Avrupa Birliği (AB) Uyum Komisyonu Başkanı ve AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar, Memur-Sen’e Davet Tercih "Evet" Buluşması programında Avrupa’nın tutumunu eleştirdi.

Avrupa’daki skandal kararları sert bir dille eleştiren AB Uyum Komisyonu Başkanı Kasım Gülpınar, meselenin Bakanların alınmaması meselesinden ibaret olmadığını söyledi. Meselenin küçük ve basit olmadığını belirten Gülpınar, "Bunun arka planları var, bunun için takip etmemiz lazım. Ben sadece o inmeyen uçağı, içeri alınmayan Bakanın makam aracına bakarsam, resme bütünüyle bakmazsam yanılırım. Her tarafı takip edeceğiz, bir anda düğmeye basmış gibi dünyadaki gelişmelere özellikle de batı dünyasındaki gelişmelere bakmamız lazım. Avrupa’da ne oluyor? Avrupa parlamentosu önce diyor ki ’Türkiye ile müzakere sürecini askıya alalım’ 15 Temmuz’dan önce yaşananlar bunlar, 15 Temmuz’da hiç kimse tepki göstermiyor, kimse ses çıkarmıyor. 5 gün geçiyor, ilk gelen 5. günde geçmiş olsun tarzı bir şey ama 5 gün boyunca demokrasiden bahsediyorsun. Demokrasinin en önemli temsil makamı Meclis bombalanıyor, askeri darbe oluyor, onlar sesini çıkarmıyor. Ondan sonra Avrupa Parlamentosu diyor ki askıya alalım" dedi.

"Tekrar izleme sürecine alınmak isteniyor"

Avrupa Parlamentosu’nun kararına karşı Avrupa konseyinin ise iyi polis rolünü üstlendiğini söyleyen Kasım Gülpınar, "Konsey de diyor ki şimdilik gerek yok. Sonra bir bakıyorsunuz Avrupa konseyi parlamenterler meclisi bizim de kurucu üye olduğumuz konseyin meclisi, 2004 yılında çıktığımız izleme sürecine tekrar Türkiye’yi dahil etmek istiyor. Rapor veriyor, rapor Haziran’da oylanacak. Bakın ben size söyleyeyim, 16 Nisan’da evet çıkarsa o rapor Haziran’da oylanacak, Türkiye tekrar izleme sürecine alınacak. Bu ne anlama geliyor? Türkiye 3’üncü sınıf ülke, Afrika ülkesi muamelesi yapılacak, buraya gelen giden veya gelmek isteyen, bakalım nasıl gelecekler ama, Türkiye o konuma getirilecek. Arkasından Venedik Komisyonu geliyor, bu komisyon referans kabul edilen bir komisyondur, onun aldığı kararlar dünyada referans kabul edilir, tarafsız olarak addedilir ama en son yayınladığı taslak raporda 16 Nisan’dan sonra oylanacak. Taslak raporu yayınladılar, bir tek kullanmadıkları diktatör kelimesi, onu da kullansalar tamam. Arkasından aydınlar, entelektüeller, yazarlar, daha önce Türkiye’nin yanında yer alanlar şimdi Türkiye’nin aleyhine dönenler, genel ifadeler, algı operasyonu, tek adamlık, diktatörlük bu tür kelimeleri artık çok sık kullanmaya başladılar. Bu kanun diktatörlük getiriyormuş, bakın operasyona bakın. 16 Nisan’da Allah’ın izniyle evet çıktığı anda bütün batı dünyasında böyle bir algı oluşturacaklar. Diktatörlüğün olduğu yerde insan hakları olur mu? Demokrasi olur mu normal şartlarda? Bütün kurumlarıyla, yazarlarıyla, çizerleriyle Türkiye’de demokrasinin olmadığını herkesin kafasına işlemeye çalışıyorlar. Ondan sonra ne olacak? Sermaye kaçsın gitsin, sermayenin durmasına gerek yok, çünkü burada şöyle bir rejim var. Bunların hepsi oyunun birer parçası. Bu oyunları iyi görmek lazım" ifadelerini kullandı.

Batı dünyasının diktatör olduğuna inandığı ülkelerde yaptıklarına işaret eden Gülpınar, "Onlara göre Kaddafi, Saddam, Mursi, Uganda Başkanı İdi Amin diktatördü. Saddam’ı savunmak için söylemiyorum ama önce bu algı operasyonlarını yapıyorlar, daha sonra oraya demokrasi getireceğiz diye müdahale ediyorlar. Libya’ya ilk bombayı atan Fransız uçakları oldu, daha NATO karar almadan. Allah korusun burada da yapılmak istenen bu. Bu algı operasyonlarını oluşturup Türkiye’yi artık müdahale edilebilir bir ülke noktasına getirmek ve maalesef bizim muhalefet de buna çanak tutuyor. Yurt içindeki muhalefet ayrı, yurt dışındaki muhalefet ayrı. Maalesef bunların yanında bir de terör örgütleriyle mücadele ediyoruz, dünyada hiç bir ülke şu anda bu konumda değil. Meseleye bu perspektiften bakarsanız, nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu anlarsınız. Bu sıradan bir anayasa değişikliği, sıradan bir referandum değil" şeklinde konuştu.

15 Temmuz’un arkasındaki güçlerin rahat durmayacağını belirten Gülpınar, "15 Temmuz’da yarım kalan bir hesap var, arkasındaki kim varsa o güçler bunu yapamadı, bunu beceremedi ama zannediyor musunuz ki ’biz bu işi yapamadık, beceremedik, vazgeçelim’ desinler. Daha şiddetli gelecekler, gelmeye çalışacaklar, biz burada safları sıklaştırmazsak, birbirimize kenetlenmezsek, o zaman hiç birimiz kurtulamayız, gemi battığı anda hepimiz batarız. Geminin altı, üstü, ortası yoktur. Biz madem bu ülkenin gemisindeyiz, Türkiye Cumhuriyeti gemisinin içindeyiz, kaptanıyla tayfasıyla, yolcusuyla Allah korusun hepimiz batarız. Batmamak için hep birlikte gayret edeceğiz, hepinizin desteğiyle bu süreci atlatacağız" diye konuştu.