TEMA Vakfı, panele katılan akademisyenler ve uzmanların erozyon, su, iklim değişikliği ve kuraklıkla ilgili araştırmalarını ve görüşlerini kapsayan bir sonuç bildirgesi yayınladı. Yayınlanan bildirgeye göre “Marmaris sel ve taşkın riski yüksek bir kent. Marmaris’te topoğrafik yapısı nedeniyle cephe yağışlarının yanı sıra Rize ve Antalya’daki gibi orografik yağışlar da görülüyor. İkliminin sıcak ve nemli olması, yağış rejimlerinde görülen değişmeler ve topoğrafik yapısı nedeniyle Marmaris’in, her zaman sel ve taşkın olaylarının gerçekleşme olasılığının yüksek bir kent olduğu anlaşılıyor. Marmaris’te 1997-2013 yılları maksimum yağış verileri maksimum yağış miktarlarında bir artış trendi olduğunu gösteriyor” denildi.

Marmaris gibi deniz ve ormanın birlikte olduğu bölgelerde 1 hektar sahil ekosistemi ile orman ekosisteminin ortaklaşa yarattığı ekosistem hizmetlerinin değerinin ortalama 5 Amerikan Doları’nı aştığı açıklandı. Kıyı uzunluğunun 645 km, orman varlığının 116 bin 529 hektar olduğu Marmaris’te sadece 200-300 metrelik sahil alanı dahil edildiğinde sahil ve orman ekosistemlerin ürettiği hizmetlerin Marmaris ekonomisinden daha fazla olduğu belirtilen açıklamada, “Marmaris ormanlarında estetik, turizm, bal ve temiz su üretimi, taşkın ve erozyon kontrolü, habitat ve biyolojik çeşitliliği koruma öne çıkan ekolojik hizmetlerdir. Bu hizmetler temelinde Marmaris ormanlarının yüzde 68’i çevresel düzenleme, destekleme hizmetlerini yerine getirmek üzere yönetilirken, yüzde 14’ü kültürel hizmetler yüzde 16’sı da tedarik hizmetleri gerçekleştirmek üzere yönetiliyor. Marmaris ormanlarının yönetiminde sürdürülebilir yönetim ilkeleri esas alınıyor” denildi.

EN BÜYÜK RİSK ORMAN YANGINLARI

Ormanların ekosistem hizmetlerini yerine getirebilmesinde Marmaris için en büyük risk orman yangınları olduğu açıklanırken, “Büyük orman yangınlarının yüzde 100’ünün insan kaynaklı olduğu Marmaris’te yaşanan büyük yangınlar sonucu ormanlarının ekolojik hizmetleri yerine getirme işlevi kesintiye uğruyor. Marmaris Milli Park içinde bulunan dünyanın ender kentlerinden biri. Orman ve denizle bütünleşmiş doğal estetik işlevin yanı sıra 724 bitki, 213 böcek türü, 35 balık türü, 21 memeli türü, 29 sürüngen türü, 112 kuş türü ile Marmaris Milli Parkı zengin tür çeşitliliğine sahip. Milli Park’lar mutlak koruma alanı, Hassas Koruma Bölgesi, Sürdürülebilir Kullanım Bölgesi ve Kontrollü Kullanım Bölgesi olmak farklı koruma ve kullanma statülerindedir. Doğal güzellikle, ormanlarda ve denizlerde biyolojik çeşitliliğinin sürdürülebilirliği koruma-kullanma dengesinin kurulması ile sağlanabilir. Ekolojik süreçleri ve etkileşimleri dikkate alınmadan yapılan ve yapılacak turizm vb yatırımlar doğal ekosistemlerin, buna bağlı olarak da Marmaris doğal ekosistemlerinin zarar görmesini doğuracak. Nitekim Marmaris körfezinin ekosisteminde kritik önemi olan poseidon çayırlarının azalmasına ve diğer çevresel etkilere bağlı olarak Marmaris Körfez’inde sudaki oksijen miktarının kritik seviyeye düştüğü, balık türü sayısında yarıya yakın azaldığı, tüm bunların ekosistemin taşıma kapasitesinin üstünde kullanma olduğunu işaret ediyor”

