Partisinin Diyarbakır’da düzenlediği Dış İlişkiler Başkanları Toplantısı’nda konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, CHP, MHP ve HDP’nin zihniyet akrabalığının bulunduğunu belirtti. Kobani olaylarında tek tipçiliği gördüklerini ifade eden Eker, HDP’nin bölgedeki diğer partilere siyaset hakkı vermek istemediğini kaydetti. Eker, Diyarbakır’ın 1980’den sonra dünyanın en büyük mülteci kampına dönüştüğüne de dikkat çekti.

AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı Dış İlişkiler Başkanları Toplantısı’nı Diyarbakır’da yaptı. Bir otelde yapılan toplantıya, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, Ankara Milletvekili Emrullah İşler, Diyarbakır Milletvekilleri, Kadın Kolları Dış İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meryem Göka, Gençlik Kolları Dış İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç ve çok sayıda partili katıldı.

“KÜRT MESELESİ KAPANMAMIŞ MESELELERDEN BİRİ”

Toplantıda yapılan açılış konuşmalarının ardından konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, toplantının Diyarbakır’da yapılıyor olmasının ayrı bir öneminin olduğunu düşündüğünü belirtti. Bölgede özelikle 20’inci yüzyılda gelişen meseleler ve bunların tarihsel uzantıları ile yüz yüze olunduğunu vurgulayan Eker, “Bu nedenle bu toplantının ayrı bir önemi var. Çünkü hemen yakınımızda bir sınır var. Bu sınırların 20’inci yüzyılda bir imparatorluğun çöküşü ile birlikte nasıl şekillendiğini biliyoruz. Hangi yabancı devlet adamının hapşırığı ile cetvelin ve kalemin nasıl yer değiştirdiğini tarih yazıyor. Hala kağıt üzerinde cetvelle çizilmiş sınırlar olsa bile aslında kapanmamış meseleler var. Ve bunlar bizi etkiliyor. Çünkü o kapanmamış meselelerden biri Kürt meselesi” dedi.

20’inci yüzyıl boyunca bütün Ortadoğu’nun aslında bu meselenin etrafındaki problemlerle yüz yüze geldiğini anlatan Eker, “Filistin meselesi yine böyledir. Açık bırakılmış bir mülahazat hanesinin hala günümüzde de devam eden yansımalarıdır. Biz elbette ki AK Parti olarak bunlara sessiz kalamayız. Ne tarih yorumumuz ve tarih görüşümüz itibariyle ne sahip olduğumuz evrensel değerler itibariyle ne de bizi var kılan, bizi anlamlandıran kendi gerçeksel bakış açımız nedeniyle sessiz kalamazdık” diye konuştu.

AK Parti’nin milletin tanzimattan beri beklediği bir tahassür olduğunu dile getiren Eker, partisin felsefesinin hem yerli hem de evrensel değerlere yaslandığını kaydetti. Bu iki unsuru beraber değerlendirdiklerinde ve sahip oldukları tarih felsefesi nedeniyle daha dinamik bir siyaset izlemeye mecbur kaldıklarını vurgulayan Eker, “Geçmişte olduğu gibi ‘siz burada ne yaparsanız yapın bizi ilgilendirmiyor yeter ki bize ilişmeyin’ demek Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. Sadece sorunları derinleştirdi bu ve maalesef çok ama çok acılar yaşandı” dedi.

“BUNUN UZANTILARINDAN BİRİ TEKÇİ ANLAYIŞ”

Bu durumun uzantılarından birinin Türkiye’deki tekçi anlayış olduğuna dikkat çeken Bakan Eker, şunları kaydetti:

