AK Parti Malatya Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Ömer Faruk Öz, “Bu devlete ihanet edecek yapı kimden ve nerden gelirse gelsin, hangi ülke tarafından beslenirse beslensin bu yapılara da müsaade etmemek lazım” dedi.

AK Parti Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz, Kanal A’da canlı yayınlanan Özlem Özcan’ın sunduğu Sosyal Bilgiler programına konuk oldu.

Ana muhalefet partisi CHP’yi eleştiren Öz, “Ne yazık ki; muhalefetin bu konudaki tavrı farklı, hatta şöyle bir şey var. Muhalefet bu konuya tepki koyuyor sanki ilelebet iktidara gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor. Bugün biz iktidarız, bakın 7,8 ay sonra tekrar seçim var, milletin önüne tekrar gideceğiz belki siz iktidar olursunuz. Bir siyasi parti iktidara talip değilse, ilk yaklaşan seçimde iktidara gelmeyi düşünmüyorsa, onu bu halkın sorgulaması lazım. Bakın seçim var, gelin iç tüzüğü değiştirelim, şöyle bir madde koyalım, 25. Dönemden itibaren uygulanmak üzere diyelim. Tavırları baştan iktidara talip olmadıklarının göstergesi. Neymiş iktidara fazla söz hakkı veriliyormuş. Hayır, bugün biziz belki yarın siz iktidar olursunuz. Ama iktidar niçin vardır? Başta bu milletin taleplerini yerine getirmek için vardır. Sen iktidara engel olmuyorsun, milletin talep ettiği yasal düzenlemeleri geciktirerek veya yaptırmayarak millete engel oluyorsun. Dolayısıyla zararı bu milletin ta kendisi çekiyor. İç tüzükle ilgili şöyle bir gelişme de olacak, malum yeni bakanlıklar kuruldu. Bu bakanlıkların isimleriyle paralel bir şekilde meclisteki ihtisas komisyonlarının da isimlerinin yeniden düzenlenmesi söz konusu. Bir de meclisin çalışma saatleri hakikaten yeterli gelmiyor. Eski iç tüzükte 15.00-19.00 arası, bunu danışma önerileriyle uzatıyoruz. Ama bunu iç tüzükle belli bir düzeye getirmek istiyoruz. Ama ben şunu arzu ediyorum. İnşallah önümüzdeki süreçte muhalefet partilerinin de katkılarıyla ön yargılardan uzak bu milletin talepleri noktasındaki yasaların yerine getirilmesi ve denetim faaliyetlerinin daha etkin bir şekilde yerine getirilmesi noktasında muhalefet partilerinin de bize katkı vermesini canı gönülden bekliyoruz. Eğer iktidara taliplerse kendilerinin de ön koşulsuz destek vermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

EMİNE ÜLKER TARHAN’IN İSTİFASI

CHP’li Emine Ülker Tarhan’ın istifasına ilişkin bir soruyu ise “CHP’nin kendi iç meselesi” diye cevaplayan Öz, şöyle devam etti:

“CHP maalesef bir politika ortaya koyamıyor, iktidarı eleştirmekten öteye gidemiyor. İktidarın ekonomisini eleştiriyorlar; öneri, yok. İktidarın çözüm süreci ile ilgili çalışmalarını eleştiriyorlar, terör bitsin mi? Bitsin. Öneri, yok. Dış politikayla ilgili hükümetin yaptıklarını eleştiriyorlar, peki doğrusu ne? Sen söyle, doğrusu yok. Dolayısıyla böyle bir CHP ile karşı karşıyayız. CHP ciddi bir kimlik bunalımı yaşıyor. Ben bir an önce CHP’nin kimlik bunalımından kurtulup, kendi seçmeninin talebine kulak verecek şekilde yapılanmasını arzu ederim. Memleket için de gerekiyor. Çünkü ana muhalefet bu ülke için demokrasinin olmazsa olmazıdır. Ülke meselelerinden habersiz, kayıtsız, sadece iktidarı eleştiren bir yapıdan çıkıp ortaya bir şey koyan bir yapıya kavuşmasını arzu ediyoruz. Ama görünen o ki; yaklaşan seçimler öncesi CHP yine kendi meseleleriyle uğraşmaktan, ülke meseleleriyle ilgili ortaya bir şey koyamayacaklar.”

