Üç kıtaya hükmetmiş olan Osmanlı Devleti, kendisine bağlı olan devletler üzerinde önemli izler bırakmıştır.

Bu izler hem maddi hem manevi olmak üzere ilişkide bulunduğu milletler üzerinde tesir etmiştir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan yükselme dönemine kadar inceleyecek olursak; henüz kuruluşunda bir uç beyliği olarak adını duyurmuştur. O zamanlarda Selçuklu Devleti’nin varisi olarak görülen Osmanoğulları Beyliği gerek yaptığı seferlerden aldığı başarılarla, gerekse Beyliğin devletleşme sürecine geçip, teşkilatlanmaya başlamasıyla, tarih sahnesine çıkmıştır.

Daha o zamanlar da henüz Osmanlı Mimarisinden söz etmek tabi ki imkânsızdır; fakat yükselme döneminde Osmanlı Devleti kendisini tüm dünyaya kanıtlamış ve devlet yerine imparatorluk sanını kullanmıştır. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu hem siyasi, hem iktisadi, hem de kültürel alanda birçok önemli işe imza atmıştır. Kendisine bağlı olan Krallıklar, Voyvodalıklar ve kendi tebaası üzerinde özellikle kültür alanında büyük etkiler bırakmıştır. Kendisine has mimarisiyle ve bu mimaride de işlemiş olduğu İslami karakterleriyle Cihad politikasını burada da devam ettirmiştir.
Günümüzde maalesef ki bu izler tek tek yok edilmekte…

1718 Lale Devri ile başlatmış olduğumuz batılılaşma çabası meyvesini şimdi vermektedir. Batılılaşma, modernleşme, Avrupalılaşma adına tarihi eserlerimiz özen ve itina ile silinmekte… “Değişmeyen tek şey değişimdir”, “Çağa ayak uydurma”, “Çağdaşlaşma” klişe cümlelerin vakıf olduğu, beyinlere empoze edilen bu fikirlerinde öncülüğünde ötekileştiriliyoruz.

Avrupa, emellerine artık kılıçla, kalkanla değil modasıyla, markasıyla ulaşmaya çalışmakta ve biz yine çağdaşlaşma adına hiç bir şey yapmamaktayız belki de yapamamaktayız!

Bunların yanı sıra tarihi eserlerimizin tamamen yok olduğu söylenilemez. Özellikle son zamanlarda yenileme çalışmaları yapılmaktadır. Her ne kadar tadilat sırasında eserler üzerinde değişiklik yapılsa da, alt yapısındaki Osmanlıya has özellik değiştirilememektedir. Değişse de ortaya yeni mimari tarzların ortaya çıkması bizim hedefimize ulaştığımızı dolayısıyla çağdaşlaştığımızı göstermektedir. Toplumumuz ise buna Avrupa Mimarisi diyoR. Fakat daha çok melez mimari tarzına benzemektedir. Her kültürden bir şeyler taşımaktadır.
Her ne kadar muhafazakar bir millet olsak da, zaman içerisinde yaşanan değişimler bizleri de değiştirmekte dolayısıyla ötekileştirmektedir. Bu değişimin sonu neye ulaşır bilinmez ama kültür alanında yaptığımız değişiklikleri bilim ve eğitim alanında kullanabilirsek ancak o zaman çağdaş bir millet olduk demektir!