“Bu tekçi anlayışın ortaya çıkardığı problemler var. Bu kadim şehir Diyarbekir, çevresinde 12 bin 500 yıldır insanlar topluluk halinde yerleşik hayatı sürdürüyor. Karacadağ 25 kilometre ötede. Etekleri yeryüzünde buğdayın anavatanı olarak bilinir. Bunu dünya litaretürü söylüyor. Buradan Batman’a doğru giderken 60’ıncı kilometrede bir tepe var. 2 sene önce arkeolojik kazılarda orada bir sürü eşya, kadın eşyası, süs eşyası, yaşama ait eşyalar bulundu. 12 bin 500 yıldır burada 30’a yakın medeniyet yer edildi. Medeniyetler burada beslendi. Dicle medeniyetler emzirdi, medeniyetlere beşik oldu. Bu şehrin tarihi sur içine bakın. Fotoğrafları biraz oynatın bazıları onu kalkan balığına benzetir. Halbuki o insan kalbine benziyor. Aynı insan kalbinin anatomisine benzediğini görürüz. Bu kalbin damarlarında barış dolaştı. Niye söylüyorum bunu bu şehirde 639’uncu yıldan beri Müslümanlar var. Hazreti Ömer’in halifeliği zamanından bu yana Müslümanlar var. Halit Bin Velit’in oğlu Süleyman burada şehit oldu. Artuklular onun adına cami yaptırdı. Onun yanında da 27 sahabe var. Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabenin yan yana bulunduğu şehir Diyarbakır’dır. İslam tarihi açısından çok önemli, dinler tarihi açısından çok önemli. Diğer semavi dinler açısından da çok önemli. ‘Bu şehirde barış dolaşıyor’ dedim. Çünkü bu şehrin mimari durumu barış üretiyor. Sosyal barış üretiyor. Daracık sokaklarında yürüdüğünde hangi ev zenginin, hangi ev fakirin, Müslüman’ın, Süryani’nin, Ermeni’nin, Türk’ün, Kürt’ün Arap’ın bilemezsiniz. Yan yana yaşarlar. Çünkü bir sınıf toplumunun eseri değildir.”

“BU ŞEHİRDE HİÇBİR ZAMAN BARIŞ BOZULMADI”

Diyarbakır’da bütün kapıların birbirine benzediği ve hepsinin çok mütevazi olduğunu belirten Eker, “O kapıdan içeri girersiniz ve karşınıza bir avlu çıkar. Bu avlu sizin fizyolojik ihtiyaçlarını giderir. Ne göklerle ne de toprakla ilişkinizi koparmaz. Buranın iklimine uygun, elektrik olmadan da klima olmadan da insanların rahat ve konforlu bir şekilde yaşadığı mimari formasyondur. Sokaklarında barış dolaşıyor dedim. Çünkü bu şehir tarihinin hiçbir döneminde son yaşadığımız süreç dışında hiçbir zaman da o barış bozulmadı. Müslümanlar, Müslüman olmayanlarla iyi komşuluk ilişkilerinin dışında yeni akrabalıklar, sosyolojik ilişkiler geliştirmişlerdi. Mesela kirvelik dediğimiz bir müessese var. Yani bir Müslüman’ın erkek çocuğu sünnet olur. Sünnet edilirken bir gayri müslim komşunun kucağında sünneti yaptırılır ve kirvelik kurulur. O kirvelik bir tür akrabalık gibidir. O kirveliği inşa edenler birbirleri ile evlenmezler ama birbirleri ile ayrı bir hukuk geliştirirler. Birlikte yaşarlar. Sosyologların, toplum bilimcilerin ve siyasetçilerin üzerinde durması gereken bir hukuktur bu. Bu kirvelik sadece dediğim gibi Müslümanlarla, Müslümanlar arasında değil, Müslümanlarla Süryaniler ve Ermeniler arasında oluşturulur. Buradaki farkı kimliklerle değil, farklı inançlarla birlikte yaşamanın kültürünü geliştirdiler. Biz ne zaman ki barışın şifrelerini unuttuk ve barışın kodlarını kaybettik o zaman burada şairin dediği gibi uçsuz bucaksız gözyaşları oluştu” şeklinde konuştu.

“YAŞANANLAR TEK TİPÇİ ANLAYIŞI HATIRLATIYOR”

