Yazının başlığını okur okumaz, malum sapığın başına taş düşsün eyvallah da bizim başımıza neden taş düşsün ki demediğinize adım gibi eminim. Eminim, çünkü ikinci cümlenin muhatabı bu ülke de yaşayıp şekersiz içilen çay bardağındaki kaşıktan farksız son derece fuzuli, lüzumsuz, beyhude, nahak, nafile , berhava ve beş para etmez Don Kişot sürüsüdür. Siz değilsiniz!

           Laf aramızda. Biz herkese durup dururken hak ettiği duayı etmeyi bilir ; lakin kimseye durduk yere beddua etmeyiz, ettirmeyiz. Bu başlık da ne bir duadan; ne de bir bedduadan ibaret. Hepsi hepsi sureti haktan görünüp, sap yiyip saman …… zevatın, rögar kapağının altındakinden farksız zihniyetlerini, niyetlerini  ve şecaat arz ederken, sifonu çekilesi sirkatlerini göstermekten ibaret.

          Diyeceğim o ki. Hani diyor ya, bir kere bile ümmeti olmayı hak edemediğimiz Peygamber…”Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle, yetmezse diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin” diye. O kadar da imansız olmaya gönlüm razı olmadı arkadaş. Buğz etmiyeceğim. Elimin yazdığı, dilimin döndüğünce söylemek  “ENSAR SEVDALISI” olan benim boynumun borcu bir kere.
           Öncelikle bilesiniz ki içimize sızan ve bizi hâlâ uykusuz bırakan o âdi-nin de onun gibi her an bir yerlerden çıkıverecek cibilliyeti bozuklarında canı cehenneme. Tekrar edip canımızı- canınızı yeniden sıkmaya ne lüzum. Anlatmak istediğim başka.
          Neymiş. Bu ülkenin çocukları derneklere, vakıflara, tarikatlara, kuran kurslarına teslim edilemezmiş. Başlarına ne geleceği belli değilmiş. Devlet baksınmış. “ENSAR” kapatılsınmış. Tüm özel dernek ve vakıflar şöyle olsun böyle olsunmuş. Çocukların, çocuklarımızın böyle yerlerde beyinleri yıkanıyormuş. Muş…muş…muş…

             Be hey Allah’ a inanır gibi yapıp,  helvadan Tanrılarını yiyen aydınlar sürüsü. Bu millete iki de bir çok sevdiğiniz çobanlarınızın elindeki değnekten bozma asaları ve iki de bir Nemrut’un ateşine taşıdığınız odun parçalarını gül diye yutturmaktan vaz geçin artık. Vaz geçin ki ıslık çalarak eşek arayan o yapmacık haliniz, kullanılmış ve bir türlü yaraya yapışmayan yara bandı gibi düştü düşecek duruyor haberiniz ola.
            Madem bu kadar ülke sevdalısı. Ülkesinin insanı sevdalısı. Ülkesinin kadını, kızı, çocuğu sevdalısı iseniz. Çıkın delikanlıca bağırın. Güneydoğuda körpecik çocukların kanına giren lanet olası örgütün ve o örgütün değirmenine su taşıyan legal ya da illegal kurumları ve o kurumların başındakilerin çenesi kapansın diye bağırın. Bağırın ki bizde bilelim kime nasıl sevdalı olduğunuzu.

            Madem bu kadar çocuk canlısısınız. Kumar masalarında yem olan binlerce erkeğimizin, barlarda pavyonlarda, bilmem ne evlerinde sineklerin bile paça sıvayarak üzerine konduğu insan bozması adam müsveddelerinin masasına ve sözüm ona ahır manzaralı gönlüne meze olan kadınlarımızın geride kalan, mağdur olan, varken yok olan çocukları, çocuk yaşta kardeşleri ve de aileleri için kapansın bu iğrenç mekanlar deyin. Deyin ki bizde bilelim. Sizin gönlünüzde ki kulpsuz pencerenin ahır manzaralı olup olmadığını.

         Madem bu kadar çocukları düşünmektesiniz. Ne idüğü ve neye hizmet ettiği kimin ne için, neden gelip gittiği belirsiz internet kafelerde kaybolup giden, gözlerimizin önünde beyin ölümüne terk ettiğimi, yüz binlerce çocuğumuzun düştüğü bu internet üstü bilgisayar çeşnili öğrenci konservesi yapılan sanal kuyuların kapatılmasını isteyin. İsteyin ki zihninizde dolaşan virüslerin kaynağı bir nebze kurumuş olsun.

        Madem bu kadar derneklerden, vakıflardan dem vurmaktasınız. Yüreğiniz yetiyorsa İstanbul başta olmak üzere bir çok büyük şehirde bu ülkenin çocuklarına burs verdiğini ve onların eğitimleri için burada olduklarını söyleyen yüzlerce yabancı menşeli vakıf, dernek ve kulübünde kapanmasını isteyin. Öyle ya. Siz değil misiniz. Devlet ne güne duruyor baksın çocuklara diyen. Buyurun kürsüye. Yapın basın açıklamanızı. Yapın ki görelim kiracıdan mı yana sınız  yoksa ev sahibinden yana mı olduğunuzu.

         Çocukça haller. Çocukça davranışlar. Siz kim üniversite önlerinde giyiminden dolayı geçmişte rezil rüsva edilen, anası başörtülü diye kışlaya alınmayan, namaz kılıyorlar diye haberi yapılan, küçük yaşta kuran okuyorlar diye soruşturmaya konu edilen, imam hatipli diye yıllarca polis ve asker yapılmayan, dindar olmasınlar diye katsayı oyununda şebek rolü biçilen bu ülkenin çocuklarını savunmak kim. Yeter artık. Vazgeçin çocuklarımızın ömrüne, hayallerine, inancına, değerlerine yıllarca tecavüz edip sonra da kumdan topladığınız kirli oyuncakları bu ülkenin çocuklarına armağan edermiş gibi yaparak resim çektirmekten. Güldürmeyin adamı.

         Çocuklarımıza meyleden sapıklarında, sapıklar üzerinden sapla saman devşirmeye çalışan sapkınlarında başına ENSAR kadar taş düşsün. Haa! Bir de son bir şey.Ne o iğrenç sapığın yaptığı yanına kar kalır; ne de  sizin ENSAR’ ı kapatmaya ne gücünüz ne de ömrünüz yeter. ENSAR ki bir tabeladır. Bugün bu tabela iner yarın başka bir tabela yazılır olur biter. Ve bizim için tabela hiçbir şeydir, hem de HİÇBİR ŞEY.  Ama bir ENSAR daha var ki. Rabbimizin davasıdır. Resulümüzün sevdasıdır. Sizin tahayyül bile edemiyeceğiniz Aşktır. O ENSAR ki binlercedir. Ve işte  o ENSAR’lar ki bizim için her şeydir. Hem de HER ŞEY…