Ülkemizin en güzide iki takımı futbol maçı yapsın. Futboldan başka her şeye benzeyen karşılaşmada değerli milli takım futbolcularımız, alanları olmayan sokak sporlarından, bokstan kungfudan, tekvandodan çocuklarımıza örnekler sunsun. Öğretmen dört duvar arasında “Çocuklar bakın! Her türlü yarışmada mutlaka birinciler, ikinciler, üçüncüler ve daha sonra gelenler olur. Sakın ha, bu sonuçları hazmetmeyip dövüşmeyin kavga etmeyin.” desin. Beden Eğitimi öğretmeni Dicle, spor yapmanın önemi ve spor ahlakı üzerine edebiyat yapsın. OH NE ALA…
Önemli bir futbol maçında güç bela son düdüğü çalan hakem, “ Oh be maçı sağ salim bitirdim.” diye dua ededursun. Televizyon kanalları hemen maçın ardından başlayan canlı yayınlarla”… böyle hakem olur mu? Şuna çalmadı. Onu görmedi. Gördü de çalamadı. Allah belasını veresice hakem, hakkımızı yedi” ile başlayan argo kelimeler ve neredeyse küfre varan sözler kelli felli adamların ağzından havada uçuşsun. Maç doksan dakika oynanmışken maçın ardından olumsuzluk üzerine kurulmuş birçok senaryo, 15-20 kanalda saatlerce yayınlansın dursun. Bayram öğretmen; öğretmenler kurulunda “ Sınıflar arası maç güzel olur. Çocukları böylece kaynaştırırız. Sporun zaten kaynaştırma, birleştirme özeliği de vardır. Bir de çocuklara spor ahlakını öğretmiş oluruz. Ben de fedakarlık  yapar hakem olurum.” diye caba harcasın. OH NE ALA…
Hikmet öğretmen ;” Çocuklar hiç kimsenin hakkını yemeyin. Hak ancak çalışılarak elde edilir. Eğer sizler devletin sağladığı imkanları, okulu sıraları iyi kullanır, öğretmenlerinizin dediklerinizi yaparsanız, mutlaka ilerde istediğiniz, iyi görevlerde yer alırsınız.” vaazında bulunsun. Öğrenci büyüdükçe ülkesindeki torpilleri, haksızlıları hak etmeden kazananları hakkı olmadan iyi yaşam sürenleri görsün ve duysun. OH NE ALA…
Televizyonda sanki ülkemde çekilmemiş reytingi bol dizileri; sınıfı, dersi, sınavı, gelecekten kaygısı olmayan öğrencileri, gerçek hayatta neredeyse rastlanması mümkün olmayan öğretmenleri, öğretmen –idare-veli ilişkisini hiçbir olumlu düşünceye dayandırmadan çok reklam alma, reyting uğruna kanallarına koysun. Gerçek hayattaki okul idaresi ve öğretmen camiası, başarıyı nasıl artırabilirim? Çocukları nasıl okula bağlayabilirim? Çocuklar şu an bulunduklarından daha iyi yerlerde nasıl olabilirler? Öğrencilerim yarın ülkemin gerçeği SBS ve ÖSS sınavlarına girecek o sınavlarda nasıl başarılı kılabilirim? Telaşında, düşüncesinde olsun. OH NE ALA… 
Ana haberlerde ilk haber, cinayetlerle, kavgalarla, gürültülerle dolu olsun. Dizilerde yalan dolanın yanında şiddet ön plana çıkarılsın. Sinemalarda, vahşilikte ölçü tanımayan şiddet içerikli, argo cümlelerle süslenmiş filmler seyirci rekorları kırsın. Etrafını gözlemleyen öğrenci, sokağında caddesinde, mahallesinde insanların birbirine nefretini, tahammülsüzlüğünü, sevgisizliğini ve saygısızlığını gözlemlesin. Güç uygulayanın her zaman haklı olabileceğini beynine yazsın. Okul rehber öğretmeni Senem, Şiddeti Önleme Planı  uygulamak için farazi örneklerden yola çıkarak, öğrencilerini başkalarına şiddet uygulamaktan  uzak tutmaya çalışsın. Şiddet uygulamanın yanlışlığını ortaya koymaya kalksın. OH NE ALA…

