Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Kumbur, soba zehirlenmeleri ve hava kirliliği yaşanmaması için soba yakma tekniklerine uyulması, kaliteli yakıt kullanılması, bacaların düzenli olarak temizlenmesi ve gaz sızdırmazlığının kontrol edilmesi konusunda vatandaşları uyardı.

Prof. Dr. Kumbur, İHA’ya yaptığı açıklamada, soba zehirlenmeleri ve hava kirliliği yaşanmaması için yapılması gerekenlere dikkat çekti. Kış aylarına girdiğimiz bu günlerde soba ve kaloriferlerde kullanılan kalitesiz yakıtlar, soba ve kalorifer yakma tekniklerinin iyi bilinmemesi ve baca temizliğinin iyi yapılmaması nedeniyle hava kirliliğinin daha da arttığına işaret eden Kumbur, ayrıca soba zehirlenmeleri ve ısınma maliyetlerinde de artış yaşandığını kaydetti. Özellikle Mersin ve Tarsus ilçesi kent merkezlerinde kış aylarında hava kirliliği sorununun daha da arttığını belirten Kumbur, “Soba zehirlenmeleri ve hava kirliliği yaşanmaması için soba yakma tekniklerine uyulması, evlerde ve iş yerlerinde pencere ve kapıların hava izolasyonlarının iyi yapılması, kaliteli yakıt kullanılması, bacaların düzenli olarak temizlenmesi, soba bağlantı elemanları ve borularının sık aralıklarla temizliği ve gaz sızdırmazlığı kontrol edilmelidir” dedi.

“ÖLÜMLER KÖMÜRÜN DOĞRU YAKILMAMASINDAN KAYNAKLANIYOR”

Kömür kullanan vatandaşlara önemli uyarılarda bulunan Kumbur, can kaybını önlemek, enerji tasarrufu sağlamak ve çevreyi kirletmemek için kömürün doğru yakılması gerektiğini kaydetti. Kumbur, “Ölümler, düşük kaliteli kömürden olmamakta, sobalarda kömürün kurallarına uygun yakılmamasından meydana gelmektedir. Kurallarına uygun yakılmayan sobada kaliteli veya kalitesiz hangi kömür yakılırsa yakılsın zehirlenme olabilir” ifadelerini kullandı.

Sobada kömür yakılırken özellikle can ve mal kaybını önlemek için üç konuya dikkat edilmesinin şart olduğunu bildiren Kumbur, bunları şöyle sıraladı: “Kaliteli yakıt seçmek, sobayı üstten yakmak ve sobanın hava alıcı kapaklarının kapatılmaması gerekir. TSE belgeli sobalar önerilen yere kurulmalıdır. Kömüre göre yakma sistemi/soba seçilmelidir. Üstten yakılan sobalar, yaklaşık yüzde 20 yakıt tasarrufu sağlar, çevreye daha az zarar verir. Alta kömür, üste çıra ve benzeri koyularak yanma zehirlenme riskini en aza indirir. Yanmakta olan sobaya üstten kömür ilave edilirse alttaki ateşin etkisi ile ilave edilen kömür bünyesindeki yanabilir gazlar yanmadan baca ile çevreye verilir. Soba üst bölümünde tam yanma gerçekleşmeden alt ve üst hava alma kapakları kapatılırsa kömürün tutuşma süresi uzayacağından, yanmadan çıkan ve zehirlenmede etken olan karbonmonoksit gazı miktarı artacaktır.”

Baca ve borularla ilgili alınması gereken önlemler konusunda da bilgi veren Kumbur, şunları kaydetti: “Soba boruları mümkün olduğunca kısa ve düşey doğrultuda olmalıdır. Yatay borular bacaya hafif bir eğimle döşenmelidir. Bacalar yılda en az iki kez temizlenmelidir, tıkanma ve sızma olasılığını azaltmak için fazla dirsek ve borudan kaçınılmalıdır. Baca çatıdan uygun yüksekte, rüzgardan fazla etkilenmeyecek şekilde iyi çekişli olmalıdır. Soba ve kaloriferlerin nefes boruları olan bacaların belirli aralıklarla (mümkünse ayda bir), soba borularının da iki ayda bir kez temizlenmesi gerekir. Baca yangınının sebebi, bacaların temizlenmemesi, çatlak ve sıvasız olmasıdır.”

Kömür kalitesini uzun süre muhafaza edebilmek için depoda havalandırma penceresi olması ve devamlı açık tutulması gerektiğini de dile getiren Kumbur, kömür kuru olması ve üzerine su dökülmesinin önlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Eski kömürün yeni kömürle karıştırılmaması uyarısında da bulunan Kumbur, “Yığın yüksekliği 1 metre ve eni 5 metreyi geçmemelidir, aksi takdirde kömür kendiliğinden kızışarak için için yanabilir” dedi.

Zehirlenme olduğu zaman hemen bir sağlık kurumuna gidilmesi gerektiğini de aktaran Kumbur, şöyle devam etti: “Zehirlenme olduğu zaman yoğurt, sarımsak gibi yiyecekler verilmesi çok yanlıştır. Çünkü zehirlenme midede değil, solumun yolu ile ilgilidir. Zehirlenen kişi açık havaya çıkarılmalı ve acilen oksijen verilmelidir. En kısa zamanda teşekküllü bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.”