HDP’NİN 1 KASIM ÇAĞRISI VE SOKAK OLAYLARI

Ekim ayının ilk haftası Kobani protestoları neticesinde yaşananlara ve 1 Kasım için tekrar eylem yapma çağrısına ilişkin soruya cevaben ise Öz, şu açıklamalarda bulundu:

“Şimdi şuna bakmak lazım. Bu HDP niye kuruldu. HDP niye siyaset yapıyor. HDP bir bölge partisi, ülke partisi olma noktasında bir gayretleri yok. Cumhurbaşkanlığı seçimi noktasında bir açılım yapmaya kalkıştılar. Bizler de onu takdir ettik, hakikaten HDP’nin bu Türkiye partisi olma adına gayretleri, Türkiye adına demokrasimiz adına umut verici. Ama HDP’nin ve daha önceki partilerin ana kuruluş gayesi; güneydoğu, terör ya da Kürt meselesi konusunda ortaya bir şey koymak. Şimdi bakıyoruz Kürt meselesi olduğu için ortaya çıktığını ifade eden ve bunun için siyaset yaptığını söyleyen bu partiye, yöneticilerine diyorum ki; yani Adalet ve Kalkınma Partisinden önce bu ülkede hakikaten faili meçhuller vardı. İnsan hakları konusunda o bölgede ok ciddi bir sıkıntı vardı. Kürdüm demeye bile insanlar çekinebiliyordu. O bölge, devletin imkanlarından hizmetlerinden hakikaten mahrumdu, yeteri kadar istifade edemiyordu. Şimdi tüm okullarda seçmeli bir şekilde Kürtçe ders olarak alınabiliyor. Özel okullar açılabiliyor. Kürtlerin diğerlerinden ayrı gasp edilmiş hiçbir hakkı yok. AK Parti döneminde inkar ve asimilasyona son verildi. Buna rağmen halen şuanda halkı hak arama noktasına sokağa döküyorlarsa, onlara oy veren seçmenlere diyorum ki; lütfen kendinizi toparlayın. AK Parti sizin sorunlarınızı çözme noktasında siyaseten risk alarak bu işe başladı. Ama sizin sorunlarınızdan nemalanan bir HDP var. Sorunlarınızı istismar eden bir HDP var. Lütfen HDP’ye oy veren bu seçmen HDP’ye tavırlarını koysunlar. Çözüm süreciyle bu ülkede 76.5 milyon insanın gurur duyduğu bir Türkiye yaratmaya çalışıyoruz. Bu konuda siyasi bir risk alan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ve yine Başbakanımızın çabaları ortadayken bu noktada HDP’nin yaklaşımları kesinlikle samimi değil. Bunların gayesi Kürt Sorunun çözümü değil, sorunu istismar ederek bu ülkede kardeşkanı dökülmesini arzu ediyorlar. Kürt kardeşlerimin bunlara kulak vermeyecekleri aklıselimle hareket edecekleri kanaatindeyim. Çünkü geçtiğimiz günlerde ekimin ilk haftalarında yine Demirtaş’ın talebiyle sokağa dökülen halk ve yine bu çerçevede 40 kişi hayatını kaybetti. Bu kırk kişi kimdi? Bunlar Kürt kardeşlerimizdi. Kimin dükkanları yandı? Kürt kardeşlerimin yandı. Kimin okulları yandı? Kürt kardeşlerimin eğitim gördüğü okullar yandı. Kürt kardeşlerimin hizmet aldığı belediyeler yandı. Hiç kusura bakmasınlar bunlar bu işi istismar ediyorlar. Devletin gücünü de istismar etmesinler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kamu düzenini sağlama noktasında gerekli önlemleri alacaktır. Hak ve özgürlükler, sonuna kadar evet. Ama hak ve özgürlükler, bir başkasının dükkanına taş atmaksa bir başkasını 3. kattan aşağı atmaksa bu hak ve özgürlük değildir. Birinin hak ve özgürlüğü diğerinin hak ve özgürlüğüne müdahale edene kadardır.”

MGK TOPLANTISI VE PARALEL YAPI

“BU YAPILANMA HEM GAYRİ HUKUKİ, HEM GAYRİ AHLAKİ HEM DE GAYRİ MİLLİ”

Ömer Faruk Öz, son yapılan Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı ve Paralel yapıya ilişkin ise şu açıklamalarda bulundu:

“Paralel yapıya biz daha önce ne diyorduk, cemaat diyorduk, hizmet diyorduk, bunların içinde belki samimi bir şekilde hizmet eden eğitim faaliyeti yürüten yüz binler mevcut. Bunların bu hizmetleri yerine getirmesi noktasında bir sıkıntı yok. Hizmet noktasında bunlar en büyük kazanımları AK parti döneminde elde ettiler ama şuan da paralel yapıdan kasıt bu örgütün tabanı değil, üst kademelerdir. Bu alt kademelerdeki samimi kardeşlerimize belki bizim de bu üst kademelerdekilerin nasıl bir iş içinde olduklarını anlatmamız gerekiyor. Örgütün tepesindekilerin yaptıklarının bu ülkenin menfaatine olmadıklarını artık bu ülkede herkes biliyor. Bunların derdi iyi bir nesil yetiştirmek veya Türkiye’yi uluslararası arenada iyi tanıtmak değil. Bu ülkede devlet kurum ve kuruluşlarına sirayet ederek, çalıştıkları süre içinde yetkilerini anayasa ve yasalardan almaları gerekirken değişik yerlerden talimat alarak bu ülkede gizli bir oluşum içine girmişler. Bu da hiçbir ülkenin hiçbir devletin benimseyeceği bir şey değildir. Bu yapılanma hem gayri hukuki, hem gayri ahlaki hem de gayri milli. Bir bakıyorsunuz bu ülkenin Başbakanının, Bakanının veya işadamlarının, siyasetçilerinin bürokratlarının konuşmalarını yabancı ülkelerin istihbaratlarına servis etmişler. Bir insanın imanını bilemem ama bir insanın söylem ve eyleminin bu ülkenin menfaatine mi değil mi olduğunu tespit etmek mümkün. Bu paralel yapının beyin mekanizmasının kime hizmet ettiği meçhuldür. AK Parti hükümetleri bu ülkede tüm kesimlerin hak ve özgürlüklerinin verildiği bir hükümet oldu. Paralel yapı tarafından yapılanlar kesinlikle vatana ihanetle eşdeğerdir.”

Paralel yapının çözüm sürecinin sekteye uğraması için provakatif faaliyetler içinde bulunmasını da değerlendiren Öz, devamında şu açıklamalarda bulundu:

“Bunların milli olmadığını bu ülkeyi bir yerlere servis etmek için faaliyette bulunduklarını söylemek istiyorum. Bu paralel yapının gerek basın organları gerekse STK’ları ya da yazar ve çizerlerinin söylem ve eylemleri kesinlikle ve kesinlikle bu ülkedeki ekonomik istikrarı bozmak ve bu ülkenin uluslararası arenada itibarını yok etmek için özel bir çaba içinde olduklarını ne yazık ki görmekteyiz. Dolayısıyla böyle bir ortama müsaade etmek kesinlikle mümkün değil. Kimsenin inandığı değerler noktasında faaliyet yapmasına engel yoktur ama bu devlete ihanet edecek yapı kimden ve nerden gelirse gelsin, hangi ülke tarafından beslenirse beslensin bu yapılara da müsaade etmemek lazım.”

ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER

Sosyal medya üzerinden atanamayan öğretmenlerin sıkıntılarını iletmeleri üzerine de açıklamalarda bulunan Öz, “Şuan görev yapan öğretmenlerin yüzde 60’ı 12 yıllık AK Parti döneminde atanmıştır. Bunun bir kere yerini tespit etmek lazım. Bu demek değil ki öğretmenlerimiz artık atanmayacak, okullarımızın ihtiyacı olduğu ölçüde öğretmenlerimiz atanmaya devam edecek. Ve bu sene yasal düzenleme yaptık 40 bin öğretmen tarihinde olmayan bir düzeyde atanıyor. Herkesin atanmasını istiyoruz ama bu ülkenin de gerçekleri var, her üniversite bitirenin devlette istihdam edilmesi maalesef mümkün olmuyor. Öğretmen kardeşlerimiz devleti takip etsinler ama özel sektörde veya kendi gayretleriyle başka alanlarda çaba içerisinde olsunlar, kendilerini her alanda geliştirsinler” dedi.

EN ÇOK ZİYARETÇİSİ GELEN BENDİM

TBMM’nin günlük ziyaretçilerine ilişkin soruya ise Öz, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Artık teknoloji gelişti. Vatandaşımız 24 saat istediği şekilde taleplerini iletebiliyorlar. Fakat bunun haricinde seçmenlerimiz, 81 ilimizden gelen seçmenimiz, taleplerini iletmek için meclisi ziyaret ediyorlar. Mecliste Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı da bana bağlı olduğu için söylüyorum bazen 6-8 bin kişinin ziyaret ettiği günler oluyor. Milletin meclisine milletin gelmesinden tabii bir şey yoktur. Ama bizim arzumuz şu, milletin sorunlarının yerinde çözülmesi. Ziyaret için meclise gelmesi onları ağırlamamız, yemek ikram etmemiz bizim için bir iftihar vesilesi oluyor ama önemli olan sorunlar çözülmüş bir şekilde gezme, görme amaçlı gelinmesi daha tabiidir. Bu dönem bakmadım ama geçmiş dönem en çok ziyaretçisi gelen milletvekili bendim. Bu dönem de ilk sıralarda olduğumuzu tahmin ediyorum. Bu konuda da iftihar ediyorum, inşallah bizi seçen milletimize laik oluruz, dertlerine çözüm bulma noktasında gayret sarf ederiz. Çünkü bizler milletin emanetini taşıyoruz. Bize bu görevi nasip eden rabbimizin rızasını seçmenimizin de duasını alacak işlerle vaktimizi geçirmeye devam ediyoruz. Başta Malatya’mız olarak ülkemizin sorunları için gayret vermeye çalıştık.”