24 Kasımlarda “Bir milletin yükselmesinde en büyük pay öğretmenlerindir. O’ndan daha kutsal meslek yoktur. O, toplumun her şeyidir.” sözleriyle öğretmen şöyle uçurulsun, böyle şişirilsin.  İnternet ve televizyon haberlerinde; “Okulunda öğretmen öğrencisi tarafından bıçaklandı. Veli, öğretmen dövdü. Veliler, okul müdürünü ve yardımcısını dövmek için okul bastı.” manşetlerden  inmesin. OH NE ALA… 
Cumhuriyetimiz kurulalı beri, tarafsız, bilimsel verilere dayalı, halkımızın kültürüne, değerlerine, gelişmesine, geleceğine uygun eğitimde bir devlet politikası oluşturulamamış ülkemde; geriye doğru uzak  ve yakın zamanda eğitimci olmayan insanlar şu veya bu sebeplerle kanunlar, yasalar, yönetmelikler, genelgeler çıkarsın. İcraatın içindeki eğitimci neyi, nasıl, ne şekilde yapması gerektiğini kara kara  düşünsün. OH NE ALA… 
Öğrenci eve, işinden yorgun argın dönen babasına, annesine  kendi bakış açısıyla okulda derste olanları anlatsın. Veli hemen sinirlenip çeşitli sinkaflı söylemlerde de bulunarak, hemen hastanenin yolunu tutsun.” Doktor bey çocuğuma okulda şunlar şunlar yapılmış, 5 gün rapor istiyorum.” desin. Doktor,“ Ne demek,  değil beş gün, istersen on  gün vereyim .” diyen doktor görevini yapmış sayılsın. Mehmet öğretmen; ödev yapma, arkadaşlarına zarar vermeme, arkadaşlarını, öğretmeni diğer insanları da sevme, arkadaşlarınla kavga etmeme öğretmeni dinleme gibi okulunda kuralları vardır.”  diye söylesin dursun. OH NE ALA…
Çocuğunun bir şekilde okulda zarar gördüğünü düşünen veli, avukata fikir danışmak için gittiğinde avukat ” …sen bana vekaletini ver ben o öğretmenin ciğerini sökerim” diyen hak savunucusu bir insanın bile nerden geldiği bilinmeyen bir öğretmen nefreti ortaya çıksın. İbrahim öğretmen ise sınıfında;  “Çocuklar ilerde iyi yerlerde olmalısınız. Devletin milletin siz gibi işini iyi yapacak temiz yürekli insanlara ihtiyacı var. Doktor olun. Avukat olun. Savcı olun. Mühendis olun. Bilim adamı olun. Ama ne olursanız olun önce insan olun. Böylece rahat bir hayatınız olur. Sevdiklerinizi, sevenlerinizi böylece mutlu etmiş olursunuz.” nasihatleri ile öğrencilerini yetiştirmeye çalışsın. OH NE ALA…
Toplumun diğer büyükleri, çocuklarını yetiştirmede, onlara iyi örnek vermede hata üstüne hata yapsın.  Misafirliklerdeki sohbetlerin, arkadaşlar arasındaki konuşmaların, parklardaki diyalogların son cümlesi, ” Bu eğitimciler, öğretmenler hiç iyi çocuklar yetiştirmiyor. işte yetişen çocuklar ortada” şeklinde bitsin. OH NE ALA… 
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de işler ortak hareket edilirse başarılır. Çocuklar ise, ne görürse daha çok onu uygulamaya çalışır. Unutmamalı ki, çocuklar bir şeyleri doğru veya yanlış ortaya koyuyorsa bu hepimizin başarısı ya da başarısızlığıdır. Çünkü onlar sadece bir kesimin değil; tüm büyüklerin, bizlerin,  toplumun aynasıdır. Okuldan  çıkan çocuk, okulda öğrendikleri genel doğruları toplumda da gördüğü gün geleceğimiz daha aydınlık demektir. Yoksa…