SICAKLIK ARTIŞI İLE SAĞANAK YAĞIŞLARIN SAYISI VE ŞİDDETİ DE ARTIYOR

Nüfus artışı, fosil yakıt kullanımlarındaki artış ve ormansızlaşma, atmosferdeki karbondioksit birikiminin artışındaki en önemli etkenler olduğu belirtilen açıklamada, “Bugün, atmosfere salınan karbondioksit miktarı 1900’lü yılların başındaki orana kıyasla on kat artmış, buna bağlı olarak dünyada ortalama sıcaklık yaklaşık olarak 1oC yükseldi. Küresel ısınmadaki bu artış ile birlikte büyük bir bölümünde Akdeniz İkliminin hakim olduğu ülkemiz Akdeniz Çölleşmesi olarak nitelendirilen çölleşme tehdidi ile karşı karşıya. Yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlı olarak tarif edilen Akdeniz iklimi yaşanan bölgelerde kış ve sonbahar yağışlarının azaldığı, yaz yağışlarının arttığı dikkat çekiyor. Sıcaklık ile havadaki nem miktarı da yükseldiğinden, bunun sonucu sağanak yağışların sayısı ve şiddeti artıyor”

TAŞKIN TEHLİKESİ

“Marmaris topoğrafik yapısı maksimum yağış miktarlarında görülen tedrici artışlar ile sel ve taşkın riskinin yüksek olduğu bir yerleşim yeridir. Kente bakan yağış havzalarının yüzde 65’i orman, %33’ü yerleşim olmasına rağmen ormanlar yaşanan yangınlar sonucu potansiyel hidrolojik işlevini yerine getirmekten uzaklaşmıştır. Marmaris kentine bakan havzalarda ormanların sadece yüzde 12’si normal kapalılıktadır. Yerleşim alanlarında ise akışa geçen miktar toplam yağışın yüzde 98’idir. Toprak derinliğinin 50 cm’yi geçtiği alanlar tümüyle yerleşim alanıdır. Ormanlar ise toprak derinliği 0-50 cm arasında olduğu sığ ve çok sığ topraklar üzerinde bulunuyor. Bu duruma havzaların arazi eğimlerinin yüksek olması ve ormanların örtü yoğunluğunun düşük olması eklenince etrafı ormanlarla kaplı olmasına rağmen Marmaris sel ve taşkın riski yüksek bir kent olduğu görülüyor”

İÇMELER, ARMUTALAN, BELDİBİ, KARADERE’DE TAŞKIN RİSKİ YÜKSEK

“Marmaris’te doğrudan kenti etkileyen, taşkın riski yüksek olan havzalar İçmeler, Armutalan, Beldibi, Karadere ve Değirmendere havzalarıdır. Bu havzalarda önceki yıllarda yapılan taşkın önleme tesisleri iskan alanlarının genişlemesi nedeniyle yetersiz kalmıştır. Bu nedenle DSİ tarafından 8 adet taşkın koruma ve yukarı havza sediment tutma konularını kapsayan istikşaf raporları ile proje hazırlanması işi tamamlanmış, hazırlanan istikşaf raporları ve projeler aciliyet durumları dikkate alınarak yatırım programlarına konulmayı bekliyor. Sel ve taşkın önleme işlevlerinin artırılması için ormanların normal kapalılığa ulaşmasını sağlayacak çalışmalar yapılmalı. Mevcut orman alanlarının hidrolojik işlevlerinin daha da bozulmasına neden olacak olası orman yangınlarına karşı Marmaris halkı, orman idaresi ve yerel yönetimler ortaklaşa çalışmalar gerçekleştirmeli. Turizm ve diğer yatırımlarda doğal ekosistemlere ve orman yapılarının bozulmasına neden olacak yatırımlara müsaade edilmemelidir. Geçirimsiz alanlar olarak en yüksek akış değeri yerleşim alanlarında oluştuğundan, imar planlarında havzaların üst kesimlerinde yeni yerleşimler oluşmasına müsaade edilmemelidir. Marmaris’in sel ve taşkın riski yüksek bir yerleşim olması nedeniyle, kentsel alanda en fazla etkili olan İçmeler, Armutalan, Beldibi, Karadere ve Değirmendere Havzaları taşkın ve sediment kontrol projelerinin yatırım programlarında önceliklendirilmeli, proje uygulamalarında yerel yönetimler ile kamu kurumları arasında işbirliği sağlanmalıdır” denildi.