14 yüzyılda Edirne’de doğan ve dünya üzerinde doğduğu şehrin ismini taşıyan tek kadim zanaat olan ‘Edirnekari’ günümüzde de yaşatılmaya çalışılıyor. Edirne’de, kurduğu atölyesi ile tek olma özelliği taşıyan Edirnekari ustası Halil Teksöz, kadim sanatın gelişmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini söylüyor.

UNESCO tarafından koruma altına alınan ve Kültürel Miras Envanteri’nde de yer alan dünya üzerinde doğduğu şehrin ismini taşıyan tek sanat olma özelliği bulunan kadim sanat Edirnekari, doğduğu şehir hayat bulmaya devam ediyor. Osmanlı’da padişahlara ve sultanlara da hediye olarak verilen el emeği göz nuru Edirnekari eserleri, günümüzde de özel hediyeler sınıfında başı çekmeye devam ediyor.

“14 yüzyıldan günümüze yansımaya devam ediyor”

Edirne’nin tek ‘Edirnekari’ ustası olan 53 yaşındaki zanaatkâr Halil Teksöz, “25 yıldır marangozluk yapıyorum ve son 7 yıldır da Edirnekari yapmaya devam ediyorum. Edirnekari, 14 yüzyıldan bugüne Edirne’ye özgü ahşap işleme sanatıdır. Ahşap işleme sanatı, oymayla beraber ayrıca ‘bezeme’ dediğimiz boya işçiliği ile birlikte yapılmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Sadece Balkan coğrafyasındaki ağaçlarla yapılabiliyor"

Teksöz, Edirnekari’nin Balkan ve Trakya coğrafyasında yetişen ağaçlarla yapılabildiğini hatırlatarak, “Balkanlara özgü ağaçlar kullanılır. Bunlar çam, kayın, ıhlamur, meşe ve dut ağacından yapılır. Geçmiş yüzyıllarda Edirne’de taş yok, ahşap çok. Hatta bu konuda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bir ifadesi var, ‘Edirne’den diyor sincap meşe ağacına bindi mi, İstanbul’da iner’. Yani Taş işçiliği olan bir il değilmiş. Tabi Edirne, Avrupa’nın son toprağı, kültür burada çok gelişmiş. Ticaret merkezi olmuş, saraylar kurulmuş, burada tabi zenginlik var, zenginliğin olduğu yerde de sanat olur. Ahşap işçiliği bu şekilde doğmuş ve desenlenmeye başlamış. Edirnekari” şeklinde konuştu.

“Dünyada adını doğduğu şehirden alan tek sanat”

Edirnekari sanatının UNESCO tarafından da koruma altında olduğunu ve kültürel miras envanterinde yer aldığını anlatan Teksöz, “Doğduğu şehirden ilk defa ismini alan bir sanat bu, dünyada böyle bir sanat yok. Şehrin ismini taşıyor. Şehrin özelliklerini taşıyor. Şehrin motiflerini taşıyor. Edirne’ye özgü çiçekleri ve meyvaları taşıyor. Edirnekari şuanda evrensel bir sanattır. Edirne’de tek atölyeyiz. Atölyelerin artması için uğraşıyoruz, öğrenciler yetiştirmeye çalışıyoruz” dedi.

“Balkan geleneklerinin olmazsa olmazları arasında yer alıyordu”

Edirnekari ustası Teksöz, Edirnekari’nin geçmiş yüzyıllarda önemini bir örnekle anlatarak, şunları kaydetti:

“Balkanlar’da eski bir gelenek vardır. Genç kızlar sandıkları ve sandıklarının içindeki çeyizleri ile övünürdü. Kız tarafının zenginliği sandığın üstündeki işleme belli eder. Tabi talikaya yüklenen sandık, şehrin, kasabanın veya köyün merkezinden geçerken sandığın işçiliğine bakılır. Sandığın işçiliği güzelse kızın zenginliği anlatır. Ailesinin varlığını anlatır. Bu şekilde bir gelenek vardır. Bu gelenek yüzyıllardır sürdürülmüştür ancak son yüzyılda bu gelenek artık tamamen azalmıştır. Biz yavaş yavaş bu geleneği yerine getirmeye çalışıyoruz. Daha küçüklerini yapmaya başladık.”

Edirnekari ustası Halil Teksöz’ün öğrencilerinden Meltem İnan da, Edirnekari’nin yapımı sırasında ruhu dinlendiren ve rahatlatan bir özelliği olduğunu belirterek, “Zihninizi boşaltıyor, gerçekten yapımı sırasında hiçbir şey düşünmüyorsunuz” dedi.