya, öyle şeyler başıma sık geliyor.Mucize buysa, hayatımda mucizeler gerçekleşiyor.

Seksi, çapkın bir kızı canlandıran Özgü Namal'la birlikte oynamak nasıldı?

Bir radyo programına katıldığımda en çok çalışmak istediğim kadın oyuncuya sormuşlardı, Özgü Namal demiştim.Gönülden istediğiniz zaman oluyor işte.Özgü Namal'ı televizyonda görünce "Çok mu havalı?" diye merak ediyor insan.Ama ilk akla anda yıllardır birbirinizi tanıyormuşsunuz gibi sıcak davranıyor.Onunla yine çalışmak isterim.

Kısa Kısa

En sevdiği yemek annesinin tas kebabı ve kuru patlıcan dolması.Kendisi sadece bezelyeli tavuk yemeği yapmayı biliyor.

Bilgisayarda savaş oyunlarıyla vakit geçiriyor.Arkadaşlarıyla batak, okey ve bilardo oynuyor.

Beşiktaşlı.En sevdiği sporlarsa futbol, su kayağı ve jet-ski

Votka içmekten hoşlanıyor ve Cihangir'de oturduğu için sık sık Asmalımescit'teki Montre'ye kafa dinlemeye gidiyor.

En sevdiği koku Costume National.

En beğendiği film "Scarface".

En sık telefonla aradığı kişi annesi.

Türkiye'nin değişik bölgelerindeki 11 farklı okulda okumuş.Türkiye'de yaşadığı tüm şehirleri İstanbul'da bulabildiği için İstanbul'u çok seviyor
KAYNAK; http://www.oyuncularsitesi.com/forum/ahmet-kural-roportajlari-t40218.0.html