Diyarbakır’ın 1920’lerder itibaren yaşanan olaylar ve Kürt kimliğinin kaybedilmesi ise bu yaşamının sona erdiğini anlatan Eker, “Öncesinde de vardı sorun. Süryanilerle, Ermenilerle ilgili sorunlar vardı. Önce Ermeniler gitti. Sonra da Süryaniler biraz sessiz sedasız çekildiler. Üzerlerindeki baskıyı tam da ifade edemeden. Sonra tek tipçi anlayışlar geldi. Hazin bir şey. Buna özellikle dikkatinizi çekiyorum. Bugün aslında olan biten Kobani olayları bahanesiyle bu şehirde ortaya çıkan Vandalizm. Ki öncesinde biz AK Partililer olarak zaman zaman bunları yaşadık. Bize o tekçi anlayışları hatırlatıyor bunlar. Partilerin isimlerinin ayrı olması bir şey ifade etmiyor. Çünkü biliyoruz akrabalık sadece kandan ibaret değildir. Belki de en zayıf akrabalık bağı, kan bağı olan akrabalıktır. En güçlü olan akrabalık zihniyet akrabalığıdır. Biz bu zihniyet akrabalarını tanıyoruz. Birgün adı CHP, diğer gün MHP, sonraki gün HDP’dir. Çünkü hepsi tekçi ve kendinden başkasına hayat hakkı tanımıyor. Hepsi benim gibi olacak diyor. Sen burada siyasi faaliyet yapamazsın diyor. Birgün kurban eti dağıtanı öldürüyor, onu katlediyor. Sonraki gün bir siyasi partinin camlarını indiriyor, içlerine molotof kokteylli atıyor. Bunun CHP ya da MHP anlayışından ne farkı var. Zihniyet ayn. Onun için zaman zaman içlerinden çıkıp birbirlerine çağrılar yaptıklarına biliyoruz. Kime karşı AK Parti düşüncesine karşı. AK Parti’nin demin söyledim iki tane önemli değer alanı var. Düşüncesi sahici ve yerlidir ve değerleri evrenseldir. Irkla, etnik mensubiyetle, inançla, kültürle alakalı değildir. İnsanları böyle kategorize etmez. Bu şehir çok acılar çekti. Bu şehir şu anda bunca medeniyetin eserini içerisinde barındırıyor ama bu mücevherlerin hepsi küller altında” ifadelerini kullandı.

“DİYARBAKIR DÜNYANIN EN BÜYÜK MÜLTECİ KAMPI”

Diyarbakır’ı küller altındaki mücevher olarak tanımladığını çünkü Diyarbakır’ın 1980’den itibaren dünyanın en büyük mülteci kampı olduğunu vurgulayan Eker, “Kimdir bu mülteciler? Köyleri yakılan insanlardır. İnsanları gece burayı boşaltmazsanız, yakacağız diye tehdit edilmiş dayak atılmış, şehre sürülmüş on binlerce insan var. Ben lisede okuduğum yıllarda buranın nüfusu 200 binin altındaydı. Şimdi adrese dayalı sadece kent merkezi 1 milyon. Yani 5 katı. Hangi alt yapı buna dayanır. Hangi üst yapı buna dayanır. Bu insanların şehir hayatının gerektiği eğitim, meslek ve saire gibi donanımlardan hangisine sahiptiler. Onun yerine işsiz, eğitimsiz, yaralı, çaresiz ve yarası kanayan halde geldiler. Bu şehir bugün bunların çocukları. Bu sosyolojik değişimi bilmemiz lazım. Eğer meseleyi doğru teşhis edeceksek gerçekliği ile sosyolojik kodları ile doğru analiz etmemiz lazım. Bu şehir böyle küller altında mücevher dememin sebebi bu. Dünyanın en güzel mimari yapıları burada” dedi.

Diyarbakır’da 60 yıldır kanayan gizli bir yaranın olduğunu ancak 1985’ten beri PKK ile birlikte bu yaranın açık bir hal aldığını anlatan Eker, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu paradigmayı 2005’te şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan değiştirdi. ‘Türkiye’de Kürt sorunu vardır ve bu benim meselemdir’ dedi. Ondan sonra iş değişti. O gün bugündür biz bu defa başka bir bakışla bu meseleyi barış içerisinde çözmek istiyoruz. Ama barışı herkes aynı arzu ile istemiyor. Savaştan kan ve gözyaşından, ölü hücrelerden beslenenler var. Bu nedenle sabote ediyorlar, engel olmaya kalkıyorlar. Türlü ve kirli tuzaklar kuruyorlar. Onun için bütün bunlara rağmen barış inşa etmenin savaşmaktan çok çok zor olduğunu ama elbette ki çok daha kutlu bir çaba olduğunu biliyoruz ve biz bu kutlu çabanın içerisindeyiz AK Parti olarak. Biz AK Parti olarak bu şehri tekrar kutlu bir şehir haline getirmek istiyoruz. Bu şehir Mekke’nin Medine’nin Kudüs’ün, Halep’in kardeşidir. Bu şehir sanayi merkezi ticaret merkezi olmadı. Ama bu şehir hep kültür ve edebiyat şehri oldu.”