AND İÇELİM Mİ?
İbn Haldun “ Coğrafya Kaderdir” derken şahıslardan ve şahısların devletlere ya da tam tersi devletlerin şahıslara olan etkilerinden söz etmiş olabilir. Bugün Suriye’de yaşanılanlar gibi… Orta Doğu’da doğmak ve yaşamak daha doğrusu yaşayamamak ne acı bir kaderdir.

Ben daha geriye gideceğim! Orta Asya’dan Anadolu’ya akan nehirden söz etmek istiyorum! Türk Devletleri’nden Türk İslam Devlerin’e, Ötüken’den Hazar’a, İsfehan’dan Mardin’e, Selçuklular’dan Osmanlı’ya, Çanakkal2den 15 Temmuz’a akan bu nehirde ilerleyen biz değil miyiz? 

Dün biz vardık ve bir devlet idik, bugün varız bir devletiz, yarında Varolcağız ve tek bir devletin çatısı altında yaşayacağız. 

Nasıl ki dün kahramandık, savaştık, mücadele ettik bugün de hainlere aynı cesaretle yüz çevirdik…

Coğrafya bizim de kaderimiz değil mi? Birlik olup bayrak salladığımız, toprağına, havasına, suyuna, dağına, taşına sahip çıktığımız bu sevda ne güzel bir kaderdir.
Peki bir düşünelim bu topraklarda Fatih Sultan Mehmet’in ihtişamını övgüyle anlattım diye nasıl gerici olurum? Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılâplarına saygı ve kurtuluş destanına minnet duydum diye nasıl dinsiz ilan edilirim? Bayrağımı bağrıma basıp vatan için sevda nidaları attığımda nasıl ırkçı olurum? 

Olunmaz!
Ne ırkçı ne dinsiz ne gerici olunur. Milletler ve devletler birbirine sahip çıktığı kadar yaşar, yaşadığı kadar sahip çıkar. Dün de bugün de sahip çıktık yarın da sahip çıkacağımıza and içelim mi!